Mıra translate English
4,529 parallel translation
Sanırım ona iyi bakmakta sıra senin, öyle değil mi?
I guess it's your turn to take care of her, huh?
Sınıra ayak bastım.
I put my toe over the line.
Alıştıra alıştıra söylemeliyiz, tamam mı?
We have to ease him into it, okay?
Çamaşıra olan yatkınlığım açıklanmış oldu böylece.
This explains my aptitude with laundry, doesn't it?
Daha dur bakalım. Ona da sıra gelecek.
- I wouldn't start with that, but, uh, we - we can work our way up to it.
Başlangıçta anne babası ara sıra ziyaretine geliyordu. Ancak yarım saat kadar kalıyorlardı. İşleriyle çok meşgullerdi tabii.
At first his parents came to see him now and then, but only for half an hour at a time, they were very, very busy.
Sıra bende anlaşılan.
Looks like I'm on.
Ara sıra parka gel ve artık yemek bırak, tamam mı?
You stop by the park sometime and hook me up with some leftovers, all right?
Msele şu, Cam ayrıldı ve ara sıra merak ediyorum doğru bir karar mı verdim.
The point is, Cam got off, and every now and again, I do wonder if I made the right decision.
Harika, şimdi sıra Apr... Dalga mı geçiyorsun?
- Great, now we can get back to apr- - [monster roars] are you kidding me?
İç güvenlikte çalıştığım günlerden hatıra.
Souvenir from my Home Guard days.
Arkadaşım Mikey O'Brien, şu işe bakın ki,... sıra dışı bir şeyler arıyormuş... ama aradığı şeyi hiçbir ajansta bulamamış.
look him up... said he was looking for something cutting-edge, but none of the agencies had it?
Tamam, deli olmamın yanı sıra, şuan oldukça meşgulüm, bu yüzden...
Okay, well, in addition to being insane, I'm really busy, so...
Sıra bende.
I'm up.
- " Ara sıra dışarı çıkmamız lazım.
" We need to go out some.
Christopherı, Ewing Enerjileri, bebeklerimi... hatıra olsun diye ben yapmadım.
Christopher, Ewing Energies, the babies... for an heirloom.
Aranızdaki kişisel bir mektuplaşma mı, yoksa hatıra mı olduğunu öğrenmem lazımdı.
Well, I had to find out if it was personal correspondence or memorabilia.
Onu gerçekten sıra dışı yapan bir yönünü görmek için buradayım. O da Dünya'yı algılama biçimi...
I've come to see it because in one way the mantis shrimp is truly extraordinary - the way it detects the world.
Evren adım adım "mutlak sıfıra" kadar soğudu.
The universe gradually cools towards absolute zero.
Diyorum ki yarınki seminerde April'in bir sıra arkadaşı olacak.
I'm saying that tomorrow during the seminar, April is going to have a classmate.
Kahvecide sıra bekliyorum ve kafamda nasıl ev bulacağım sorusu dönüyor.
( sighs ) So I'm waiting for my Venti Awake Tea Latte and I'm thinking, "How am I gonna find an apartment?"
Pekâlâ, sıra sende. Söylemek istediğin bir şey var mı?
All right, your turn.
Ben çadıra gidiyorum.
I'm gonna go in the tent.
Darlene akşam yemeklerinde kokteyl bulundururdu ben de ara sıra ona katılırdım.
Darlene has a cocktail with dinner, and occasionally I join her.
Hanım kızımız, eşim olmayı kabul etmenin yanı sıra çocuğumu doğurmayı da kabul etti.
Not only has this darling girl agreed to be my bride... she's also agreed to give birth to my child.
- Hatıra olarak domates tohumu aldım.
I brought some heirloom tomato seeds.
Elimi çadıra sokmak durumundayım.
I'm gonna have to stick my hands down your pants.
Şimdi sıra bana mı geldi?
And now my time is come?
Bilgin olsun. Çeteye kimin gireceğini, yapacağımız işleri, kullanacağımız silahları veya gidip bir manastıra katılıp katılmayacağımızı ben belirlerim.
Just so you know, who's in the gang, what we do, what kind of guns we use, or if we go and join a damn monastery...
Hatıra işinde çok para var mı?
Is there much money in memorabilia?
O yüzden, eğer akşamları ara sıra derslere girmek istersen engel olmayacağım.
Then... if you want to pick up a class here and there in the evenings, I won't object.
- Sıra ne var, Ziva-Kamerası mı? - Olabilir.
What's next, a Ziva-cam?
Diğer şeylerin yanı sıra.
I'm a lawyer... Among other things.
Ne, sıra bana mı geldi? Hayır.
What, you're cutting me off now?
Hatırladığım kadarıyla, geçen hafta karides siparişini ben yapmıştım, yani şimdi sıra sende.
Hmm, as I recall, I did the shrimp delivery last week, so that would make it your turn.
Ben Young'un arkadaşı Mi Ra.
I'm Youngie's friend Mi Ra
Babamı özlediğimde ara sıra ofisine uğrarım.
Whenever I miss father, I sometimes visit the office
Vali Bey'in izniyle kamera ekibimi en sıra dışı yolculuğun çekim arkasına götürmeyi başardım.
And with the governor's blessing, I was able to take my camera crew behind the scenes for the ultimate ride-along.
Sanırım bir kişi daha çıkacak, sonra sıra ben de o yüzden hazırlansam iyi olacak, sesimi ısıtayım falan.
I think there's one more person before I'm up, so I'd better get ready, do some vocal warm-ups and whatnot.
Ama evliyim ve bir bebeğimiz var. Ayrıca bizim oraya daha yeni Shake Shack açıldı ve hiç sıra olmuyor!
But I'm married and we have a baby and they just opened a Shake Shack on our block and there's never a line!
Tanrım, sıra bana mı geldi?
God, are you just getting to me now?
Özür dilerim, bu UİİK'da yeniyim,... bu nedenle bana sıra geldiğinde bana haber verebilir misiniz?
And I'm sorry, but I'm very new to NLRB, so if you could just let me know when it's my turn to say my piece?
Çoğu günler dört çamaşıra ihtiyacım olurdu.
Most days, I needed a fourth.
Doğruca Falcon'a gider onu işini düzgün yapmamakla suçlar ve bu da onun ana kartını attırır. Sanırım elimde tam da Victoria'yı sınıra itecek bir şey var.
I think I've got just the thing to push Victoria over the edge.
Yemin ederim Ra'Nell. Sanki Vincent'ın kölesi gibiyim.
'I swear, it's like I'm Vincent's slave or something.'
Bu sıra dışı bir durum. Sıra dışı karşılık gösterilmesi lazım.
These are extraordinary circumstances and they call for extraordinary measures.
- Şu an elimde gerçekten çok fazla dava var Kate. O yüzden onlara ne zaman sıra gelir bilemiyorum.
I got a really heavy case load right now, Kate, so I don't know when I'm gonna be able to get to them.
Ara sıra medya platformlarına çıktığım oluyor.
I do occasional media appearances.
Bak, üzgünüm ama sıra sendeydi.
Look, I'm sorry, but it was your turn.
Bugün, sadık işçiler yarın ise sen, ben ve çocuklarımıza sıra gelecek.
Compliant factory workers today, you and I and our children tomorrow.
Yelkenden sonra okula gittin şimdi de ahıra mı gideceksin?
You left, went to school... - And then just disappeared.