Makin translate English
1,205 parallel translation
Halime bir bak. Bu iş için ona söz verdim.
You're makin'me look bad, man.
Büyük bir hata yapıyorsunuz!
You're makin'a big mistake!
Bizi çıldırtıyorsun.
You're makin'us nuts.
Yani buraya onun moralini bozdum diye benim moralimi bozmaya mı geldin?
So, are you here to make me feel bad for makin'her feel bad?
Bence dışarda genç namuslu, kendisine epeyi iyi bir hayat yaşatacak... bir erkeği olmasından mutluluk duyacak bir sürü kadın vardır.
I think there are a lot of women out there that'd be glad to have a young, straight male makin'a pretty good living
İşleri senin için kolaylaştırıyorum.
I'm makin'it real easy on you.
Yöntemin, onu yakalamayı daha da zorlaştırıyor.
- Your Tactic Is Makin'Him Tougher To Snatch.
Sadece ufak bir ayar yapıyorum büyük bir şey değil.
I'm just makin'a simple adjustment... nothing major.
Ben senin yaşındayken kendi başımaydım ve geçimimi gayet iyi sağlıyordum.
When I was your age, I was on my own. I was makin'a damn good livin'.
Shelly, arkadaşınla tanışma zevkine nail olamadım.
Shelly, I haven't had the pleasure of makin'the acquaintance of your friend.
Bunu daha fazla büyütmeni istemiyorum.
I don't want you makin a bigger deal out of this than it is.
Sadece diğer insanlara daha kötü hissettirme ve mangır yapma yoludur hepsi bu
It's about makin'other people feel worse and makin a few bucks while you're at it.
Her şeyin yolunda gitmesi için uğraşmakla meşgul oluyorsun.
You're too busy makin'sure everything goes okay.
Etrafı rezil etmişsin!
Look at the mess you're makin', huh?
- El yapımı silahlar için mermi yapıyorum.
- Makin'shot for zip guns.
Yanlış bir şey yapıyorsun!
You're makin'a mistake!
- Şimdiden bir detektifin özelliklerine sahip bile.
- He's already got the makin's
Şey, bu gece Club Ritz'e bir hareket düzenliyorz, ah- -
Well, we're makin'our move on the Club Ritz tonight, uh -
Mümkünse onunla görüşür müsünüz?
Now if you could possibly make a stab at makin'a friggin'a.
Kaybolduk, ama iyi vakit geçiriyoruz.
We're lost, but we're makin'good time.
- Kendimi kötü hissettiriyorsun...
- You're makin'me feel worse...
İnsanların benimle dalga geçmesinden bıktım artık.
I'm sick of people makin'fun of me.
# Makin'the tears rain down like a monsoon
# Makin'the tears rain down like a monsoon
Baksana dostum.Uzun bir süre için artık ikimiz için plan yapmayacağım.
Hey, man, I ain't makin'any plans for you and me for a long time.
Sen söyle, haftada 10 dolar için çalışmasına izin verir miydin?
You tell me. Ten more bucks a week they're makin', letting'her work down there?
Evine bırakmak istemiştim.
- I was just makin'sure she got home safe.
- Tamam, ayda ne kadar kazanıyorsun?
- Okay, how much you makin'?
- Ayda kaç para kazanmak istiyorsun
- How much do you want to be makin'?
Bir şeyler başardığımı düşünmesini istiyorum Peev.
I want her to think I'm makin'something of myself, Peev,
Yatağı kaldırmış.Bir halat yapmış olabilir.
He's stripped the bed. Might be makin'a rope.
Akşam yemeği için rosto yapıyorum.
I'm makin'pot roast for dinner.
Kendi paramı kazanıyorum ve bir arkadaşım var.
Makin'my own money, and I have a friend.
Büyükannem de bana.
GRANNY'S MAKIN'ME GO. UGH. UGH.
Ve ikimizi de süslü elbiseler dikiyor.
AND SHE'S MAKIN'US BOTH SEW THESE FANCY DRESSES.
Beni bir hayvan gibi bir barakaya kapadın!
YOU LOCK ME IN A SHED, MAKIN'ME LIVE LIKE AN ANIMAL!
Sonra emlak işine soktular burunlarını,..... milletin evlerini alıp büyük paralar kazanmaya başladılar.
Then they got their fingers into real estate started makin'a lot of money takin'over people's homes.
Buraya geldiğimiz için çok mutluyuz.
We feel very good about makin'the move up here.
Bir uyuşturucu satıcısı, elindeki malları bir an önce satmalıdır.
Or a drug dealer? You don't do your own product, what kind of business you makin'?
- Dogrusu, biraz tahrik edici.
- Honestly, it's makin'me kinda horny.
- Yılda yüz bin dolar kazanmanın nesi insanı bunalıma sokabilir?
- What could be depressing about makin'$ 100,000 a year?
Evet, bugünlerde kameraları çok küçük yapıyorlar.
They are makin''em kinda small nowadays.
Kahvaltı hazırlıyordum.
I was makin'my breakfast.
- Bu saçmalığı uyduruyorsun, değil mi?
- You're makin'this shit up, right?
Seni dışarıda o insanlara çığlık attırırken gördüğümü hatırlamıyorum.
I don't remember seein'you out there makin'those people scream.
Çocuklar, beni çalıştırıyorlar.
You boys are makin'me work.
Peki neden seni bu kadar gergin yapıyor?
Then why is he makin'you so nervous?
Hayır, Dusty bu kez geçmeyecek.
No, Dusty's not going to be makin'it down to the station this trip.
Eğer basına herhangi bir başka yorum yaptığını duyarsam eğer yüzünü Country müziğinin civarında görürsem sena o kadar çabuk dava açarım ki inanamazsın.
If I ever hear of you makin'another comment to the press if I ever see your face around country music again I'll sue you so fast you won't believe it. Now go on.
Hem sizin için çalışıp hem de her gece... saat 10'daki yat borusuna... yetişemem.
I can't come back to work for you guys if I gotta worry about, uh... makin'some silly-ass 10 : 00 curfew... every fuckin'night.
"pis orospuyu zengin ediyorum, kılını bile kıpırdatmıyor, alanların yüzünü bile görmüyor."
I'm makin'this bitch rich. She didn't even have to meet these people.
- Vasiyetimi yazacağım.
- I'm makin'out my will.