Hâli translate English
1,001 parallel translation
Kişisi olmayan fiillerin - in hâli.
Examples of the genitive with impersonal verbs.
Korkudan ezilmiş gibi bir hâli vardı.
He had the look of a man tormented by fear.
- Kralın hâli çok kötüydü giderken.
- He's marvellous distempered.
Bu hâli, bu acısıyla taşlara seslense, taşlar duygulanıp oynar yerinden.
His form and cause conjoined, preaching to stones, would make them sensitive.
Ortadan kaybolsan yüzlerinin alacağı hâli hayal edebiliyor musun?
Can you imagine their faces if you just disappeared?
İliksiz hâli de hoş gibi, ne dersin?
I kind of like it unbuttoned, don't you?
Bu hâli daha çok hoşuma gitti.
I like it better that way.
Görüyor musun Cassius? Sezar'ın kaşları çatılmış öfkeden. Ötekilerin de azarlanmış bir hâli var.
Look you, Cassius, the angry spot doth glow on Caesar's brow, and all the rest look like a chidden train.
Ve 20 kat daha büyümüş hâli.
And it was 20 times the power of reproduction.
Dünyanın hâli diyelim.
Let's just say it's world conditions.
Zaten hâli hazırda bir kocan var.
You have a husband.
İnsanlık hâli.
- It's human.
Annen ve babanın hâli...
The way your mother and father...
Kobe'deki hâli.
This is him in Kobe.
Sizi örnek olan bu 400 gencin hâli ne olur sonra?
What would become of these 400 youths who idolize you?
Tıpkı eski hâli.
It looks just like him.
Tam hâli aklımda değil ama şöyle diyordun :
No, one never remembers everything but the creed went :
Ben kötüyüm, ama sokağa atılan bir çocuğun hâli ne olur, pek haberin yok.
I am bad, but little do you know how sad is the fate of a foundling.
Volkswagen'in sağa dönmüş hâli.
It's a Volkswagen turning right.
Volkswagen'in sağa dönmüş hâli.
A Volkswagen making a right turn.
"Kimi." İsmin ( i ) hâli.
"Whom." Objective case.
Onun da itiraz edecek hâli yok.
He's not objecting, either.
Eğer ben ilgilenmeseydim o zavallı kadının, annelerinin hâli nice olurdu?
And what would've become of that poor lady, their mother... if I hadn't looked after her?
- Evet, çocukluk hâli.
- Yeah, when she was a child.
Hâli harap olurdu tabii. Ama ne olursa olsun o saçmalıklardan iyidir.
He sure would have been miserable but I think anything would be better than all that — All that other mess.
Bendeniz, Julio Fuentes Eldorado'da kalıcı bir neşe hâli ilan ediyor ve şair, vatansever Paulo Martins'e hoş geldin diyorum.
I, Julio Fuentes, declare a permanent state of joy in Eldorado and I greet Paulo Martins, poet and patriot.
Birazdan ben ve Fransa kralı sıcak bir sohbet yapacağız ki hâli hazırda çok yakın ilişkilerimiz var.
The king of France and I will shortly have a tactile conversation, like two surgeons looking for a lump.
Ya öldüğünde, üzülürüz ama dünyanın hâli budur deriz. Ya o nazik Alais ve ucube prensin hâli ne olacak?
And when you die, which is regrettable but necessary, what will happen to frail Alais and her pruney prince?
- Palavra mı? Çocuklarının hâli bile senden iyi.
Listen, already your kids have a better deal than you do.
Madem bu kadar gereksinim duyuyor ne hâli varsa görsün.
Look, if he needs it that badly, let him go and get it.
Ne hâli varsa görsün.
Let him go and get it.
Biz tanışmadan önceki hâli.
That was just before I met him.
Karısını koruyabilmek için cinayet işleyen kocasının davranışlarını açıklayabilmek için onun da korkmuş bir ruh hâli içinde olduğunu düşünebiliriz.
In order to explain the behavior of her husband, who attempted murder to protect his wife, we must assume that he suffered from an induced psychosis.
Hiç yeni hâli olmamış, sanırım.
Never was new, I don't think.
Gördüğünüz de Apollo'nun gençlik hâli değil.
Not quite the young Apollo you see before you.
Profesör, iyileşme hâli hastalıktan da kötü.
Professor, The convalescenças are worse than the disease.
Kristina'nın içi parçalanmış. Artık kaldıracak hâli yok.
Kristina is broken inside And now she can't take anymore.
Yanlarında cüce gibi göründükleri ancak onlara yüz kızartıcı bir tutsaklığa düşen beyazların bu hâli Japonları yenilmez olduklarına ikna etmeye yardım etti.
When seeing the caucasianos prisoners to be led for the Japanese for a dishonoured capture, it convinced them its proper invencibilidade.
O zamanlar evli değildim. Çok dokunaklıydı. Sanki kız kardeşine yardım eder bir hâli vardı.
In the height not yet she was married, but the way as it it took care of of the sister was moving.
Artık antlaşmanın son hâli imzalanıyor.
Now final signing of the charter.
Tenha bir yolda tek başına yürüyen hâli vakti yerinde birini görür.
He spots an obviously well-to-do man riding along a deserted road, alone.
Burada sizlerin hâli ne olacak emin değilim çünkü.
I just don't know what's gonna happen to everybody around here.
Beyaz Patron'un ruh hâli çok kötü.
My, my! The little white master's in a bad mood.
Artık onun sürücülük yapacak hâli kalmadı.
He don't have the balls for driving anymore.
Yani ruh hâli nasıl?
I mean, how is his mood?
Dikkatli olsan iyi olur, bu gece tuhaf bir hâli var.
Better be careful, he's in a strange mood tonight.
Özellikle bu noktayı seçtim şeyden dolayı... Tam burada. Biraz Kentucky'nin eski hâli gibi gözüküyor.
I picked this particular spot on account of, well, from right in there it looks a bit like Kentucky used to be.
İnsanlık hâli işte.
It's only human.
Sonsuza dek böyle olacak hâli yok.
It doesn't have to be forever, though.
Küçükken ki bir hâli aklıma geldi gidonun üstünde.
I sensed his presence as a little boy riding on the handlebars.
Bir de, anlayamadığım tıbbi sebeplerden, sabit bir ereksiyon hâli vardı.
For medical reasons I couldn't understand, he also had a constant erection.
halı 22
halil 34
halifax 19
haline bak 115
halimize bak 25
haliyle 69
haline bir bak 16
halime bak 36
halife 18
halis mosab 17
halil 34
halifax 19
haline bak 115
halimize bak 25
haliyle 69
haline bir bak 16
halime bak 36
halife 18
halis mosab 17