Lab translate English
15,135 parallel translation
Pyongyang'deki bir laboratuarı aradım.
I called a lab in Pyongyang...
Yerel haberlere göre, iki yıl önce S.T.A.R. Lab'taki parçacık hızlandırıcı patlamasından dolayı yıkılan Çatı Katranı Fabrikası'nın yeniden açılışı için son aşamalara gelindiği aktarıldı.
In local news, Roofing Tar Industries, which was devastated by the S.T.A.R. Labs'particle accelerator explosion two years ago, is finally set to reopen.
S.T.A.R. Lab'a bir numune götüreceğim.
All right, I'm gonna take a sample back to S.T.A.R. Labs.
Henry Hewitt, laboratuvar asistanı.
Henry Hewitt, lab assistant.
Laboratuvarıma gel.
Come to my lab.
Sadece yukarı gel.
Just come up to my lab.
Ayrıca tüm DNA'ları test etmesi için bir laboratuvar buldum.
Also, I found a lab that'll do all the DNA testing.
Domo arigato Bay Robot Laboratuvaro! - Ne?
Domo arigato, Mr. robotics lab!
Garaja kendi robot laboratuvarımızı kurabiliriz hem.
We could have our own robot lab in the garage.
Thomas ve labaratuvar fareleri, yok artık.
Duh, Thomas. Lab rats.
- Burası bilgisayar laboratuarı.
- It's a computer lab.
Burada uyuşturucu laboratuarı açacak kadar malzemeniz varmış.
Sounds like you're a couple Sudafeds short of a meth lab.
Cannerts'ın evine girdim, laboratuar defterini buldum, ve ne gördüğüme inanamayacaksın.
I got into Cannerts'apartment, I found his lab notebook, and you're not gonna believe what I've got, man.
Doktor çocukla çok yakından çalıştığı için, kendini laboratuarında karantinaya almış.
The doctor has quarantined himself in his lab, because of how close he worked with the boy.
Laboratuar notları Cannerts'ı virüse direk bağIıyor ama, bununla hiçbir şey yapamam.
This lab journal links Cannerts to the virus, but I can't do anything with it.
- Virüs bizim laboratuarlarımızda, burada kendi şehrimizde, tehlikeli ve sorumsuz bir araştırma sırasında oluşturulmuş.
- The virus was manipulated in a lab here, in our own country, through a dangerous and irresponsible gain-of-function study.
Katie hastalandığından beri laboratuarından dışarı adımını atmadın.
You haven't set foot out of that lab since Katie coughed up blood.
Virüs bizim laboratuarlarımızda, bizim şehrimizde, tehlikeli ve sorumsuz bir araştırma sırasında oluşturulmuş.
The virus was manipulated in a lab here in our own country through a dangerous and irresponsible Gain-of-Function study.
- BAŞ ARAŞTIRMACI... sen ve Henry Burns bunu örtbas ettiniz, ve laboratuarı kapattınız.
- _ - you and Henry Burns covered it up and closed the lab.
Bütün gün bu laboratuvarda kapalı kalman benim de kalmam gerektiği anlamına gelmez.
Look, just'cause you're stuck in this lab all day doesn't mean I should be too.
Yani teknolojiye ve laboratuvara ulaşabilen birisi olmalı.
So that would be someone with access to tech and a lab.
Bu laboratuvardan değil.
Not from this lab.
Ama isterseniz laboratuvarıma bakmakta özgürsünüz.
But hey, you're free to look around my lab if you want.
S.T.A.R. Lab patladığında travma geçirdim.
I suffered head trauma when S.T.A.R. Labs exploded.
Evet, aslında, laboratuvarıma saldırdı.
Yeah, actually, it attacked my lab.
- S.T.A.R. lab uydularını onu araması için ayarlayabilirim
- I'm thinking I can reconfigure the S.T.A.R. Labs satellite to look for it.
Bu hücrelerin S.T.A.R. Lab'e bağlı hoparlörleri var.
These cells have speakers linked throughout S.T.A.R. Labs.
Laboratuvara dönmem gerekiyor.
I got to get back to the lab.
Laboratuvar minibüsündeki kamera bir kazayı kayıt etmiş.
The camera in the lab van recorded an accident.
- Elimde değil. Annem, hala S.T.A.R Lab'ta çalıştığını söyledi.
So Mom tells me you're still working at S.T.A.R. Labs.
Laboratuvarınız inceledi.
Your lab analyzed them.
Birisi kesintiden faydalanarak Columbia'nın en güvenli laboratuvarına girmiş.
Someone took advantage of the blackout and broke into Columbia's most secure lab.
Ayrıca teröristin ne planladığını, anlamak için son görevimiz ve şansımız, Tüm yapmamız gereken Columbia üniversitesi laboratuvarına girmek.
But this is also our final mission, our last chance to figure out what the terrorist is planning, and all we have to go on is a break-in at some Columbia University lab.
Elimizdeki tek ipucu... columbia üniversitesi laboratuvarına izinsiz giriş.
The only clue we have is a break-in at the Columbia University lab.
Herşeyin ulusal güvenliğe tehdit olduğu biliniyor, ama laboratuvara girilmesiyle aradaki bağlantıyı anlayabilmiş değiliz.
Everything Will knows poses a threat to national security, but we can't draw a clear line between any of it and the break-in at the lab.
Araç bölmesi arkada ve bu da laboratuvar.
Vehicle bay is in the tail and this is the lab.
Eğer doğruyu söylersem, bir devlet laboratuvarında kaybolur ve onu asla görmeyiz.
If I tell her the truth, he disappears into a government lab, and we never see him again.
Onlar için yapılab iyiliğin karşılığına bakın.
Look at the consequences of doing a good deed towards them.
Hep laboratuvarda bulaşır diye düşünürdüm. Gece yarısı, benim tarafımda olması gereken iki kişi tarafından parkın tekinde değil.
I always thought I'd get infected in the lab, not in a park in the middle of the night by two people who are supposed to be on my side.
Paris'te de gayet iyi bir suç laboratuvarı var yani.
I'm just saying that they've got a pretty good crime lab right there in Paris.
Laboratuvar partneri olalım mı?
Lab partners?
Kurulu laboratuvarım var.
I have a lab set up.
Kimya laboratuvarında tüttürdüğüm için ortaokuldan nasıl atıldığımı.
How I got expelled from middle school for smoking in the chem lab.
Endişelerimizi Walcott à niversitesi dekanıyla paylaştık, ve o da labaratuvarınıza göz atmamıza izin verdi.
Uh, we shared our concerns with the provost of Walcott University, and she agreed to let us take a look in your lab.
Eskiden rakip bir firmaya çalışan laboratuvar teknisyeni.
He's a lab tech that used to work for a competing company.
Laboratuvardan izmaritteki DNA ile ilgili birincil sonuçlar geldi. Eşleşme yok.
The lab kicked back preliminary results on the DNA from the cigarette... no match.
Curtis ve Rosie Tanaka cinayete kurban gitti. Karı, koca ilaç uzmanlığı yapan çift, dün gece East Village'daki laborataruvarlarında ölü bulundu.
The double homicide of Curtis and Rosie Tanaka, a husband-and-wife pharmacology team found murdered in their East Village lab last night.
Önceden tasarlanıp tasarlanmadığını hala soruşturuyoruz fakat görünüşe göre fail, Tanakaların laboratuvarına zorla girip NZT aramış.
We're still investigating whether it was premeditated, but it seems the perp broke into the Tanakas'lab
Kurban erkek bir ilaç uzmanı. Bir tür girişim laboratuvarında çalışıyor.
Victim's a male pharmacologist, working in some kind of start-up lab.
Vasat bir müfettiş bile üreten laboratuvarı bulabilir bu şekilde.
Even a half-decent investigator should be able to find their way to the lab producing it.
İyi seyirler - ilaçlardan birine test yaptırdım.
I had the lab test one of the pills.