Nile translate English
489 parallel translation
Nil'den gelen bir ziyaretçimiz var.
There's a visitor coming up the trail from the Nile.
Ana ordu ve tedarik gemileri Nil'in üst kısmına geçmeli.
The main army and provision ships must get up the Nile.
Çölden geçersen Nil kıyısında onlara yetişebilirsin. 5. çağlayanın yakınlarında olabilir.
By crossing the desert you could pick them up at the Nile... perhaps near the 5th Cataract.
Güzel. İşte beklediğimiz haber.
Well, the Khalifa's left the Nile with his whole army.
Beni bir tekneye bindirip Nil boyunca... bir kamp görene kadar taşıdı. Sonra da...
He gets me in a boat, floats me down the Nile... till he comes within sight of the camp, and then -
"Fareler timsahları öldürürmüş."
"The Nile rat kills the crocodile."
Marzena, Nil'in nefis çiçeği.
Marzena, the exquisite flower of the Nile.
Sürekli müdüründen korkan Hasar Tespit Departmanı kâtibi. Nil Ordusu'nun 120 bin askerinden biri.
Threadneedle Street, London, clerk of the Claims Department always rather afraid of the manager one of 120,000 men in the Army of the Nile.
Nil nehrinde Naziler.
Nazis on the Nile.
O, Nil Nehridir ve Cleopatra'nın kayığı üzerinde yol almaktadır.
It's the Nile... and down it floats the barge of Cleopatra.
- Ne oldu? Geçirdiğiniz kazayı hatırlıyor musunuz? Sonrasında, bunu Nil Nehrinde yüzerken buldum.
Afterward, I found this floating... around on the Nile.
Minnettarız, ama fethettiği topraklar Nil'den Babil'e uzanan Beş Şehrin Efendisi, Koyunların Hakimi'nin yardımı olmadan da başarılı olabilir.
But the lord of the five cities whose conquests reach from the Nile to Babylon may succeed without the assistance of a judge of shepherds.
Orada ne Danlı ne Filistinli, sadece Samson ve Delilah oluruz.
We'll not be Danite and Philistine there. Only Samson and Delilah. In the valley of the Nile, the air will be sweet with myrrh and only the flight of the ibis will darken the sky.
Ne yapmam gerektiğini göster.
In the valley of the Nile, we'll be safe.
Konuştuğum adam, geminin Nile Queen olduğuna emindi.
Look, Captain, the man I spoke to was positive the ship was the Nile Queen.
Ve döker altın pullarına Nil'in bütün suyunu.
And pour the waters of the Nile on every golden scale?
Sen de tahtına oturup, benim içkimi içen Nil Kraliçesi oldun! Ben buna ne derim biliyor musun?
And lo and behold, place is turned into Egypt... and you're the queen of the Nile, sitting on your throne... swilling down my liquor.
Bu hikaye Antik Mısır ve Nil'de yaşayan, bir adamın hikayesidir.
This is the story of a man who dwelled in the ancient land of the Nile.
Nil'in kalbinde yalnız olarak, başladım, yaşadım ve bitirdim.
I began life as I am ending it, alone. I rode alone on the bosom of the Nile.
Ben sadece Nil kıyısında yalnız dolaşırken kullandım.
I used to wander alone on the banks of the Nile.
Nil'e atılmışım.
I was cast adrift on the Nile, in a reed boat.
Onların Nil'in sularından içtiklerini duydum, asla bizim dışımızda kimse bunu yapamaz.
It's said "He who have drunk of the Nile water... can never quench his thirst in other lands."
Böylelerinin cesetleri Nil'i doldurur.
Such wisdom has already filled the Nile with corpses.
Arabaları, Nil Delta'sına yaklaşıyormuş.
Their carriages are approaching the Delta of the Nile.
Onları Mavi Nil'in güzel ve verimli için yataklarındaki başka bir kampa götürmeleri Birleşmiş Milletlerin kamyonlarına yalvardılar.
They piled into the trucks of the United Nations to take them to another camp, a beautiful and fertile land on the banks of the Blue Nile.
Nile yakınlıktan, suyumuz vardı.
Being close to the Nile, we had water.
Maden ocaklarından, Nil'in kıyısına kadar taşları çölün içinden geçerek çektiler.
From the quarries, they pulled the stones across the desert to the banks of the Nile.
Şimdi de, Nil'in yukarısındaki çok uzak maden ocaklarından piramidin dış kaplaması için daha ince taşlar getiriliyor.
Now too, the finer stone for the outer covering of the pyramid is being brought from remote quarries on the upper Nile.
Nil'den Hindistan'a, Semerkant'tan Babil'e kadar.
From the Nile to the Indus, from Samarkand to Babylon.
Hangi ulus bize karşı kılıç çekmeye cüret edebilir?
From the frontiers of Sinai and Libya to the cataracts of the Nile. What nation would dare draw the sword against us?
Nil Tanrısından bana bu güzel oğlan çocuğu getirmesini istedi.
And he has asked the Nile god to bring me this beautiful boy.
Nil'e gömdüğün şey, kalbine de gömülmüş olacaktır.
What you have buried in the Nile shall remain buried in your heart.
Hükümdar Musa, Mısır Prensi, Firavun'un kızkardeşinin oğlu, Nil Tanrısı'nın sevgilisi, güney ordusunun komutanı.
The Lord Moses, Prince of Egypt, son of the Pharaoh's sister, beloved of the Nile god, commander of the Southern Host.
Sabba şehri kuşatması sırasında zehirli sürüngenleri öldürmek için Nil nehrinden nasıl balıkçıl kuş getirttiğini duyduk.
We have heard how you took ibis from the Nile to destroy the venomous serpents used against you when you laid siege to the city of Saba.
Aşağı Nil'e bunun gibi servet yüklü 20 tekne gönderiyorum.
I am sending down the Nile 20 full barges of such wealth as you see here.
Susuzluğunu bastırmak için koca Nil mi gerekiyor?
Does it take the whole Nile to quench your thirst?
Bithiah Nil'den bir kölenin çocuğunu çıkardı, ona oğlum ve Mısır Prensi dedi, gerçeğe ve boş bir rahmin acısına gözlerini kapattı.
It was Bithiah who drew a slave child from the Nile, called him son and Prince of Egypt, blinding herself to the truth and the pain of an empty womb.
Nil'den gelen bu çocuğun bir annesi var mıymış?
Did this child of the Nile have a mother?
Ne tahılları öğüten, Mısır'ın tuğlaları için saman yapan öküzlere ağızlık takmalısın, ne de buğdayı sapından ayırmak için rüzgarda sürekli buğday savuran ağzına kadar dolu Nil teknelerinden durmamacasına sahile buğday taşıyan kölelerin emeklerini karşılıksız bırakmalısın.
Thou shalt not muzzle the ox that treadeth out the com, making straw for the bricks of Egypt, nor spare the arms that endlessly winnow the grain in the wind to separate the wheat from the chaff wheat borne stolidly on the backs of countless slaves from the heavy-laden Nile boats to the teeming shore.
Nil'in gri çamurunda nilüfer çiçeği açar.
The lotus flower blooms in the Nile's gray mud.
Nil tanrısının sevgilisi, Etiyopya Fatihi, generallerin generali, Mısır ordusu komutanı, ve çamur adam!
Prince of Thebes, beloved of the Nile god, conqueror of Ethiopia, general of generals, commander of the Egyptian Host a man of mud!
- Nil gibi parıldıyor.
- It shimmers like the Nile.
Selam sana büyük Nil tanrısı!
Hail to thee, great god of the Nile!
Nil kızıla dönüştüğünde ben de korkmuştum... ta ki şelalelerin ardında kızıl çamur kusan ve suyu zehirleyen bir dağdan söz edildiğini duyana dek.
When the Nile ran red, I too was afraid, until word came of a mountain beyond the cataracts which spewed red mud and poisoned the water.
Bir bela daha getirirsen Nil'i kanla kızıla boyayan senin tanrın değil, ben olurum.
If you bring another plague upon us, it is not your god but I who will turn the Nile red with blood.
Bu kadın beni Nil'den çıkardı ve ayaklarımı bilgi yoluna koydu.
This woman drew me from the Nile and set my feet upon the path of knowledge.
Üzerime lanet olasın diye Nil'den kurtarıldın.
You were saved from the Nile to be a curse upon me.
Nile Vadisi'ndeki 11.000 hektar verimli toprağı... bir ayyaşa bırakmamı mı bekliyorsun?
Do you expect me to turn over 28,000 acres of the richest land this side of the Nile to a drunk fool?
10 milyon dolarlık nakit ve hisse senedi... ayrıca 11.000 hektar verimli toprak... Bu vadinin en verimli toprakları.
Close on $ 10 million in cash and blue-chip stocks besides some 28,000 acres of the richest land this side of the Valley Nile.
İstediğim şey, nil yeşili bir korse. Bağlarında rokoko güller işli olacak.
- What I would really like is a Nile green corset with rococo roses embroidered on the garters.
- Tamam. - Nile Queen'di.
- It was the Nile Queen.