Kelepçeler translate English
461 parallel translation
Kelepçeler hariç.
Nothing but the bracelets.
Daha ne kadar - bu kelepçeler?
Hey, how long - the cuffs?
- Bu kelepçeler bileğimi sıkıyor.
- This handcuff is pinching my wrist.
Bunlar, şuradaki kol tarafından kontrol edilen kelepçeler.
These things here are manacles which are controlled by that lever.
Kelepçeler sıkı, değil mi?
See those handcuffs are on tight, will ya?
O tonton bir demirci.. ... ama kelepçeler üzerinde çok deneyimi olduğundan emin değilim.
He's a darling blacksmith, only I'm not sure how much experience he's had with handcuffs.
Çabuk, McPherson, kelepçeler.
Quick, McPherson, the handcuffs.
Bersagliera'ya bir yanlış yaptığını duyacak olursam ellerini kelepçeler hapse tıkarım.
Listen Don Nicola! If Frisky takes the wrong path, I'll slap handcuffs on you even in hell. Get it?
Bu silah bende oldukça, kelepçeler sende kalır.
I keep the gun. And his bracelets stay on.
Kelepçeler için anahtar.
The key to these.
Onu alıp götürdüler, kelepçeler falan!
They took him away, handcuffs and all!
Kelepçeler kesinlikle Evans'ındı ve öldürüldüğünü düşünüyorum.
The handcuffs were Evans'all right, and it's my belief that he's been killed.
Bu kelepçeler beni öldürüyor.
These handcuffs are killing me.
- Kelepçeler hangi cebinde?
- What pocket are your handcuffs in?
Ama kelepçeler...
But the cuffs...
Kelepçeler yerinde kalacak.
I won't do that.
Ama kelepçeler...
But with...
Tamam. Evet, şimdi de kelepçeler.
And now the handcuffs.
İnsanları dar ve rutubetli yere koyarsan taktığın kelepçeler bileklerini daha çok sıkar.
People, well, they get kind of tight and clammy when you put the cuffs on and it starts pinching their wrists.
Hapishaneler, zindanlar, kelepçeler, kimseyi affetmedik.
Prisons, dungeons and handcuffs, we forgave nobody.
Size işinizi söyleyemem ama bu kelepçeler acıtıyor.
I won't tell you how to run your show but these cuffs are pinching.
- J.D., bu kelepçeler...
- J.D., these handcuffs...
Kelepçeler olmadan.
Without cuffs.
Kelepçeler acıtıyor.
Man, these cuffs hurt!
Ellerimde kelepçeler...
Handcuffs in my hands...
Ya bu gece kelepçeler gidecek ya da yarın eller.
Either the cuffs come off tonight or the hands tomorrow.
Altın kelepçeler sana yardımcı olacak.
Golden bracelets to help you.
Şu kelepçeler hakkında size onu vermem gerekiyordu.
I gotta hand it to you about those handcuffs.
kelepçeler ve Cavour gözlüğü.
handcuffs and Cavour's glasses.
Kelepçeler takılıyken bunu yapabilmemi nasıl açıklayacak?
How would he explain that I did this while wearing shackles?
Bunlar öldüğünde karınızın bileğindeki kelepçeler değildi.
These are not the handcuffs your wife was wearing when she was killed, Mr Rheiman.
Kelepçeler takılı iken nasıl gideyim.
How can I go with handcuffs on?
Kelepçeler. - Kelepçeleri çıkart.
My handcuffs.
Gerçekten sağlam kelepçeler gibi görünüyorlar.
They really seem like very solid, escape-proof cuffs.
Kelepçeler Houdini'ninkilerdi.
Those were Houdini's handcuffs.
- Kelepçeler!
- Handcuffs!
Çavuş, bu kelepçeler gerçekten gerekli mi?
Sergeant, these aren't necessary, the handcuffs?
Kelepçeler!
Handcuffs!
Kelepçeler ortaya.
The handcuffs in the middle.
Kemerindeki kelepçeler... onları al ve arkadaşının ellerini arkasından kelepçele.
Those cuffs on your belt... take them off and lock your partner's hands behind his back.
Kelepçeler.
Handcuffs.
Bay Bernstein'i kelepçeler misin?
- Can you cuff Mr Bernstein, please? - Cuff me?
- Kelepçeler.
- Those handcuffs.
Kelepçeler.
Ooh, handcuffs.
Duvalier'in Haiti'de yeterli sayıda olmasını sağladığı tek şey kelepçeler.
Handcuffs are the only thing Duvalier makes sure Haiti has enough of.
- Kelepçeler.
- And the handcuffs.
Ya kelepçeler?
Sir, what about the cuffs?
Kelepçeler nerede?
Where are the handcuffs?
Kelepçeler.
The handcuffs.
Kelepçeler.
The cuffs.
- Kelepçeler?
What about the handcuffs?