Tru translate English
935 parallel translation
Eh... gerçek içki -
Eh... brew that is tru -
Şey, aramızda kalsın ama hiçbir zaman şöyle esaslı bir satış konuşması yapmadım.
Well, between you and me, I never made A tru ly big p itch.
Bu nostaljik ve hoş bir düşünce ama gerçek dışı ve yapmacık!
IT'S NOSTALG IC, IT'S N ICE, BUT IT'S NOT TRU E. IT'S PHONY.
Hasret dolu bir düşe kendisine has bir boyut katabilen insanoğlunun, garip ve mistik kuvvetine...
TO THE ON ES THAT COME TRU E. ( male presenter, off ) TO THE WISHES THAT COME TRUE- -
Evet, evet. Çok güzel. Bu açıklamaya inanmamızı mı bekliyorsun?
WHERE YOUR DREAMS COME TRU E AFTER YOU'VE STOPPED DREAMING.
Ama bir mezarlık?
IT'S TRU E, YOU KNOW.
Şu anda Ebedileştirme Sıvısı damarlarınızdadır.
TRU LY I AM. ( Webber ) THE ANTIDOTE- - GIVE US THE ANTI DOTE.
Bir insan sonsuz bir ömür yaşarsa daha bilge olur, diye düşünürdüm.
BUT THAT ISN'T TRU E, IS IT?
Gazetedeki nişanını ilan eden fotoğrafta resmini gördüm.
I HAD TO COME TO SEE IF IT WAS TRU E.
- Birinin, saçın tutup sana gerçek dünyayı göstermesi gerek, Dünyanın nasıl işlediğini anlayana dek.
IF YOU WISH HARD ENOUGH, BOLI E, IT'LL COME TRU E. IF YOU WISH HARD ENOUGH- -
Büyü diye bir şey yoktur. Büyü yoktur, Henry. O dövüşü bileğimin hakkıyla kazandım.
IF YOU DON'T BELIEVE, BOLI E, IT WON'T BE TRU E. THAT'S THE WAY MAGIC WORKS.
Kocam öldürülmüştür, gerçek de b...
My husband was murdered, that's the tru...
Ben sunucunuz MIKE MICHAELSON, ve Truman Gerçeği başlıyor,
I'M YOUR HOST MIKE MICHAELSON, AND WELCOME TO TRU-TALK,
geçelim. "Truman Gerçeğindesiniz"
YOU'RE ON TRU-TALK.
Tru, ton balığının çok lezzetli olduğunu söyledi.
Tru says Ahi tuna's incredible here.
Evet, ona Tru-Blue ile vurdum...
Yeah, I hit it with the Tru-Blue.
İşte burdasın, Tru.
There you are, Tru.
Herşey yolunda mı, Tru?
Is everything okay?
Düşündüğüm şu, Tru.
Here's what I think, Tru.
Görüşürüz, Tru.
See you, Tru.
Sana söyledim, Tru en iyisidir.
- Listen, I told you, Tru is the best.
Bu üçüncü buluşma, Tru.
It's the third date, Tru.
Bu mükemmel, Tru.
That's great, Tru.
Hayır ama Sarah, o farklı, Tru.
No, but Sarah, she's different, Tru.
Ama bana inanıyor, Tru.
But she believes in me.
- Tru, ben Meredith.
Tru, it's Meredith.
- O tutuklandı, Tru.
He's under arrest, Tru.
O bizim kardeşimiz, Tru.
He's our brother.
- Ben hiç yapabileceğini... - Bu neyle ilgili, Tru?
I don't think he would ever - What is this about?
- Tru olmalısın.
You must be Tru.
Tru?
Tru?
Ben büyük biriyim, Tru.
I'm a big boy.
Boşanmamasının sebebi, Tru, dosyalanmaktan korkması.
The reason she's not divorced, Tru, is'cause she's scared to file.
Lanet olsun, Tru.
Damn it, Tru.
Bu senin için büyük, Tru.
- That's big of you, Tru.
Tamam, Tru, seni seviyorum, bunu biliyorsun.
- Okay, Tru, I love you, you know that.
- Gidiyorum, Tru.
I'm going, Tru.
Beni asla kaybetmeyeceksin, Tru.
You will never lose me, Tru.
Bu neyle ilgili, Tru?
What's this about?
- Hey, Tru.
- Hey, Tru.
Tru, bu benim yeteneğim.
Tru, it's my gift.
En iyi arkadaşım, MCAT'lerini geçen ve bir gün muhteşem bir doktor olacak Tru'ya.
To my best friend, Tru, who just aced her MCATs... and who will make a wonderful doctor someday.
Ama sen Tru olamazsın, gerçek olamayacak kadar iyisin.
But you can't be Tru, you're too good to be true.
Tru.
Tru.
Kırka bir veren üçlü bahisti, Tru.
It's a 40-to-1 trifecta, Tru.
Ne diyebilirim, Tru?
What can I tell you?
Herkes öyle değil mi?
TRU LY, THERE ISN'T.
Büyük mantarlar, lezzetli sever misiniz?
Do you like tru...
- Hadi, Tru.
- Come on.
Tru...
Tru -
Evine git, Tru.
Go home, Tru.