English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ K ] / Kelepçe

Kelepçe translate English

902 parallel translation
Kelepçe.
Cuffs.
Yıllardır bu işin içindeyim, ve pek çok gangstere kelepçe taktım.
I've been in this game a good many years, and I put the cuffs on a lot of mugs.
Senin gibi bir aynasız asla Rico'ya kelepçe takamaz.
No buzzard like you will ever put any cuffs on Rico.
Senin gibi bir aynasızın bana asla kelepçe takamayacağını söylemiştim.
I told you a little buzzard like you will never put any cuffs on me.
Baksana, Smith daha ağır kelepçe bulamadın mı?
I say, Smith... you couldn't find any heavier handcuffs?
Ben de tam ona anlatıyordum hanımefendi -... hemen burada, gözlerimin önünde arkadaşı, en iyi arkadaşı, tabii bunu siz diyebilirsiniz cebinden kelepçe çıkarttı ve şak, şak ; o bir hükümlü oluverdi.
- I was just telling her, miss... right here, in front of me very eyes, his friend... his best pal, as you might rightly call him, takes out a pair of handcuffs, and snap, snap, and he's a prisoner.
- Kelepçe takın.
- Put the bracelets on them.
Onun bileklerinde de kelepçe izi varmıydı?
Has she got rawhide marks on her wrist too?
Kelepçe.
Handcuffs.
Hemen kelepçe takmak ister misin!
Would you like to handcuff me now?
Barışcıl bir şekilde kendi isteğinle mi gelirsin, kelepçe mi takayım?
You wanna come along peaceful or want me to use these cuffs on you?
- Nedir? Kelepçe mi?
- What was it, a pair of handcuffs?
Bana kelepçe takın.
Manacle me...
Ellerine kelepçe taktılar ve hepsini hapse attılar.
They were arrested and then incarcerated... in Matera, in Potenza.
Teğmen artık sana hiç kelepçe takmayacak, İyi Asker.
Lieutenant will never put those irons back on you now, Top Soldier.
- Kablolu kelepçe mi dediniz, efendim, efendim?
- Did you say cable tier, sir?
- Kelepçe takın.
- Put the handcuffs on him.
Ama... bu kelepçe bileklerimi acıtıyor.
B-but this, um... handcuff's cutting my wrist.
- Bana el kaldırırsan kelepçe vururum.
I swear I'll cuff you if you strike again.
Kelepçe yok!
No handcuffs!
Son gördüğümde Markham'ın boynuna kelepçe saracak gibiydi.
Last time I saw him he looked ready to wrap a two-by-four round Markham's neck.
Polis kendisine kelepçe takma dışında her şeyi yaparken, orada öylesine oturuyor.
She just sits there while this policeman all but puts the handcuffs on her.
Polis ona kelepçe takarken orada öylece oturuyor.
She just sits there while this policeman all but puts the handcuffs on her.
Kelepçe gibi şeyleri de sever misin?
Do you use handcuffs?
Bacaklarıma kelepçe taktılar.
They put handcuffs on my legs.
Ellerinde kelepçe varken onu ne kadar rahat bırakacaklarını sanıyorsun?
How long do you think he'd stay free with handcuffs on?
Şey, efendim, bilmiyorum, fakat iskele tarafındaki kelepçe gevşetilmiş.
Well, sir, I don't know, but that portside cleat was pulled loose.
İskele tarafındaki kelepçe.
Portside cleat.
Kelepçe.
Cleat.
Kelepçe, değil mi?
Cleat, is it?
Kelepçe!
Cleat!
Kelepçe?
Cleat?
Kelepçe, hareketli halat, siyah denizci boyası.
Cleat, running line, black marine paint.
Biliyor musunuz, merkezde, tehlikeli suçlular için özel bir kelepçe tutarız.
You know, down at headquarters, we've got these special handcuffs for dangerous criminals.
Kelepçe yok.
No manacle.
Kelepçe.
More handcuffs.
Kelepçe takmanıza hiç gerek yoktu!
You don't have to put handcuffs on me!
... adama kelepçe takıldı.
- Putting handcuffs on the man.
- Kime kelepçe takacağımız belli mi?
- No one to put the hand grips on? - Not yet.
Çünkü yoksulluk eline kelepçe takar, çok daha büyük yoksulluğa yol açar!
Because when poverty grabs its own hand, it gives way to a much greater poverty!
Kelepçe takmak isterseniz buralarda olacağım.
I'll be around if you want to handcuff me later.
Bana kelepçe taktılar!
They had me in manacles!
Kelepçe!
Manacles!
Benim için cennet birkaç saatliğine kelepçe takmama izin verilmesidir.
My idea of heaven is to be allowed to be put in manacles just for a few hours.
Aslında zamanımın yarısını, demir yolunda... adi suçlulara kelepçe takmakla geçiriyorum. Basit bir teslimatçı gibi.
As it is, I spend half my time on the railroad... handcuffed to some petty criminal, as just a delivery man.
Sen de bana kelepçe taktın!
So you locked me up!
"Hey evlat, kelepçe ister misin?"
"Hey, kid, you want the collar?"
Yada ellerine kelepçe?
Put handcuffs on her?
Kelepçe işinden anlar mısın?
Are you at all familiar with handcuffs?
Duvara kelepçe monte etmek kaça mal olur?
Why? Well, how much would it cost to put sets of handcuffs in the walls?
Ne arıyorsun, kelepçe mi?
What do you want, handcuffs?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]