English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ J ] / James

James translate English

20,651 parallel translation
Pek muhtemel değil, James.
It's not very likely, James.
James ve Richard saldırı aracı olarak yemek kamyonunu kullanacak.
James and Richard will use the catering lorry as an assault vehicle.
James platformu kapıya kadar kaldıracak ve içeri gireceğiz.
James is gonna lift me on this platform to the door, then we go in.
James, şu an cumhuriyetçi fikirlerin için zamanımız yok.
James, now is not the time for your republican views.
Sağol James.
Thank you, James.
Şunun maksimum hızı kaç James?
What's the top speed of that thing, James?
James, vurmanın bir anlamı yok.
James, there's no point shooting it.
James, bunu kaçırıyorsun!
James, you're missing this!
James, öldü.
James, he's dead.
Açıkça görüldüğü gibi James, evet, kaldım.
Well, obviously, James, yes, look, I lived.
James May'in ufak bir yaşlı hanım olduğu Viktoria zamanlarından başlıyoruz.
We begin in Victorian times, when James May was a little old lady.
James Rolls-Royce Dawn'ı seçti, Ghost'un yeni, iki kapılı ve üstü açık versiyonu.
James had chosen the Rolls-Royce Dawn, a new two-door, drop-head version of the Ghost.
James, aynı fikirde değildi.
James, though, disagreed.
James May'in Rolls-Royce'unun fiyatına bunlardan 5 tane alabilirsiniz.
You could have five of these for one of James May's Rolls-Royces.
Kötü haber, James.
Bad news, James.
Hammond'dan kurtulmayı başardık.
James and I had managed to lose Hammond.
Hammond lastiklerini değiştirdikten sonra biz de Uffizi ziyaretimizi yarıda kesip Hammond'ı şehir dışına çıkardık.
After Hammond had fitted some new tyres James and I abandoned our visit to the Uffizi... and escorted him out of town.
Büyük metal dişli dev adam James Bond camdan fırlatıp atmıştı.
big metal teeth, huge man? James Bond simply threw him through a window, and that's what I'm gonna do to him.
Hammond biraz daha lastik yakarak ve yeni bir takım lastikle kendini teselli ederken ben de James'e katıldım.
As Hammond cheered himself up with some doughnuts and then another set of tyres I went to join James.
James Whitby'e gelme konusunda çok heyecanlıydı çünkü buranın İngiliz jet endüstrisinin merkezi olduğunu duymuş.
James was very, very excited about coming to Whitby, because he'd heard that it's the centre of the British jet industry.
James Rolls-Royce'unun içinde...
There's James in a Rolls-Royce,
... ve Hammond maiyetini otelin otoparkında sıkıştıkları yerden çıkarırken James Rolls-Royce'unun tavanını açıyordu.
... and Hammond extricated his entourage from the hotel car park James lowered the roof on his Rolls-Royce.
Rolls-Royce'un ne kadar yakıyor, James May?
How many miles to the gallon has your Rolls-Royce been doing, James May?
Merhaba James.
Hello, James.
... James'le ben ona bir veda hediyesi almaya gittik.
... James and I went off to buy a goodbye present for him.
Hammond uzun İngiltere'ye dönüş yolu için resmi arabasına sığdırmaya çalışırken biz de James'le İtalyan görkemine yola çıktık.
While Hammond struggled to get the painting in his car for the long trip back to England... Er James and I set off alone into the glory that is Italy.
James... bu onun odası.
James... that's his room.
Hammond üst katta terini yontarken James ve ben kaçmaya başladık.
Whilst Hammond was upstairs, chiselling off his sweat James and I made a run for it.
James'in suratı biraz problem çıkardı ama onu da çözdük.
James's head was a bit of a problem with this plan, but we've solved it.
James kendi paketini açıp Richard da mahvolmuş hediyesinden deposunu doldururken aklıma başka bir fikir geldi.
Whilst James unwrapped himself and Richard filled up through his ruined present, I had another brainwave.
Doğru söylüyorum, değil mi James?
I'm right, aren't I, James?
... James'le ben şehirden çıktık.
... James and I headed out of town.
James limana düştü ve buz gibi Kuzey Denizi suları şu anda ciğerlerine doluyor.
Well, James he fell into the harbour, and the icy North Sea waters are now filling his lungs.
James, bütün işi benim yaptığımı fark etmeden yapamadım.
James, I can't help but notice I am doing all of the work here.
- Tabi ki James.
- Yes, James.
Bundan sonra makinemi James idare etti... ben de gidip bir tane daha aldım ve devam ettim.
James then commandeered my machine... so I got another one and carried on regardless.
Ben oyun dışı kalıp ve James de hiçbir şey başaramayınca yeni bir yaklaşım gerekti.
With me out of action and James achieving nothing, a new approach was needed.
Ayrıca, James, çadır çantasını kaybetti.
Plus- - Plus, James May lost the tent bag.
James, cinsiyet ayrımcılığı yapmayın!
James, don't be sexist!
Ne kadar ağırlık veriyor, James?
How much does it weigh, James?
James!
James!
On saniye yaptık, James...
We've done ten seconds, and James...
Ah canım, James.
Oh, dear, James.
Bak. "Ah, James'in arabası dağılıyor" diye düşünüyorsun.
Look. You think, "Oh, James's car's falling apart."
Bu arada, tekrar üs olarak James bir düşünceye sahipti.
Meanwhile, back at base, James was having a rethink.
Açıkçası James, o gün arabasını almasını istemiyordu. Bu yüzden Richard ve ben geceyi pub'da geçirmeye karar verdik.
Clearly, James was not going to get his car built that day, so Richard and I decided to spend the night at the pub.
James, patladı. Ve şimdi temelde limanın sularında genç, Bu yüzden bir hayır, o gelmiyor.
Well, James, he's burst and is now basically chum on the waters of the harbour, so that's a no, he's not coming on.
- James, arabayı getirir misin?
- So, James, could you bring the car in?
Çok teşekkür ederim, James.
Thank you so much, James.
James bana bir el verebilir misin?
James, could you give me a hand?
James, tamponu tekrar açar mısın?
James, could you pop the bumper back on?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]