Hastaymış translate English
506 parallel translation
Bakıcı kız hastaymış.
Maid called in sick.
Anladığım kadar hastaymış.
Because I understand she's been ill.
- Hastaymış.
- She's sick
Hastaymış!
Sick!
- Evet. Hanımı hastaymış.
Apparently she's ill.
Hep beraber çetelerin arta kalanlarını hastaymış gibi gösterebiliriz.
Together we can make the rest of the mobs look sick.
Sadece hastaymış.
He was just sick.
Ruhen hastaymış.
She was sick inside...
Çocuk çok hastaymış, orada kalması gerekiyormuş.
The boy is very sick, and he has to stay there.
Zavallı büyükannesi hastaymış.
Her poor grandmother's sick.
Kız kardeşi çok hastaymış ve bir ameliyata ihtiyacı varmış.
His sister was terribly ill, needed an operation.
Ona daha iyi davranalım diye hastaymış gibi yapıyor.
She's just sick so you'll be nicer to her, that's all.
Karısı hastaymış.
His wife is sick.
Kızıl Haç'tan bir rapor gelmiş. Karım, çocuklara bakamayacak kadar hastaymış.
They got a report from the Red Cross... that my wife is too sick to take care of the kids.
Karım hastaymış.
My wife's sick.
Adamın karısı hastaymış.
Man's wife got sick.
İçerideki fener bekçisi değil mi? - Hastaymış diyorlar...
The lighthouse guard is inside, no?
Zavallı çocuk hastaymış.
Poor boy's been ill.
- Defol buradan! Kendin söyledin, Charlie, o adamı buraya getirdiğinde hastaymış.
You told me yourself, Charlie, that the man was sick when you brought him here.
- Evet. Annesi hastaymış.
His Ma is ill!
- Halam mı hastaymış...?
- My aunt is ill...?
Halanız çok mu hastaymış hanımım?
Is your aunt seriously ill, mylady?
Çok ağır hastaymış.
Since she is critically ill.
Hastaymış.
He's feeling sick.
Artık bütün dünya hastaymış gibi hissetmiyorum.
I don't feel that the whole world is sick any longer.
Doktor annenizi ilk kez gördüğünde, o çok hastaymış gerçekten çok hastaymış.
The doctor saw at once that your mother was very ill... very ill indeed.
Kim hastaymış?
Who's sick?
Ne feci şey! Sissi çok hastaymış.
What a terrible misfortune!
Babam ağır hastaymış.
Father is very sick.
Anneannem beş haftadır hastaymış. Ölü gibi yatıyormuş!
He's just told me my grandma has been asleep for the last five days...
Viceroy'un oğlu çok hastaymış.
The Viceroy's son is very ill.
Baban çok hastaymış.
Your father's dying.
Hastaymış.
He's sick!
Hastaymış!
They are sick, now.
Kim hastaymış, sana göstereceğim!
I'll show you who's sick!
Yaşlı anası da biraz hastaymış.
And his old ma, she was kind of sick, you know.
Eve gitti, hastaymış.
He went home, sick
- Norman? - Luton'dan şimdi haber geldi teyzem hastaymış. Muhtemelen gastroenterit.
Well, I've just heard from Luton that my auntie's ill, er, possibly, possibly gastro-enteritis
Kundaktaki çocuğu hastaymış. Alacaklar kapıda beklermiş. Ramazan bir haftadır ortada yokmuş.
My dear sir, only you can save me.
Paulie bu sabah telefon etti, hastaymış.
Paulie called in sick this morning.
Çocukları hastaymış.
He's got some sick kids.
Hastaymış.
Well, he was sick.
Gerçekten hastaymış.
She was really sick.
Yalnızca annesi gelmemiş. Çok hastaymış.
His mother couldn't come, she was sick.
Hastaymış galiba ve tedavi olmak için komşu köye gitmiş.
He's supposed to be ill and has gone to the neighboring village for treatment.
Makinist hastaymış...
The projectionist is ill, the grandmother...
Benden kurtulmaya çalışıyorsun, hastaymışım gibi beni kovuyorsun.
You're turning me out, banishing me like a leper!
- Hastaymış.
- Sick.
Ciğerleri hastaymış.
Sissi has a lung disease.
Hastaymış, boş versene.
- Illness, my foot!
Biri hastaymış.
One of them's ill.
hasta 212
hastayım 158
hastane 65
hastaneye 39
hasta mısın 277
hastaydı 31
hastanede 84
hastalık 59
hastaydım 46
hastasın 78
hastayım 158
hastane 65
hastaneye 39
hasta mısın 277
hastaydı 31
hastanede 84
hastalık 59
hastaydım 46
hastasın 78
hastalar 23
hasta o 16
hastalandı 24
hasta mı 113
hasta değilsin 19
hastane mi 26
hastalıkta ve sağlıkta 40
hastasın sen 46
hasta olacaksın 20
hasta görünüyorsun 17
hasta o 16
hastalandı 24
hasta mı 113
hasta değilsin 19
hastane mi 26
hastalıkta ve sağlıkta 40
hastasın sen 46
hasta olacaksın 20
hasta görünüyorsun 17