Karışık translate English
20,513 parallel translation
Callie, bu biraz karışık.
Callie, it's complicated.
- Karışık bir durum.
It's... it's complicated.
Islak mendil, karışık çerez, el feneri, böcek ilacı ve fazladan tuvalet kâğıdı.
Handi wipes, trail mix, flashlight, bug spray... Oh, some extra toilet paper.
Bu konu biraz karışık.
This is kind of complicated.
- Lucy, çok karışık... - Ne kadar sıkı fıkısınız?
- Lucy, it's complicated...
Her şey çok karışık ve tehlikeli.
Everything is too complicated and dangerous.
Tüm bu olanlar koca bir karışıklık.
Look, this whole thing is just a big mix-up.
Kafan karışık.
You are confused.
Aşırı karışık değil.
Okay. Okay. It's not crazy complicated.
Bu işi daha da karışık hale sokuyorsun.
You get how this situation is complicated.
Karışık bir durum.
It's complicated.
Bu bir evre değil, kafam karışık değil
♪ It's not a phase ♪ ♪ I'm not confused ♪
Onu görünce, sadece, garip işte çünkü ben gideceğim ve her şey çok karışık.
It's just that when I see him, it's a, it's weird, -'cause I'm, I'm leaving and it's, it's complicated.
Kafam karma karışık.
My head is just screwed up.
Hayranlıkla, işveyle ve doymak bilmez hastalıklı bir ihtiyaçla karışık sevgiyle.
Love mixed with awe, and mixed with coquetry, and mixed with an insatiable, festering need.
Kişisel algılama, ama alıcılarımız bir karışıklık istemiyor.
Nothing personal, but our buyers don't want any complications.
Bak, karışık cevaplar vermek istemiyorum.
Look, I don't mean to give you mixed signals.
Pekala, hala aklım karışık.
Okay, I'm still confused.
Bu sabah biraz karışık ızgara yedim o yüzden biraz büyük yaptım.
Had a bit of a mixed grill this morning, so, just a bit of a big one.
Ama şunu söyleyebilirim ki ülkenin en iyi ekibi şu an olay yerinde ve kısa sürede tüm bu problemler ve karışıklık çözülecek.
I can say that we do have the best team in the nation on site and that any problems or confusion will be resolved shortly.
Birbirinize karışık kaset, CD, mp3 falan mı yapacaksınız?
You're gonna make each other mixtapes, CDs, MP3s?
Çok karışık sinyaller gönderiyorsun şu anda.
Okay, you're really putting on mixed signals here.
Bay Fernandez, durum yeterince karışık.
_
Onu kaçıran kişinin aklı karışık, bu da onu çok tehlikeli yapıyor.
Whoever has taken her is confused, which makes them incredibly dangerous.
Buralar epey karışık olduğu için üzgünüm.
I'm sorry it's been so crazy around here.
Bu yüzden şu an kafan karışık.
That's why you are confused now.
Eskisi gibi kafan karışık mı?
Is your mind... still complicated?
Biraz daha zamanım olur diye ümit ettim. Böylece kafamdaki karışıklığı çözümleyip korkularımdan kurtulabilirdim ve düşünmeye vaktim olabilirdi çekici olduğu kadar tehlikeli olan bu adamın kız arkadaşı olabilir miyim diye.
I hoped there was more time. get rid of fear... and take the time to think... if I could become a girlfriend of this dangerous... yet charming man.
Geçtiğimiz günlerde deprem afeti nedeniyle karışık olan Mowuru bölgesinde iki Kore vatandaşının bağışıklık sistemi rahatsızlığı olan M3 virüsüne yakalandıkları onaylandı.
At the Mowuru area, which recently suffered from an earthquake, two Koreans are confirmed to have been infected... with the communicable disease, the M3 virus.
Bir dava, jüri için anlaşılmayacak kadar karışık olduğunda karar bir kişiye bırakılır ki o kişi ben oluyorum.
When a case is considered too complicated for a lay jury to understand, it is deferred to a complex litigation manager, which I happen to be.
Şimdikinden daha mı karışık?
More complicated than they are now?
- O konu biraz karışık.
- It's complicated.
Karışık tabi, yalan söylüyorsun çünkü.
It's complicated. You're lying to me.
Büyük komplo gözüktüğünden daha karışık işler.
Big conspiracy. Wheels within wheels.
Hayatımda yeterince aklı karışık kadın var zaten.
I have far too many complicated women in my life already.
Karışık biraz.
Uh, it's hard to say.
İşe polis karıştırırsan kız ölür.
The second the police become involved, she's dead.
Doğru, Elektromanyetik alandaki alışılmadık dalgalar... bunu ortaya çıkarır.
Right, this detects any unusual fluctuations in the electromagnetic field.
İşte, korkuyla karışık bir hayranlık.
Like everyone.
Tamam bu kısmı biraz kafa karıştırıcı.
All right, that bit, that's confusing.
Ben "yaşa ve yaşat" lafına çok inanırım ama biri elinde kahrolası bir elektrikli testereyle arkadaşıma doğru gelirse işte o zaman sıkıntı çıkar.
Now I'm a big believer in live and let live, but when someone comes at one of my friends brandishing a bloody chainsaw, we're gonna have issues.
Annemi incittiğini biliyorum ve beni de gerçekten incitiyorsun. Şimdi de, Tanrım, her şey birbirine girdi ve kafa karıştırıyor. Bense artık her şey eskisi gibi olsun istiyorum.
I know you hurt Mom, and you really hurt me, and now, God, everything's just messed up and confusing, and I just want everything back the way it used to be.
Ayrıca, artık kardeşimin karısısın.
Besides, you're my brother's wife now.
Bize iyi davranmasının tek nedeni o boşanıp duran karısının alışık olduğu hayat tarzını kaybetmemesi için bizden koparabildiği kadar maaş koparmak istemesi.
The only reason he's even civil to us is because he wants to leech off us with a rich allowance to keep that Jezebel divorcee of his in the manner to which she's become accustomed.
Sevgili karıcığım, ilk yemeğimizde mısır lapası ve poblano biberli pozole yapıyoruz. Yanında da ılık mantarlı salatayla raventli yulaf.
For our first meal, dear wife, we are having hominy and poblano pepper posole, with a warm mushroom salad and rhubarb grits.
Efendim, bayanlar aşağıda vurduğunuz kız yüzüden olay çıkarıyor.
Sir, a lady's causing a ruckus downstairs about the girl you shot.
Kabarcık çıkarıyor.
It's bubbling.
Sıkı çalışın, mutlu olun. Wayward Pines'taki hayatınızın tadını çıkarın.
Work hard, be happy, enjoy your life in Wayward Pines.
Ortalık karıştı.
Please come here. There's a big problem!
İşimiz Amerikan topraklarını korumak işimiz "hakikat" gibi Amerikan değerlerini korumak, ama acı gerçek şu ki Ryan Larson karısı tarafından aldatılan mutsuz bir adamdı ve kendi canına kıydı.
We're in the business of protecting American soil, and we're in the business of protecting American values- - values like truth. And the sad truth is that Ryan Larson was an unhappy man whose wife was having an affair, and he took his own life
Karısı tanıklık sağlamak için yalan söyledi bu da ilginç.
His wife just lied to give him an alibi and that's rather interesting.