English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ M ] / Mullet

Mullet translate English

279 parallel translation
Hiç tekir balığı var mı?
Did you spot some mullet?
Evet, çok.
Yes, some mullet.
Mullet'lerde mi?
At Mullet's?
Mullet, kendimi eşinin yerine koymamı söyledi.
Mullet told me to think of your wife.
Mullet'ten duydum.
I heard from Mullet.
Mullet hariç.
Except Mullet.
Mullet, efendim.
Mullet, sir.
Mullet henüz burada değil, efendim.
Mullet isn't here yet, sir.
Mullet burada, efendim.
Mullet's here, sir.
Mullet, eh?
Mullet, eh?
Oh, şey, uh, Mullet, Yatak odasında bekler misiniz, lütfen?
Oh, well, uh, Mullet, would you wait in the bedroom, please?
Girin, Mullet.
Come in, Mullet.
Artık gidebilirsin, Mullet.
You can go now, Mullet.
Mullet.
Mullet.
Emin misin, Mullet?
Are you sure, Mullet?
Mullet'la yer değiştirdik, efendim.
I swapped with Mullet, sir.
Mullet'la?
With Mullet?
Mullet'i getir.
Get Mullet.
Bir üniforman yok mu, Mullet?
Haven't you a uniform, Mullet?
Bu durumda, temizlen de gel, Mullet.
Now then, you better come clean, Mullet.
Asansörcü Mullet mu idi?
Was it Mullet, the liftman?
Mullet, asansörcü ve Lord Sorrington, önemli bir sanayici.
Mullet, the lift man and Lord Sorrington, an important industrialist.
Mullet lutfedercesine parmak izlerini Kontun cüzdanında bıraktı,
Mullet obligingly left his fingerprints on the Count's wallet,
Mullet, asansörcü ve Lord Sorrington, önemli bir sanayici.
Mullet, the elevator man and a Lord Sorrington, an important industrialist.
Müfettiş, Şimdi Mullet'la konuşmanız gerektiğini düşünmüyor musunuz, efendim?
Inspector, don't you think you ought to talk to Mullet now, sir?
Şey, Mullet.
Well, Mullet.
Üşte Mullet'ın üniforması, efendim.
Here's Mullet's uniform coat, sir.
Haydi, Mullet.
Come on, Mullet.
Bay Froy, bu Mullet, Oxley Court'ta gece bekçisi.
Mr. Froy, this is Mullet, night porter at Oxley Court.
Oh, merhaba, Mullet.
Oh, hello, Mullet.
Hatta Mullet?
Even Mullet?
Ve derine inersek, Mullet'inkini zamanında buluruz.
And we'll find Mullet's in time, when we begin to dig.
Lucille işte, mankafa.
That's Lucille, you mullet-head.
Onu görüyorum mankafa.
I can see that, mullet-head.
Bana bakma mankafa!
Don't look at me, mullet-head.
Seni aptal katır, elinde hiçbir şey yokken seni yendi.
You stupid mullet-head, he beat you with nothing.
Bu siz diğer mankafalar için de geçerli.
That goes for the rest of you mullet-heads, too.
Bu mankafalar onlarla dalga geçtiğinin farkına bile varmadı.
Those mullet-heads didn't even know you were fooling them.
Haberimiz olmadan kımıldayamaz. Tuhaf.
'Red Mullet to Green Dolphin, am trailing subject south.'
Şehir limitleri içinde kalıyorlar. - Buluşacakları var dediniz.
Green Dolphin to Red Mullet, stay in position until next intersection.
- Bir dil Izgara, bir İskâna buğulama, bir mercan ızgara, bir şiş kebabı... - Bana da barbunya tava.
One grilled sole, one steamed meager, one grilled seabream, one sis kebap... and fried red mullet for me.
3 tane köpük somon Polly. Ve Bayan Hall'a hardal soslu bir tekir.
Three salmon mousses, Polly, and one mullet with mustard sauce for Mrs Hall.
Tekir nerede?
- Where's the mullet?
Tekir balığı çiğ!
This mullet is raw!
Hayır, hayır, hepsi bu değil.
No, no, that's not all. Grilled mullet..
Diyor ki, "Ucuz deniz ürünü için kefal yapın."
It says, "Make it mullet if you want a saver in seafood."
Kefal bile pahalı.
Even mullet's expensive.
Biz hiç kefal yemeyiz.
We never eat mullet.
Tekir, horozbina ve som.
Mullet, blenny and salmon.
Mullet lutfedercesine parmak izlerini Kontun cüzdanında bıraktı,
Mullet obligingly left his fingerprints on the Count's wallet, and Froy had written an incriminating letter,
Tekir balığınız geliyor.
The mullet's on its way.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]