Ts translate English
2,229 parallel translation
Kayıtsız şartsız seni sever.
He loves you unconditionally.
Olay ne biliyor musun? Kasıtsız bir jest.
You know what a tell is?
Öyle, eğer kayıtsız kalmayı sürdürürseniz.
Yοu will be, if yοu remain un-οbliging.
"Sensiz var olamam, seni tekrar görene kadar herşeye kayıtsız kalırım".
"I cannot exist without you, I'm forgetful of everything but seeing you again".
Öyleyse Özel Kuvvetler'i yollayın, konsolosluğu dağıtsınlar.
Well, then, send in the Black Ops, storm the consulate.
Kasıtsız adam öldürmeden hapse girmeyebilirim, ama girmeliydim.
I plead to manslaughter and I won't have to go to prison.
Ayrıca TS Kundura'daki kardeşin Adam Braverman'a patronum teşekkürlerini iletiyor.
Oh, and my bosses wanted me to make sure to thank your brother, Adam Braverman, at T and S Footwear.
Kasıtsız yapılan bir şey var.
Something unintended. Not...
Kasıtsız değil, tamamen kasıtlı yapılıyor.
Not unintended. Intentional.
Kadınlar için bu kasabada başka iş yok.
There's no other work for women in ts province.
Her gece, galaksinin merkezi... yavaşça ve kayıtsızca Santiago'nun üzerinden geçer.
Each night, slowly, impassively,... the centre of the galaxy passes over Santiago.
Şu an hayatımda çok " - Ma" eki var.
There's a lot of "can'ts" in my life right now.
Ben kayıtsızlık korktum çünkü ben aramadım.
I do not call because I feared his indifference.
"O senin ortamı kayıtsız, değil" her yerde koyabilirsiniz. ama kafanın içinde çoğunlukla canlı.
"you can put it anywhere" It's not that your environment you indifferent, but especially you live in your head
Bu işlerden para kazanmama bile kayıtsızsın!
Not even to help me out so I can quit!
- Yerimde oturup kızımın kavga etmesine kayıtsız kalamam.
I'm not gonna sit around And let our daughter fight our fights.
Ama bir de, kaza ile, hata ile veya yanlış hüküm sonucu oluşacak bir nükleer patlamanın oluşturacağı kasıtsız bir tehdit vardır.
But there is also the unintentional threat of a nuclear detonation by accident, by error or by misjudgment.
O zamanlar kayıtsız Suzumiya-san'ın kontrolü altındaydım.
Suzumiya-san dragged me in before I could even tell left from right.
Şimdi bana bugün 300 tane tişörtü alacağına söz ver.
Now you promise All 300 vintage ts today?
- Tişörtleri bulamadınız mı?
- You didn't get the ts?
Sen sadece bir kayıtsın.
You're just a recording.
Şimdi, yavaşça ve dikkatlice silahını kaldır parmağını avucundan ve kolundan bağımsız olarak çalıştır ve nazik ve kayıtsız bir biçimde tetiği çek.
So slowly and carefully raise your weapon, make your finger work independently of your fist and arm, and gently and indifferently squeeze.
Eğer çözüm üretemiyorsak, Cate Cassidy'le çıkarken yapılması ve yapılmaması gerekenler kitapçığı dağıt bari.
Hey, if we don't work out, you should hand out a manual on the dos and don'ts of dating Cate Cassidy.
Hey, Ben Dr. Deleo.
Hey, ts is Dr. Deleo.
İkinci kurbanın çantasındaki serçe parmağı izi iki kez sabıkalı Donald Salt'a ait. 2005'de kasıtsız cinayet suçundan şartlı salıverilmiş.
That pinkie print off the second victim's purse belongs to a Donald Salt, 2-time loser, on parole for a manslaughter conviction in 2005.
Sen gene dünyadan ayrılacak, beni bağlayacak ve kendini Guitar Hero kayıtsızlığında içkiye vereceksin.
You're gonna go willy-nilly tie me up again, and drink yourself into Guitar Hero oblivion.
Ölümüm de, diğer berbat olanlarla benzerlik teşkil ediyor unutulmanın kayıtsızlığına kendini bırakmış vaziyette.
And that my death is same as so many other violent ones consigned to the apathy of oblivion.
Ama o ucube beni kayıtsız şartsız seviyordu.
But that weirdo loved me unconditionally.
Birbirinize aşikâr bir kayıtsızlık gösterdiniz.
And you both showed much apparent indifference.
Kayıtsız kaldık
careless, we have become
Utanmaz olduk. Kayıtsız kaldık.
Shameless, we have become carefree, we have become
Kayıtsız bir tekneyle.
Unregistered boat
Açıkçası müstakbel gelinimizi tanımıyorum. Çok iyi değil. Henüz.
Well, truthfully, I don't know my future daughter-in-law very well... yet, but I'd like to think I know my boy, and I can tell you ts :
Nasıl bu kadar kayıtsız olabiliyorsun?
How can you be so reckless?
Bana şimdi neler olduğunu söyle ve biz de senin suçunu belki de kasıtsız adam öldürmeye indirebiliriz.
Tell me what happened right now, And maybe we can knock the charge Down to involuntary manslaughter.
Sadece kayıtsızdır.
It's just indifferent.
Sizinkiler gibi bir deliğe tıkıp, içmiyoruz.
Where you just ts'em in a hole and drink.
Şef, biliyorsun, bunu kasıtsız adam öldürme olarak yazabiliriz.
Chief, you know, we could write this up as manslaughter.
TS-19'un kaydını getir.
Give me playback of TS-19.
TS-19'un kaydı.
Playback of TS-19.
Erkek arkadaşını arabayla ezdiği için 5 yıl kasıtsız cinayetten yatmış.
She did a nickel for a manslaughter charge for trying to run over her boyfriend.
Cinayet ile kasıtsız adam oldürme arasındaki fark ömür boyu hapis ile sadece bir kaç yıl.
Between murder and manslaughter, the difference being life in prison or just a couple of years.
Kasıtsız Adam Öldürmedir.
Manslaughter it is.
Bak, sen ve Jules konusuyla ilgili... tamamen kayıtsız değilim aslında.
Look, I may not be totally cool with the whole, you know, you and Jules thing just yet.
Artık sana kayıtsız şartsız güveniyorum.
You have earned my complete, unquestioning trust.
Dünyanın bir numaralı internet ünlüsü değil mi bu?
If it ain'ts the world's number ones Internet sensation.
Memo'nun dükkanında bulduklarımız kayıtsız birkaç tabanca biraz da nakit para.
Only thing they found in Memo's shop was a couple of unregistered handguns and some cash.
Kayıtsızlığın en büyük örneği onlar.
I love cats. They're the epitome of indifference.
Daha evvel tanışmadığım insanlar görüyorum lütfen, herkes kendini tanıtsın ve iletişimi... bununla kurun.
Uh, I know that there are some unfamiliar faces around, so please, everyone, introduce yourselves and communicate through :
Buna kayıtsız kalamazsın.
You cannot let this injustice stand.
Onlar Carl'ın kalp sintigrafisi mi?
Are those, uh, Carl's cardiac C.Ts?