English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ M ] / Müzisyen

Müzisyen translate English

1,258 parallel translation
Peki, bir müzisyen nasıl görünmeli?
Zen Really? How are the musicians?
Müzisyen olacaktı, ama şimdi sadece çocuklar ve tavuklarla uğraşıyor, değil mi?
It used to be a musician, but now chickens and children is pure.
Bir müzisyen gördün mü?
Did you see a musician?
Bir müzisyen gördün mü?
Have you seen a musician?
Bir müzisyen gördünüz mü?
Did you see a musician?
Çok iyi enstruman çalan bir müzisyen gördünüz mü?
Did you see a musician who played really well?
- İçeride bir müzisyen var mı?
- Is there a musician on board?
Toplu taşımayla konserine giden smokinli bir müzisyen gibi.
Like a musician in his tuxedo going to the concert hall on public transport. Eager to perform.
Sağlam bir kaynaktan duyduğuma göre siz de müzisyen sayılırmışsınız.
I have it on good authority that you're something of a musician yourself.
Başka birşey de olabilirdi - bir şair, bir yazar, bir müzisyen...
She could have been something else - a poetess, a writer a musician...
Fakat beyinde müzik yapan 100'den fazla müzisyen var.
But the brain has more than a hundred musicians making music.
Müzisyen misin?
Are you a musician?
Steve Martin'in 2 haftalık Müzisyen Eğitimi Kursuna teşekkürler.
Thanks to Steve Martin's Two-Week Master Musician Home Study course.
Ve... müzisyen de.
- And he... he's a, a musician. - Well...
Ve şimdi, yeni programımızdan özel bir bölüm. Müzisyen konuğumuz, Andy Kaufman!
Now as a special treat on our first show, musical guest Andy Kaufman!
Bu çocuklar müzisyen.
These guys are musicians.
O zamanlar bir sürü müzisyen depresyondaydı. Çünkü çok fazla iş çıkmıyordu.
Back then, a lot of musicians were hurting from the Depression... and there wasn't a lot of work to go around.
Pek çok müzisyen ek iş olarak öğretmenlik yapıyordu.
A lot of guys took on teaching music as a sideline.
Karşı arabadan bir grup müzisyen çıkar.
And who gets out of the car but a group of musicians.
Müzisyen de ondan!
He's just a musician!
Bu gürültü makinası... sadece bir avuç bitli müzisyen değil.
This noise machine... is more than just a quartet of lousy musicians.
Benim oğlum bir müzisyen olamaz... asla, asla, asla!
No son of mine is going to be a career musician... ever, ever, ever!
Gerçi... Sen müzisyen misin?
So... you work as a musician?
- Bu adam ne iş yapıyor? - Bir müzisyen.
- What does he do for a living?
Kardeşin müzisyen olabilir.
Your brother may be the musician.
Ben de müzisyen olacağım.
I'll be a musician, too.
Onlar müzisyen bir aile.
They are a musical family.
Ama, David, sen büyük bir çocuksun... bir sporcu, bir müzisyen, iyi olacaksın. Gel!
But, David, you're a big boy... a sportsman, a musician, you'll be all right.
Müzisyen olan.
The musician.
Bu müzisyen ya da atlet olmak gibi bir şey.
It's like being a musician or an athlete.
- Bir müzisyen ha?
- Oh, a musician, huh?
Müzisyen, müzisyene.
Musician to musician?
Evet. Çok iyiler. Müzisyen.
Yes, very nice.
Müzisyen ve dansçı karısı Doğu Avrupalı ve orta yaşlı çıktı.
The musician and the dancer turned out to be a middle-aged Eastern European couple.
Üç Marlboro ve üç Marlboro Lights'tan sonra Patrick'in filmler için beste yapan bir müzisyen olduğunu öğrendim.
Three Marlboros and two Marlboro Lights later I had learned Patrick was a composer, writing music for movies.
Sana belalı müzisyen David Crosby'i anımsattım mı?
Do I remind you of troubled troubadour David Crosby?
Richie, bu tanıdığın müzisyen.
Richie's this musician who you know.
Kendilerini özel hissediyorlar. "Müzisyen Adam" nasıl gidiyor?
- It makes them feel special.
Kusura bakmayın ama adı "Müzisyen Kişi."
Dad said it opens next week. Well. excuse me.
Üç : Müzisyen. "
- "Number three : any kind of musician."
Ama sadece Markus profesyonel müzisyen oldu.
But only Markus became a professional musician.
- Şu müzisyen.
- Oh, the musician.
Müzisyen olarak onları geçtim, ama tanındıkça, izleyicimiz çoğaldıkça sorumluluk arttıkça onları bırakmam da zorlaşıyor.
I'm past them, as musicians, but the more popular we get, the bigger their houses get the more responsibilities, the pressure. The harder it gets for me to walk out on them.
- Müzisyen olan var ya, salak.
- The bandleader, stupid.
- Michael Winters, bir müzisyen.
- Michael Winters, he's a musician.
Müzisyen.
Music man.
Bu da Jakub, iyi bir müzisyen.
This is Jakub, a great musician.
Müzisyen arkadaşlarını davet etmiş. Pazar olduğunu ve hizmetçilerin izinli olduklarını unuttu tabii.
He invited musician friends, on a Sunday, the staff's day off.
Müzisyen misiniz?
Are you a musician?
Burdayım, aldatılmış, dindar bir müzisyen tarafından alay edilmiş ve vefasız bir çocuk.
Here I am, duped, ridiculed by a pious musician and an unfaithful child.
Müzisyen mi?
Musician?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]