Kum translate English
4,200 parallel translation
Kum torbalarını taşımamda yardım edin.
Help me with these sandbags.
Güneş, kum...
Uh, the sun... sand- -
Biz de kumsala gittik ve orada seviştik ve kurabiyeme kum kaçtı.
So off to the beach we went, where we had sex, and I got sand up in my... cookie.
İçi kum dolu bir vajina çok fena bir enfeksiyon kapmama neden oldu bu yüzden doktora gitmem gerekti o da enfeksiyon olduğunu doğrulayıp ayrıca kaba etimde birkaç kum piresi ısırığı olduğunu söyledi.
Yes, a vagina full of sand that gave me a bad, bad infection, requiring a trip to the local doctor, who confirmed the infection and also diagnosed a few sand flea bites on my buttock.
- Kum getirin.
- Get the sand.
Su kaplumbağası yumurtalarını yerleştirirken senden az kum kaldırıyordur.
You're kickin'up more sand than a sea turtle laying'eggs.
Kayayı sindirdikten sonra kum olarak bünyelerinden atar ufak adaların ve kumlu sahillerin Oluşmasına katkıda bulunurlar.
After they digest the rock, they excrete it as sand, helping to create small islands and sandy beaches.
Bir papağan balığı, yılda 90 kilo kum üretebilir.
One parrot fish can produce 90 kilograms of sand each year.
Kum kiremit balığı da olağanüstüdür.
The sand tilefish are remarkable, too.
Kum torbasını sor!
- Ask him about Sunday!
Baban garajı toparlıyor ve şu eski kum torbasını isteyip istemediğini soruyor.
Oh, your dad is cleaning out the garage and wants to know if you want that old punching bag hanging up.
Kireç, motor yağı, kum ve su )
lime, grease, sand and water )
Ben seni yakalayıp, yere atacağım ve sen onun gözüne kum atacaksın.
I will throw you at his knees.. .. and you throw dust in his eyes.
Belki avuç dolusu sevgili dostum kum için yeriniz vardır.
Your play panders to the lowest common denominator, Brian. - And it doesn't even do that well.
Düşük yükselti ve kuraklık, az yağış ile, yumuşak kum plajları ile çevrelenmiştir.
Low-lying and arid, with little rainfall, it's surrounded by beaches of soft sand.
O adamı kum torbası yaptın resmen.
You served up batting practice to that man.
Koca zenci bir adamın beni kum torbası yapmakla tehdit etmeden dışarı adımımı atamıyorum.
I can't even leave the room without big black men accusing me of throwing softballs.
Pekala beyler, burada ufak bir kum kamyonumuz var.
All right, gentlemen, we've got a little sand tipper going on here.
Biberler, kum beyazlatıcı ve bir kaşık.
Chillies sand bleach a spoon.
Şimdi sırada kum var, Wilson.
I've got sand now, Wilson.
Şuraya bir kum torbası asarak, burayı küçük bir spor salonuna çevirebilirsin.
You could make this into a little gym, hang a heavy bag there.
Tüm kıyafetlerim yerine, yumruklamak için bir kum torbası istiyorum. Pekala, bu nasıl?
I want a bag full of sand to punch instead of all my clothes.
Eğer ormanda koşuyorsa neden buraya kum getirmiş?
If she runs in the woods, then why did she track sand in here?
Rüzgarın ustaca yonttuğu 2.5 milyon km ² kum.
A million square miles of sand exquisitely sculpted by the wind.
Arı küçük, ama bir başladı mı muazzam miktarda kum kazabilir.
She may be tiny, but once she decides to dig, she can shift extraordinary quantities of sand.
Bir kum nehri.
A river of sand.
Kum nehrindeki ağaçların kökleri... nehir yatağının 30 metre derinindeki suya ulaşıyor.
The trees that line these sand rivers send roots down over 30 metres to tap water that lies deep beneath the river bed.
Kum nehrinin kralı değişmedi.
The sand river remains his to rule.
Kayan kum ne demek farkinda misin?
Have you heard of quicksand?
Orman burada kum, dalga ve... taze deniz havasına yol veriyor.
Here, the forest gives way to sand, surf and fresh sea air.
Agulhas akıntısı yüzbin yıl boyunca... bu kum tepelerini fırtınalarla dövdü.
For 100,000 years, the Agulhas Current has battered these submerged dunes with underwater sandstorms.
Kum fırtınasının çapı 1600 km'yi bulabilir.
A sandstorm can be 1,000 miles across.
Kum tepelerindeki hayatla... yalnız birkaç uzman baş edebilir.
Only a few tough specialists can cope with life amongst the dunes.
Manzara, sayısız kum fırtınasının oyduğu... kireç sütunlarla dolu.
The landscape is littered with giant chalk pillars, carved by innumerable sandstorms.
Burası Sahra'nın ortasındaki Ubari Kum Denizi.
This is the great Ubari Sand Sea, in the heart of the Sahara.
Muazzam seyrüsefer güçleriyle Avrupa'ya varacaklar. Ama şimdi tüm susuz göçmenlerle birlikte bu kum denizinde... bir mavilik bulmaları gerekiyor.
Their superb powers of navigation will eventually guide them to Europe, but now they, and other thirsty migrants, need to find a speck of blue amidst this ocean of sand.
Milyarlarca kum tanesinin uğultusu... kilometrelerce boş çölde yankılanıyor.
Billions of sliding grains generate a hum that echoes across miles of empty desert.
Durmak bilmez bir kum tsunamisi.
An unstoppable tsunami of sand.
Tunus'taki görev, kayan kum tepelerini... hiç denenmemiş biçimde çekmek.
In Tunisia, the mission is to capture footage of moving sand dunes, something that's never been tried like this before.
Bir yıl sonra Tunus'ta... kum tepesi kameralarını indirme vakti.
Over a year later, in Tunisia, it's time to take down the sand dune cameras.
Görüntü sürreal bir dünyaya açılıyor - bir kum tepesinin özel hayatı.
The footage is a surreal window into a secret world... the private life of a sand dune.
Kum sıcaksa dişi... değilse erkek oluyorlar.
If the sand temperature is high, they will be female. If it's low, they will be male.
Külodumda zaten kum pireleri var.
I've already got sand fleas in my Y-fronts.
Kum torbası gibi dövüldükten sonra.
He was, but that was after somebody used him as a punching bag.
Malzeme bilimi laboratuvarındaki atomsal kuvvet mikroskobunu kullanarak bir kum tanesinin binde birinde bir kalbe, baş harflerimizi yazdım.
I used the atomic force microscope in the material science lab and wrote our initials in a heart 1 / 1,000 the size of a grain of sand.
Tüm kasabamın kanını içti ve ailemi kum yığınına döndürdü.
You see, he drained my entire village and reduced my parents to a pile of dust.
Seni bu gece tekrar gömseydin yüzünde kum atmadan önce derdim ki :
You know, if I were to bury you tonight, again, before I threw dirt on your face,
Kum tanelerini andıran küçük noktalar.
Little points that look like grains of sand.
Birisi kızı kum torbası olarak kullanmışa benziyor.
Looks like somebody used this girl as a punching bag.
- Kum aldım. - Üzgünüm, yardımcı olamam. - Efendim, lütfen.
May every person that laughs at your sophomoric effort be a reminder of your eternal mediocrity and pierce your heart like a knife.
- Kum kaçmış.
It's got dust in it!