Memnuniyetle translate English
3,242 parallel translation
- Evet, memnuniyetle.
Oh, yes, please.
- Memnuniyetle gelirim.
I'd love to come with you.
Bakan'ın özel izniyle bana verilen yetkiye dayanarak, sizi büyük bir memnuniyetle karı koca ilan ediyorum.
"By the power vested in me, by special dispensation from the minister, I now have the pleasure of pronouncing you man and wife."
- Memnuniyetle.
- With pleasure.
Bu her geldiğinde memnuniyetle... karşılanacağın dairemin anahtarı.
That's the key to my apartment, where you'll always be welcome.
Memnuniyetle.
Pleasure.
Memnuniyetle bekleriz.
You're welcome anytime.
Tekrar çağrılmış olmak her zaman bir onurdur ve memnuniyetle geldim çünkü bugün söyleyeceğim veya göstereceğim tek bir şey kariyerinizin başlarında sizlere yardımcı olacaksa herkesin yararına olacaktır.
It's always an honor to be asked back and I do it gladly because I feel... if even one thing I say or demonstrate today helps you in any way as you embark on your careers, then everyone will have benefited.
Eğer bunun doğru olduğunu düşünseydim, memnuniyetle sana kapıyı gösterirdim.
And if I thought that were true, I would gladly show you the door.
- Memnuniyetle.
Willingly.
Memnuniyetle.
Gladly.
Tony memnuniyetle kalabilir.
But we will be happy to have Tony.
DNA testini memnuniyetle yaparım.
Happy to check your DNA.
Memnuniyetle beyefendi.
With pleasure, sir.
Çok teşekkür ederim Rıfat Bey, memnuniyetle.
Thank you very much, Mr Rýfat, with pleasure.
Memnuniyetle.
With pleasure.
- Memnuniyetle, tekrar bekleriz.
- My pleasure, please come again.
Kendisine iletin Lucrezia Borgia Roma Papasının kızı ve Giulia Farnese'nin memnuniyetle kendisine misafir olmak istiyorlar.
- Tell him that Lucrezia Borgia, daughter to the Pope of Rome, and Giulia Farnese request the pleasure of his company.
nazik davetinizi memnuniyetle, kabul ediyoruz değil mi Lucrezia?
- Which invitation we graciously accept, do we not, Lucrezia?
eğer varsa, Kralın davetini memnuniyetle kabul ediyorum.
If so, I would gladly accept the king's invitation.
Balık çorbasını memnuniyetle kabul ederdim.
I'd happily accept a little leftover fish-soup.
Tabii, memnuniyetle.
Sure, I'd love to.
Memnuniyetle.
Ugh- - With pleasure- -
Arabayı satabilir miyim? Ofisimize geçersek gerekli evrakları size memnuniyetle gösteririz.
Uh, if you'd like to step into our office, we'd be happy to show you all the paperwork.
Biz ona söyleyene dek memnuniyetle birer birer parmaklarımızı kesebilirmiş.
And he's happy to start chopping off fingers until we tell him.
- Memnuniyetle, sayın dinleyen.
- Its my pleasure, respected listener.
- Evet memnuniyetle.
- Yes, with pleasure.
Memnuniyetle.
A taste.
Sen kanıtla, ben de memnuniyetle teslim olurum.
You do, and I'll gladly turn myself in.
Memnuniyetle!
What are you talking about?
Eski günlerden bahseder ve her şeyi birkaç dakikalığına unutursak memnuniyetle.
Gladly, if we can talk about the old days and forget about all of this for a minute or two.
Yüzbaşı Williams, "Razıyım ve memnuniyetle veriyorum." deyin.
Captain Williams, say "I consent and gladly give".
Razıyım ve memnuniyetle veriyorum.
I consent and gladly give.
- Razıyım ve memnuniyetle veriyorum.
I consent and gladly give. Now, River.
Memnuniyetle.
My pleasure.
Patronum memnuniyetle başkasıyla iş yapacaktır. Lütfen...
Please... excuse my lack of hospitality.
Senin politikalarının talebine göre seçtiğin kişiyle memnuniyetle evleneceğim.
I will gladly marry whom you choose ; What your politics demand.
Ona memnuniyetle bineceğim lordum.
I will gladly ride him out, my lord.
Papa ya da oğlu için memnuniyetle çalışırım. Bu açgözlü kardinallere göre sizin gibi amansız birinin... - Evet?
I would gladly work for the pope or the pope's son, for these cardinals can, as you know, prove fickle, and it seems someone as pitiless as you- -
Memnuniyetle Sayın Cenapları.
At Your Holiness'pleasure.
Memnuniyetle. Görüyorum ki elinde bir poşet var.
I see you're left holding the bag.
Memnuniyetle!
With buckin'pleasure!
Memnuniyetle gelebilir.
Well, he's perfectly welcome.
Böyle düşünseydim, memnuniyetle alırdım.
If I thought that, then I'd take it, gladly.
Memnuniyetle.
Go to your room. Gladly.
Şöyle diyebilirim ki, memnuniyetle takip ediyorum.
Well, let's just say that I'm watching with rapt interest.
Memnuniyetle.
Any time.
- Memnuniyetle.
- Well, I would love that.
Bazen memnuniyetle işe gidiyorum.
Sometimes I really look forward to work.
Memnuniyetle.
You have to go with us..
- Memnuniyetle sizin için katlarım.
Oh, I'd be happy to wrap that for you, sir.