Kâse translate English
478 parallel translation
Size bir kâse sıcacık çorba ikram edeyim.
I'll make you a great bowl of hot soup.
Bir kâse meyve mi?
A bowl of fruit?
Bana birkaç kâse ver.
Give me some bowls.
- Yarın iki kâse içerim.
- I'll have 2 bowls tomorrow.
Bir kâse erişte ver.
Oi, give me a bowl of noodles.
Bir kâse erişte bununla boy ölçüşemez!
Noodles can't beat that!
Kahvaltıda 2 çiğ yumurta ve bir kâse baldan başka bir şey yoktu.
Didn't have anything for breakfast but two raw eggs and a mug of honey.
Benimki iki katı yumurta, bir dilim kızarmış ekmek ve bir kâse yoğurttur.
My usual is two soft-boiled eggs, gluten toast and a glass of yogurt.
Bu ufacık kâse de ne?
No, none of this small stuff.
Büyük kâse ver bana.
I want a big cup.
Her ne kadar serseri gibi yaşasam da başıma ne gelirse gelsin, biliyorum ki bir yerlerde bir kâse çorbayı benden esirgemeyecek bir kardeşim var.
Even a tramp like me, no matter what happens I know there's a brother somewhere who will never refuse me a bowl of soup.
"Kâse."
"Moons."
Ufak bir şehirdenim. Derler ki şehri bir kâse fasulyeyle bıçak karşılığı satın almışlar.
The little city I'm in, they say that you bought it for a pot of beans and a jackknife.
Bir kâse buhar.
A bowl of steam.
Bir kâse de yoğurt lütfen.
and a pot of yogurt, please.
Saat 11'de işimiz bittiğinde bizi yemek odasına götürüp bir kâse çorba verirlerdi.
To 23h, when we finished our work, they took in them for the supper room where in they gave a soup earthen bowl to them.
- Kâse iyi.
- Good jowl.
Bir kâse dolusu güzel bir çorba iyi gelir, ha?
How does a nice bowl of soup sound, huh?
Lütfen bir kâse pilav getirin.
Please just give me a small bowl of rice.
O'nun adıyla Kutsal Kâse'yi takip edip hakiki zafere erişin!
Follow in His name to the Holy Grail of righteous victory!
Kırdığın her kâse için... bir saat daha dedi, seni adi herif!
He says for every bowl you break you stay another hour, you bastard!
Bir kâse köpek balığı yüzgeci çorbasıyla başlayalım.
We'll start with a bowl of shark's fin. - Sorry.
Bir başkası da koca bir kâse dolusu su getirmiş insanlar sıcaklar yahut susarlarsa diye.
And somebody else wanted to bring a large bowl of water... in case people got hot or thirsty.
Bu küçük, ufak Budist, onunla ilk tanıştığım zamanlarda bir kâse süt içerdi, pirinç ve sıcak süt şimdi ise biftek yiyordu.
This tiny little Buddhist when I first met him, you know... was eating a little bowl of milk - hot milk with rice... was now eating huge beef.
Bir kâse uzat bana.
Hey, Goro. Give me a bowl.
Vulkanlı metabolizması bir kâse termitle bile başa çıkabilir.
With that Vulcan metabolism, he could eat a bowl of termites.
Bir kâse çorba iç, lütfen.
Have a bowl of soup, please.
2 kâse, komutanım.
2 bowls, sir.
Sadece bir kâse sihirli biftek suyuna çorbadan içtikten sonra... kendini iyi hissetmişti.
She herself had recovered after just one bowl... of this magic beef broth.
Birkaç fincan bir tane de kâse arakladım.
Wow... Geez, I ripped off a couple of cups and a bowl, I'm Sorry, all right?
Altı üstü bir kâse işte.
It's just a cauldron.
Evet, ters duran bir kâse!
Yes, a cauldron upside-down!
- Neden hiç kâse yok?
- How come there are no bowls?
Belki acınılacak biri olmayı seviyorsun. Çeyreklik için yalvarmayı, yağmurda uyumayı,.. ... bir kâse çorba için, yarım saat boyunca...
Maybe you like being the object of pity, begging for quarters, sleeping in the rain, listening to a half an hour of fire and brimstone for a bowl of soup.
Ya da daha yaygın olan adıyla Kutsal Kâse.
Or by its more common name... the Holy Grail.
Kutsal Kâse mi?
The Holy Grail?
Yani Kral Arthur ve son yemekteki kâse mi?
As in King Arthur? The Last Supper?
Dünya'da, Kâse bir efsaneden ibarettir.
On Earth, the Grail is nothing but a myth.
Üzülerek belirtmek isterim ki Kâse, Minbarilerin elinde değil. Ziyaretinizden önce varlığından haberdar bile değildik.
It is my sorrow to say the Grail isn't in the possession of the Minbari nor have we heard of it, prior to your visit.
Kâse hakkında bir bilgi edinirsek onu bulacak ve size ulaştıracağız.
If there is any news about this Grail our people will find you and bring it to you.
Kutsal Kâse adında bir nesneyi arıyor.
He seeks the cup object called the Holy Grail.
Kâse neye benziyor?
What's this Grail look like?
Kâse.
The Grail!
Kutsal kâse adına, Peter.
Holy buckets, Peter.
- Kutsal Kâse.
- The holy grail.
Biraz meyve ye, bir kâse yulaf ezmesi ye ne zıkkım yersen ye ama rahatla, tamam mı?
WHATEVER THE HELL IT IS YOU EAT, AND RELAX, ALL RIGHT? ALL RIGHT. SHE TALKS ONLY TO YOU.
Güzel bir kâse.
Beautiful bowl.
Büyük bir kâse, hardal olduğunu düşünün Gulden Hardalı bir de manken, güzel bir manken.
Well, just imagine a big bowl of mustard... Gulden's mustard... and a model... a beautiful model.
Yani, belki tam olarak çıplak değil ama resimdeki kâse yüzünden mankenin görünen belirli kısımları sayesinde de çıplakmış gibi görünüyor.
I mean, maybe she wouldn't actually have to be nude, but because of the way the bowl is in the picture and given the parts of the model you would actually see, she would appear to be nude.
Ayrıca şurada köşede bir kâse olsun istiyorum. Okuyucularım detaylara hâkim olmalı.
And I'd like a bowl there in the corner
Bir kâse biber yemeğine ne dağınıklık.
Just one bowl of chili and lotta mess.