Tam anlamıyla translate English
4,324 parallel translation
Tam anlamıyla örtbas var.
There's a complete blackout.
Tam anlamıyla burada kaldığını.
Completely contained.
Tam anlamıyla yalan sayılmaz.
Well, it's not, like, a flat-out lie.
Tam anlamıyla beceriksiz, sersem korkağın teki.
He's such a, clappy, sappy little wimp.
- Tam anlamıyla evet diyemem.
Not completely, no.
Orada tam anlamıyla Matt Damon gibiydi.
He's totally Matt Damon-ing it up over there.
Çok geçmeden, sana tam anlamıyla güvenemedi.
Before long, he couldn't quite trust you.
Kafası karışık ve tam anlamıyla sarhoş bir adamdı.
Some really confused guy who was clearly drunk.
Tam anlamıyla çılgınlık.
It's just totally chill.
Tam anlamıyla bunu söylediğini duymak çok güzel.
It's literally so good to hear you say that.
Tam anlamıyla ikinci sınıf biri...
Strictly a second-rate...
Teşekkürler, biliyorsun ki tam anlamıyla dönmedim.
- Thanks, but you know I'm not back back.
Öncelikle htiyaçlarınızı tam anlamıyla anlamak istedim.
Good. I just wanted to make sure I understood your needs properly first.
Onunlayken tam anlamıyla kendim olabiliyorum.
It's like I'm completely myself with him.
Zaire'nin Djagalarına göre tam anlamıyla çiçek hastalığı demekti.
To the Djaga of Zaire, specifically "smallpox."
Son darbe ise kelimenin tam anlamıyla aniden gerçekleşti.
The knockout punch literally came out of the blue.
Eğer bu da sizin için tam anlamıyla uygun değilse hiçbir şey değildir.
If this doesn't make you proper, nothing will.
Benim babam da tam anlamıyla pislik.
My Dad's an asshole, too.
Yani beni tamamıyla kandırdın ve tam anlamıyla ne istiyorsan aldın.
So you totally played me and you got exactly what you wanted.
Tam anlamıyla hazır.
Be ready to pull the trigger. She's totally ready.
Pekala, sanırım kan seni tam anlamıyla rahatsız etmiyor.
All right, so I guess blood doesn't exactly bother you.
Kelimenin tam anlamıyla son üç haftadır yaptığımız en uzun konuşma oldu bu.
This is literally the longest conversation we've had in three weeks.
Aslında, Kate, biz kolejde tam anlamıyla randevu ikilisiydik.
Actually, Kate, we were quite the dating duo in college.
- Tam anlamıyla değil.
- Not really.
Homer, o yılan şarabını içmek ve ödül sorası White Castle'a gitmek tam anlamıyla gözlerimi açtı.
Homer, drinking that snake wine, and going to White Castle afterwards, really opened my eyes.
Tam anlamıyla kutsal bir kaos.
Well, you know - - total nigh-biblical chaos,
Kelimenin tam anlamıyla birbirimiz için yaratılmışız.
We were quite literally made for each other.
Sonra da tam anlamıyla bir başkasının hayatında bürünüyor.
The second he is actually transforming somebody else's life.
- Yapsa iyi olur çünkü bu şey sürmeye devam ederse ve tam anlamıyla gelişirse...
- He better, because if this thing drags on and becomes a full-blown trial,
Başkent Port-Au-Prince, kelimenin tam anlamıyla parçalara ayrıldı.
The capital, port-au-prince, was literally torn apart.
Bu yüzden dünyada yalnızca bu içtenliğe tam anlamıyla sahip olanlar her şeyi dönüştürebilir.
'It is only...''those with complete sincerity, who can transform everything'.
Bu yüzden dünyada yalnızca bu içtenliğe tam anlamıyla sahip olanlar her şeyi dönüştürebilir.
It is only... those with complete sincerity... who can transform everything.
Henüz tam anlamıyla tanışmadık.
I don't think we've been properly introduced.
Tam anlamıyla kazıklandık.
What a total rip-off.
Suçlarının cezasını hiçbir zaman tam anlamıyla çekemeyeceksin.
You will never be able to pay for your crimes.
Senin tam anlamıyla yaşayabilmen için benim ölmem gerekiyor.
I have to die for you to truly live.
Bizden temelli kurtulduğunda da kaderini tam anlamıyla yerine getirecek ve bu meclisi yöneteceksin.
And when we're finally gone you will fulfill your destiny and lead this coven.
- Tam anlamıyla mükemmeldi * *.
- Totally tubular.
Onu tam anlamıyla ellerimle çektim- -
I literally pulled him with these...
Tamam, 1806 teknik olarak doğru olabilir ama imparatorluğu tam anlamıyla bitiren Vestfalya Antlaşması'ydı.
Heh. Well, 1806 may technically be right, but it was the Peace of Westphalia that truly ended the empire, and that was in 1648.
Dr. Stanley Matthews'ü tanımadığınızı söylemiştiniz, ama bu tam anlamıyla doğru değil, değil mi?
You had, uh, said that you didn't know Dr. Stanley Matthews, but that's not exactly true, is it?
Ama bence bu da o şeyler gibi "kelimenin tam anlamıyla,"
But I think this is one of those things like "literally,"
"... FLAME tam anlamıyla bilgisayarınıza hükmedip sizi izlemesini sağlayabilir.
Flame can literally control your computer, and make it spy on you.
"Ve eğlence tam anlamıyla başlar."
"And then the fun really starts."
İşin doğrusu tam anlamıyla evleniyorsun.
Basically, you're getting married, in effect.
Keşke gerçeği tam anlamıyla bilseydim.
I wish I knew the whole truth.
Yemekle kalmadım, tam anlamıyla zevke geldim.
I literally performed cunnilangus on it.
Selami Genevieve. Çöp Adası haberim için tam anlamıyla hazırım.
Hey, Genevieve, I'm all set to do my story on Garbage Island.
Tam anlamıyla cam bir evde oturan adamın dediklerine bak.
And this from a man who literally lives in a glass house.
Tam anlamıyla, parti düzenlemek için bahane arıyor.
She will literally look for any excuse to throw a party.
Kelimenin tam anlamıyla.
Literally.