Pek iyi değilim translate English
676 parallel translation
Son zamanlarda pek iyi değilim.
I haven't been feeling very well lately.
Ama mesaj iletmede pek iyi değilim.
Only I ain't much good at toting messages.
Hızlı olun çünkü bu yasal mevzularda pek iyi değilim.
Be quick about it because I'm not very good at this legal business.
Pek iyi değilim.
Not very well.
Pek iyi değilim.
I don't feel so good.
Dansta pek iyi değilim.
Not much at dancing.
Ben pokerde pek iyi değilim.
Well, I'm not much at poker myself!
- Son zamanlarda pek iyi değilim.
I just ain't been feeling well lately.
... çünkü farketmiş olacağın gibi pek iyi değilim.
I can't be alone because... Because as you must have noticed, I... I'm not very well.
Aslında pek iyi değilim.
I couldn't, really.
Bu aralar pek iyi değilim.
Ain't been too good.
Pek iyi değilim.
Not too good.
- Bunu yapmakta pek iyi değilim.
I'm not very good at this.
- Pek iyi değilim.
- What a hangover.
Pek iyi değilim.
No, I'm not.
Oyunda pek iyi değilim.
Remember, I'm a bad loser.
Hanımefendinin de görebileceği üzere, bugünlerde pek iyi değilim.
As Madam remarked, I am not doing too well these days.
Bu konularda pek iyi değilim ama Doktor bu fosforik asit, değil mi?
Yeah. I'm not very well up in this Doctor, but, er, isn't that phosphoric acid?
Pek iyi değilim, ama dakikada 60 kelime yazabiliyorum.
- Weak, but I type 60 words a minute.
- Pek iyi değilim.
Not so good.
Pek iyi değilim.
I'm not so good.
Pek iyi değilim.
Not so good.
Pek iyi değilim tatlım.
Not so good, honey.
Dinle Tess. Son zamanlarda pek iyi değilim.
Listening, Tess, I have not felt good lately.
Böyle şeylerde pek iyi değilim.
I'm not good at that sort of thing.
Tamam, pek iyi değilim.
It's alright, I am just not very well.
Frosty, ben bu işte pek iyi değilim.
Frosty, I'm no good at this.
iki haftadır seyehat ediyorum, babamı kaybettim ve şu an gerçekten pek iyi değilim.
I've been traveling for two straight weeks and I've just lost my father, and I'm just not in the best shape.
Bugün pek iyi değilim.
Well, not too well today.
Biliyorum, tenis de pek iyi değilim, ama polo...
I gotta admit my tennis is a little rusty, but polo...
Pek iyi değilim.
No, not really.
- Pek iyi değilim.
- Not too well.
Kocalardan kutarmakta pek iyi değilim
I'm not very good at getting rid of husbands.
- En kötüsü. - Ben de pek iyi değilim.
- I'm a little down myself.
Alışverişde pek iyi değilim, Audrey.
I'm a very bad shopper, Audrey.
Evet. Son günlerde pek iyi değilim.
Yeah, I haven't been feeling too well lately.
- Pek iyi değilim, Arch.
- I don't feel so good, Arch.
Bu konuda pek iyi değilim.
I don't add too well in plain American.
Pek iyi değilim aslında.
I don't feel too well actually.
Pek iyi bir yüzücü değilim bu işi uzatmamak için güzel bir fırsatım var.
I'm no great swimmer, but I have a hunch I'll end up very far out.
Bu akşam pek iyi bir eş değilim.
I'm not very good company tonight.
Pek iyi bir at binicisi değilim.
I'm not a very good horseman.
Böyle şeyler söylemeye pek alışık değilim. - İyi günler. - İyi günler.
I'm not used to say things like that.
İyi öğrendiğimden pek emin değilim.
I'm not quite sure I got the hang of it.
Benim pek de iyi bir herif olmadığımı düşünürler, değilim zaten. Senin ise bana katlandığın için dünya tatlısı olduğunu düşünürler, o kadar.
They're just gonna think that I'm not too nice a guy, which I'm not and that you're a hell of a good person for putting up with me, that's all.
- Pek güvenme o kadar iyi değilim.
- I'm not that kind.
Milo, görüyor musun pek de iyi bir oyuncu değilim.
Milo, you do see... I'm not really a very good games player.
- Korkarım pek iyi bir ev sahibi değilim.
- I'm afraid I'm not a very good host.
Ben pek iyi bir kalfa değilim.
I ain't much about overseeing.
Pek iyi değilim.
- Not too good, no.
Korkarım şu anda pek iyi bir sohbet arkadaşı değilim.
I'm afraid I'm not real good company right now.