English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ K ] / Kalacagım

Kalacagım translate English

12,417 parallel translation
" Planlar değişti. Geç oldu. Burada kalacağım.
_
" Sonsuza dek yanında kalacağım. Bu loş gecenin sarayından hiç ayrılmayacağım.
I still will stay with thee and never, from this palace of dim night, depart again.
Sınava geç kalacağım.
And I'm going to be late for the quiz.
Eğer o bir İntikamcı olacaksa benim de öyle kalacağımdan emin değilim.
I'm not sure I can be an Avenger if he is.
İşe geç kalacağım.
I'll be late for work.
- Onunla kalacağım.
- I'll stay with her. - No. Take her to a hotel.
'Bu hiç hoş değil, Bırakmak zorunda kalacağım.
KYLE :'It's no good, I'll have to kick it in.
Bu tekrarlayan saçmalığı tüm sezon izlemek zorunda mı kalacağız yani?
You mean that we have to sit here and watch this repetitive junk all season?
Ve hayatımızın geri kalanında arkadaş olarak kalacağız.
And for the rest of our lives we'll have each other as friends!
Bu yüzden, kendime dedim ki, Bir gün, geri döneceğim, ve onların çalıştığı yerde kalacağım.
So I tell myself, " One day, I go back, and I stay where they work.
Kel, cevap vermezsen içeri girmek zorunda kalacağım.
Hey, Kel, if you don't answer, I'm gonna have to come in.
Bana karşı dürüst olduğu için hep minnettar kalacağım.
I will always be thankful she was honest with me.
Adamım, burada öyle uzun süre kalacağımki en sonunda bana bir sandalye fırlatacaksın.
No, man, I'm going to stay here until you throw a chair at me.
Hayır, kalacağım tabii ki adamım.
No, I'll stay. Of course, man.
- Kalacağımıza söz verdim.
I promised her we would stay.
Bana yardım etmek içinden geldi ve ebediyen minnettar kalacağım.
Your heart compelled you to help me, and I will be forever grateful.
- Endişe ettiğim tek şey fiziksel antrenmana ne kadar geç kalacağımız.
The only thing I'm worried about is how... is how late we're gonna be for P.T.
On kişiyi postalamak zorunda kalacağım.
I'll have to cut 10.
İkinci bombayı bulmak istiyorsak almak zorunda kalacağımız bir risk.
If we want to find the second bomb, it's a risk we're gonna have to take.
Nerede kalacağımı bilemedim
As I do not know where to sleep...
Bu evde kimsenin kalmadığını duydum, eğer sizin için sorun olmazsa burada kalacağım.
I heard no one stays in that house, if you don't mind I will stay there.
Ben sadece burada kalacağım.
I will be staying here only..
- Hayır, ben burada kalacağım.
- No, I'm staying here.
Duşta yemek yiyeceğim ve bunu yaparken uyuya kalacağım.
Um, I'm gonna eat in the shower and fall asleep while doing it.
Ben Anissa ile kalacağım. Bu sırada Mitch ve Chloe elektroporatörü alır.
I'm gonna stick with Anissa, while Mitch and Chloe get the electroporator.
Arabayı ben sürmek zorunda kalacağım tabii.
Of course, I'll have to drive.
- Evet, üzerinde kalacağım, Dr...
- Yes, I'll stay on it, Dr...
Prizma'nın elinde sonsuza kadar tutsak kalacağımı sanıyordum.
I thought I'd be trapped by the Prism forever.
Peki, babanı ara ve ona biraz geç kalacağımızı söyle.
Okay, call Dad and say that we'll be a bit late.
- Bununla birlikte karınızın ölümünün hemen ardından gidiyorsunuz. - Niye kalacağım?
However, I see that you've started clearing out after your wife, stop that.
Burada ne kadar gerekiyorsa o kadar kalacağım.
Look, I need to be here as long as it takes.
Coulson, Fitz ve Will için son saniyeye kadar burada kalacağım.
I'm going to stay here until the last possible second for Coulson, Fitz, and Will.
O-O burda sonsuza kadar kalacak ve ben burda bu oktavda konuşarak kalacağım.
He's-he's gonna stay here forever, and I'm gonna be stuck talking up here in this octave forever.
Buna da bir şey olursa elbisesiz kalacağım.
If something happens to this one, I've got no clothes.
Oraya vardığımızda ilk Karanlık Olan'la uğraşmak zorunda kalacağız.
When we get there, we will need to deal with the first dark one. The one who wore the mask?
Öyle evet, bu yüzden direkt seni aradım. Geçmişteki sağduyularına hep minnettar kalacağım çünkü.
It is, and I called you directly because I've always appreciated your discretion in the past.
- Ben biraz daha kalacağım.
I'm gonna stick around here for a bit longer.
Bir dakika ya da bir yıl sadece bana ihtiyacınız olduğu kadar yanınızda kalacağım.
I'll stay only for as long as you need me. For a moment, a year.
Açıkçası Hayley iki ayağının üzerinde ve kayıpken ben kızımla kalacağım ve acaba bu yine Hayley ve senin başının altından çıkan aptalca bir kaçış girişimi mi?
Actually, as long as Hayley is prowling about on two legs and unaccounted for, I am staying with my daughter, and should I discover that this is yet another cockeyed scheme for Hayley and you to abscond with her...
Şimdiye kadar iki kurban var ve katilin psikolojik profilini çıkarttım ve bunun burada kalacağını hiç sanmıyorum.
There have been two victims so far, but I've constructed a psychological profile of the killer, and I don't think it's going to end there.
" Biraz geç kalacağım.
" Running a little late.
Bunun anlamı kahrolası hayalarına dokunmak zorunda kalacağım.
That'd mean I'd have to touch his frickin'balls.
Sanırım Gromflamite'lar artık bizi takip edemez. Ama görünüşe göre bir süre daha burada kalacağız.
I don't think the gromflamites can track us now, but it looks like we're gonna be here for a while.
Kulüpte kalacağım.
I'll stay at my club.
Tahminimden biraz daha geç kalacağım.
I'm gonna be a little longer than I thought.
Benimle yürü. Telefonlu konferansa geç kalacağım.
_
Bahse girerim ki, daha karaya varamadan cemaatinin yarısına kefen dikip onları denize savurmak zorunda kalacağım.
I wager that before we make landfall that I'll be sewing half your people into shrouds and tossing'em overboard.
İnan bana, mümkün olduğunca yanında kalacağım.
Trust me, I'm staying by your side as long as possible.
Kader beni sınasa da hayatta kalacağım!
Fate is testing me, but I will survive.
Şu andan itibaren sonuna kadar yanında kalacağım Uhtred.
I will be with you, Uhtred, from now until the very end.
- Kimse kalmadı, ve ben kalacağım.
No, you won't, cabrón.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]