Oglan translate English
9,407 parallel translation
Oğlan pederin himayesindeydi.
The boy was in the priest's charge.
- Maddox oğlanın kaybolduğunu biliyor mu?
Does Maddox know about the boy? No.
Ama pederle oğlanı kimse bulamıyor.
But the priest and the boy are nowhere to be found.
Uyandığında oğlanın olmadığını öğrenirse onu kandırdığımı düşünecek Wilkin.
If she wakes to find the boy still gone, she will think I have deceived her, Wilkin.
Peder ve oğlan hakkında.
About the priest and the boy.
- Oğlanın pederle olduğunu bilmiyordum.
I did not know the boy was with the priest.
Sen de ellerin boş çıka geliyorsun, çünkü beyaz oğlan Carlitos'u yenemedi.
And you show up empty-handed, because el blanquito couldn't beat Carlitos.
- Sen devam et koca oğlan.
- Keep going big guy.
Bak hele, bizim büyük oğlan gittikçe arsızlaşıyor.
Oh, our big boy's getting cranky.
- Hugo adında bir oğlan.
- A boy. Hugo.
Ayrıca, oğlan bizimle geldi ve babasını görmek istiyor.
Also, the boy came back with us, and he wants to see his dad.
Oğlanın hayatı ejderhalarla geçti.
The boy's life has been dragons.
Aferin, koca oğlan!
Nice going, big guy!
Dans, koca oğlan
Dance, big boy.
Thornado'nun yeri asla dolmaz fakat bu oğlan...
Well, Thornado will never be replaced, but this guy...
Oğlan ejderhayı alır, oğlan ejderhayı kaybeder ejderha uykuya dalar, oğlan yemek yer, oğlan uykuya dalar, ejderha yemek yer.
Boy gets dragon, boy loses dragon, dragon falls asleep, boy eats, boy falls asleep, dragon eats.
Sakin ol, koca oğlan.
Hey, settle down, big fella.
Hadi, iyi bir oğlan ol ve onu bana ver.
Come on, hand it over like a good boy.
- Oğlanın tekiyle tanışmıştır belki.
Maybe she met a boy or something. Yeah.
Oğlanınkini kurtar.
Save the boy's.
- Peki. Başını dik tut koca oğlan.
Chin up, big guy.
Bir kadın? Bir oğlan?
A woman?
Oğlan hakkında bir şey yok.
Nothing on the son.
Buraya bir oğlanı gözlemlemeye geldik, gelecek haftalarda olacak pek çok değerlendirmenin ilki.
We are here to observe a boy, the first of many evaluations in the weeks to come.
- Oğlan değil miydi?
Not a boy?
Sen oğlan olsaydın adını bu koyacaktık.
That's what we were gonna name you if you were a boy.
Oğlanı da koru, artık varis o!
Protect the boy. He is the heir.
Scallion kardeşim savaşta öldüğü takdirde oğlanın da ölmesi gerek.
Scallion, if my brother falls in battle... The boy must fall.
- Oğlanı benimle mi bırakıyorsun?
You're leaving him with me?
Hem oğlanı hem kızı alırım.
The boy and the girl.
Bebek yakışıklı bir oğlan leydim.
It's a son, lady. A handsome boy.
Bir oğlan çocuğu olmak için çok güzelsin.
You are much too pretty to be a boy.
- Bir takvimi kontrol etmelisin, John oğlan.
Hey, you got to check a calendar, John boy.
- Bir oğlan babasız büyümemeli.
Because a boy needs his father. Ohh.
- Hapa-oğlan hakkında yanılmışım.
- Brian?
- Sen gidip bizim oğlanın iyi olduğundan emin ol.
Go make sure our boy's okay.
- Kullanışlı bir beyaz oğlan.
_
Akıllı oğlan.
Good boy.
Kalabalık yeni oğlanı alkışlıyor.
The crowd rise for the new boy.
Çünkü, bu kız ve bu oğlan birbirlerini seviyor.
Because this girl... And this fellow... Love one another.
Bir oğlanın peşindeler.
They're after a boy.
Doğru. 5, 6 yaşında da değil 20 yaşında bir oğlan.
That's right. Not even a five, six year old kid, but a twenty-year old son.
- Güzel bir oğlan.
He's beautiful.
Gitar çalan oğlan sandalet giyiyor ve İsa gibi görünüyor ve sanırım yazdığı şarkıya'Rüzgar esmek üzere'ismini vermiş.
He wears sandals and looks like Jesus, and he wrote this song called "Blowin'in the Wind," I think.
Butun gun iki oğlanı taşımaktan oldu.
It's from lugging around two boys all day.
Tıpkı oğlan ve onunla müzeye gitmek yerine çalışmak istediğini söylemen gibi, biliyorsun ya, şu Beatles saç kesimi olan...
Like saying you need to work, instead of going to the museum with her and the-the kid, you know, with the Beatles haircut...
Bu oyunda yenmek için kas gücünden fazlasına ihtiyaç var koca oğlan.
Takes more than brawn to win this game, big guy.
Oğlanı diğerlerini çekmek için yem olarak kullanacağız.
We will use the boy as bait to draw in the others.
- Oğlanı ne yapacağız?
What about the boy?
Oğlan Rainier Dağı'nda tatilde.
The boy's vacationing on Mount Rainier.
Deli oğlan. Bırak!
Crazy bastard.