Katy translate English
930 parallel translation
- Telefonu Katy'e ver, Connor.
Give the phone to Katy, Connor.
Ağlamayı kes, Katy.
Stop crying, Katy.
Katy, buraya gel.
Kathy, come here.
Hey. Katy!
Hey, Kathy!
Bu, Katy Shelden.
That's Kathy Selden.
Bak. Katy.
Look, Kathy.
- Katy, babama sor para vermiş mi?
Katy, ask Pop if he remembered to make the change.
Katy'nin tutkusu danstı. Ve gayet başarılıydı.
Katy's love was dancing, and the kid was good.
Katy ne cehennemde?
Where the heck is Katy?
Katy'nin eğitiminin bazı bölümlerini kimseyle kıyaslamam.
Maybe Katy never went to finishing school, but there are some parts of her education I'll match against anybody's.
- Katy ve Tim var.
There's still Katy and Tim.
Ve eğer Katy'i görürsen, buraya yolla.
If you see Katy, send her in here. All right.
Anne, baba, Katy ve ben, biz...
Uh, Mom, Pop... uh, Katy and me, we, uh...
Ben ve Katy...
Well, me and Katy...
Haydi anne.
Now, come on, Mom. Let Katy tell you, will ya?
- Sadece Katy ve ben.
Now, you understand it's just Katy and me.
Çocukları, gelecek ay başlayacak, Lew Harris'in Manhattan Parade'indeler.
"Their kids Katy and Tim " are rehearsing " in Lew Harris'Manhattan Parade,
- O şarkıyı çok seviyorsunuz galiba.
You really looked like you were enjoying that number. Katy : I love it.
Hemen oraya gidiyorum.
Look, Katy, I'm gonna go right out there.
White Plains'de içiyormuş.
Katy said he'd been drinking up in White Plains somewhere.
Kötü yaralanmadığına emin misin?
Are you sure he's not badly hurt? Katy said no.
Katy'nin sana ihtiyacı var.
Go to the theater. Katy needs you.
- Ama o Katy'nin en iyi şarkısı.
But you can't cut that number, Lew. That's Katy's best spot in the show.
- Yani çıkıp, pat diye yapabilir misin?
You think you can go out there cold and sell that number with Katy?
- Elbiseni asarım.
I'll hang your dress up back here. Thanks, Katy.
Katy'i görürsen, annesinin inatçı olmadığını söyle.
If you see Katy, tell her that her mother isn't stubborn.
- Nereden biliyorsun?
How did you know? Katy wrote me.
- Katy yazmıştı. Keşke bir şekilde sana yardım edebilsek.
I wish there was some way we could help him.
Sana ayrıca bir dayı olacağını söyledi mi?
Did, uh, Katy also write you that you're gonna be an uncle? Yeah.
Katy Burke.
Katy Burke.
Katy Burke'yi öldüren silah bu.
That's the weapon that bludgeoned Katy Burke to death.
Durumu daha iyi gibiydi ve Katy - eşim her zamanki gibi beni kapıya kadar geçirdi.
He seemed much better and Katy - that's my wife - came to the door with me, like she always does, and...
Bir komşumuz doktora gitmişti. Katy'e ufaklığın geceyi atlatamayabileceği söylenmiş.
A neighbour went round for the doctor, who told Katy the little chap mightn't last the night.
Benim için durum umutsuz.
It's "Katy bar the door" for me.
- Katy kasabaya dönmüş.
What? - Katy's back in town.
Cevabımı biliyorsun Katy.
You know the answer, Katy.
Nefesini boşa tüketiyorsun Katy.
You're whistling in the wind, Katy.
- Katy.
- Katy.
- Kate'in seni vurmuş olmasından.
- I thought maybe Katy shot you.
O günleri hatırlıyorsun. Güzel günlerdi değil mi Katy?
Then you do remember them good old days, don't you, Katy?
Neredeymiş Katy ışıldayan kızıl saçları yazları açan güller kadar tatlı.
Where is the Katy With her light red hair? Sweet as the roses
Katy!
Katy!
Katy Gilhooly.
Katy Gilhooly.
- Katy idi.
- It was Katy.
- Katy mi?
- Katy?
Bayan Warren oradaydı siz de oradaydınız. Hatta viski şişesi de oradaydı. Sonra Katy'nin öfkesi bir hayli yükseldi.
Mrs Warren was there, and you was there, and the whisky bottle was there, and Katy's temper being what Katy's temper is, well, there you are.
Katy bizi bekliyor.
Katy's waiting for us out in the bushes.
Katy, hazırız.
Katy, we're ready.
Katy, içeride misin?
Katy, you in there?
Katy?
Katy?
- Katy?
- Katy?