Serbestsiniz translate English
408 parallel translation
Gitmekte serbestsiniz!
You're free to go!
Gitmekte serbestsiniz.
You're free to go.
Serbestsiniz.
You free.
Aranızda onu yakalamak isteyen varsa gitmekte serbestsiniz ;
If there's any of you want to go get him, you're...
Bayan Novotny, gitmekte serbestsiniz.
Miss Novotny, you are free to go.
- Serbestsiniz.
- You're free.
Serbestsiniz, nikâh kıyıldı artık.
You are free and they are bound in wedlock.
İkiniz de bu konuda tanıklık için serbestsiniz.
Then you're both free to testify on his behalf.
Michael William Logan, serbestsiniz.
Michael William Logan, you are hereby discharged.
Onun dışında, gitmekte serbestsiniz, Dr. Meacham.
Otherwise, you're free to leave, Dr. Meacham.
Serbestsiniz!
Dismissed!
Gitmekte ve istediğinizi yapmakta serbestsiniz.
You're free to go and do as you please.
Serbestsiniz.
Class dismissed.
İşte serbestsiniz.
There, you're free.
Bunu şimdi göndermeğe hazırsanız, Cuma Saat 10 : 00'a değin gitmekte serbestsiniz.
If you are prepared to post this bond at this time, you are free to go until Friday at 10 : 00.
Size satacak herkesten yiyecek almakta serbestsiniz.
You are free to buy from anyone who will sell to you.
Biz de, sayın bayım, sizi tutmuyoruz. Serbestsiniz.
That's why we're not holding you.
Hepiniz gitmekte serbestsiniz.
You're all free to go.
Gidin, serbestsiniz!
Go on, you're loose!
İnanıp inanmamakta serbestsiniz. Sabine Jules'dendi.
Believe what you want, but she's his.
-... kolay olmadığının farkındayım. - Size burada işlerin nasıl yürüdüğünü görmeniz için bana biraz takılmanızı öneririm,.. ... sonra istediğinizi yapmakta serbestsiniz.
- Well, I suggest that you trail around after me for a bit, just to get the hang of things, then we'll let you loose to do your worst.
- Serbestsiniz.
- You're free to go.
İniş için serbestsiniz.
All clear for landing.
Reddetmekte serbestsiniz.
You're quite at liberty to refuse.
Şimdi, bir şikâyetiniz varsa komutanı görmekte serbestsiniz.
Now, if you've any complaints, you're free to see the Commandant.
Serbestsiniz.
You are free.
yalan söylesem, bu gümüşleri getirmezdim anlaşırsak, serbestsiniz ayrıca iş bittiğinde büyük bir ikramiye alırsınız
Even if I lie, never will these silver dollars once you agree, all of you will be released And he has a handsome reward for you all.
Bu arada, başka birilerini aramakta serbestsiniz.
Meanwhile, you're free to keep looking.
- Serbestsiniz, Bay Alden.
You're relieved, Mr. Alden.
Serbestsiniz.
You're free.
Korbomite'a sahip olduğunuzu anlarsak serbestsiniz.
We will relent in your destruction only if we have proof of your corbomite device.
Gemiye geri dönmek için serbestsiniz.
You're free to go back to the ship.
Ve orada cehalet ve pis kokular içinde altın çağı getirmek için üzerinize düşeni yapmakta serbestsiniz hepinizin aynı eski kirli işleri göreceği o çağı.
And down there in ignorance and stink you're allowed to do your bit towards bringing in the golden age in which you'll all do the same old dirty work.
Size adaletsiz davrandım, ey Galyalılar, Serbestsiniz, gidebilirsiniz!
I've treated you unjustly, Oh Gauls, I will set you all free, you may go!
Her şeyi yapmakta serbestsiniz.
Everything will be paid for you.
Oraya gidip askerlere katılmakta serbestsiniz.
You're free to go over there and join the soldiers.
Burada işler size çok zor gelirse..... Florida'ya gitmekte serbestsiniz.
If things get a little too rough for you in here, you just feel free to take off for Florida.
O yüzden gitmekte serbestsiniz.
You are free to go.
Beyler serbestsiniz ve Türkiye'yi terk edebilirsiniz eğer aklınız varsa bir daha da buraya gelmezsiniz.
You are free to leave Turkey But if you are smart, I recommend you do not go back.
O kapıya ulaşırsanız serbestsiniz, kaderiniz albayın nişancılığına bağlı.
Reach that gate and you're a free man, subject to the colonel's marksmanship.
Serbestsiniz!
Lights out!
Sonrasında eve olabildiğince çabuk gitmekte serbestsiniz.
You're free then to push oft home as fast as you can.
Serbestsiniz.
It's all right.
Yüzbaşı, serbestsiniz.
Captain, dismissed.
Oh, görüyorum ki, serbestsiniz, efendim.
Oh, I see you're free, sir.
Kefaletle serbestsiniz.
Bail continued.
- Ama tabii ki, istediğinizi düşünmekte serbestsiniz.
You are entitled to your opinion.
Neden demiyor çıkıp da biri "artık serbestsiniz?"
Why can't someone set us free?
Bay Keogh, Bayan Van Niekirk ve başkan yardımcısı Twala serbestsiniz.
Mr. Keogh, Mrs. Van Niekirk and Vice Chairman Twala you're free.
Gitmekte serbestsiniz.
You are free to go.
Daha sonra gitmekte serbestsiniz.
Now we'll check this with the authenticator, then you'll be free to go.