Icabına bakarım translate English
827 parallel translation
Ben bu domuzların icabına bakarım.
I'll take care of those swine.
- Ben bunun icabına bakarım. - Pop, hayır.
- I'm going to take care of this.
Ben icabına bakarım.
I'll take care of it.
Her şeyin icabına bakarım.
I'll take care of everything.
Umarım bir daha gelmez yoksa icabına bakarım onun!
He better not come back or I'll take care of him!
Bir şekilde yaşlı Henry'nin icabına bakarım.
I'll take care of old Henry somehow.
Ben icabına bakarım.
I'll take care of it!
Eğer öyleyse söyleyin, icabına bakarım.
If he is, just say so. I'll take care of him.
Bana Jonathan deyip durma, ben onun icabına bakarım.
Stop telling me about Jonathan, I'll take care of him.
Bağırarak, "Burası benim mekanım ve eğer hile yaparken yakalarsam, senin icabına bakarım." dedi.
The proprietor yelled "This is my place. If I catch you again, I'll fix you."
Kimin dediğini söyle, hemen icabına bakarım.
You just tell me who said it and I'll take care of him.
Polislerin icabına bakarım.
I'll take care of the cops.
Yarın icabına bakarım.
I'll take care of that tomorrow.
Çıkınca onların icabına bakarım.
I'll take care of them when I get out.
Harvey kapımıza gelirse ben icabına bakarım.
Then when Harvey comes to the door, I'll deal with him.
Onun icabına bakarım.
I'll handle him.
Hemen icabına bakarım.
I'll take care of it right away.
Etraflarından dolanıp bir kaçının icabına bakarım.
I can ride around and pick off a few.
Siz bekleyin, ben icabına bakarım.
All right, now, you all hold it. I'll take care of this. Just stand back.
Ben icabına bakarım.
I'll take care of him.
Şimdi icabına bakarım.
I'm gonna get him.
Ben icabına bakarım, aynı senin yaptığın gibi.
I'll take care of it, just like you would have.
Ben icabına bakarım, patron.
I'll take care of them, boss.
Asinin icabına bakarım. 500 dolara.
I'll take care of your Reb. $ 500.
Teşekkürler, ben icabına bakarım.
Thank you, I can manage this myself.
O samuraya gelince, ben icabına bakarım.
I'll take care of the Samurai in the mill myself
Pekala, yemeği bana bırak, icabına bakarım.
Well, we'll eat out tonight. I'll take you out.
Ben onun icabına bakarım.
I'll take care of him.
- Ben icabına bakarım.
- I'll take care of him!
Tamam, ben icabına bakarım.
O.K., I'll take care of him.
Yarın onların icabına bakarım.
I'll take care of them tomorrow.
Ben onun icabına bakarım.
I can handle her.
Sen Ned'in peşine düş, ben Chaney'nin icabına bakarım.
You go after Ned, I'll take care of Chaney.
Merak etme, bu buzun icabına ben bakarım.
- Don't worry.
"Onun icabına eve gidince bakarım"
I'll attend to him when we get home.
O büyük çekirgenin icabına zamanı geldiğinde kendim bakarım.
I'll take care of him when the time comes.
İcabına bakar mısınız?
Will you take care of it?
- İcabına bakarım.
- I'll take care of it.
İcabına bakarım.
I'll take care of it.
İşin icabına ben bakarım.
I'll take care of the business.
Onun icabına ben bakarım.
I'll handle him.
- İcabına bakarım.
- I'll take care of that.
Şeffaf ile başlayalım, sonra bakarız icabına. Neler yapabileceğimizi görelim.
Then start with what we've been doing and we'll see what we can do.
Onun icabına ben bakarım, Amos.
I'll take care of that, Amos.
İcabına bakarım.
I want you to deliver it.
İcabına bakarım.
I'll take care of him.
Eminim Üstad Hirate en az 30 adamın icabına bakar tek başına.
I'm sure Master Hirate can handle at least 30 men by himself.
İcabına bakarım.
I'll figure it out.
Ben senin icabına bakarım, inan bana.
♪ Cause I'll look after you, believe me.
- İcabına bakarım.
- Yeah, I'll take care of that.
İcabına bakarım.
I requisition the premises.