Tüm bildiğim translate English
1,087 parallel translation
Tüm bildiğim bu.
It's all I know.
Tüm bildiğim, bu ikisinin de adlarının baş harflerinin aynı olması.
For all I know, it could be because their names both begin with the same initials.
Tüm bildiğim Dunwich'in havası gitgide ağırlaşıyor. Evimi ve dükkanımı satın alacak birini bulur bulmaz buradan toz olacağım.
All I know is that the air in dunwich is getting awful thick... soon as I can find somebody to buy my shop and my house
Tüm bildiğim bu.
That's all I know.
Tüm bildiğim öyle bir adama göre masum olduğum kanıtlanana kadar suçluyum.
All I know is with a man like that, I'm guilty until proven innocent.
Tüm bildiğim, Donovan'ın evine gittiğimde neler olduğu.
All I know is what happened when I got to Donovan's.
Bu Ozone'a zor çalışmalar sonucunda Ozone'a tüm bildiğim hareketleri öğrettim. Burada bütün gece kalmak istemiyoruz öyle değil mi?
It's the recognition of my peers... that makes all those agonizing days of teaching Ozone... everything I know that- - l don't want to stay here all night.
Sana tüm anlatacaklarım bu kadar,... çünkü tüm bildiğim bu.
And that's all I'll tell you, because that's all I know.
Tüm bildiğim onun bir köşe bölümünde çalıştığı. Belki de proleter roman yazma makinesinde.
All I know is that she works in the corner section... probably on the proletarian novel-writing machines.
Tüm bildiğim bazı kimyasallar satın aldıkları... Şu Pepe denen adam onları nereye götüreceklerini- -
All's I know is they buy these chemicals, and this guy named Pepe tells them where to take them.
Tüm bildiğim, dün gece bana nasıl hayır diyeceğimi öğretmesiydi. Ta ki, ben çok güzel hayır diyene kadar.
All I know is last night, he taught me how to say no until I was very good at saying no.
Tüm bildiğim onu buradan alacağımdı.
All I know is I'm supposed to pick him up here.
- Tüm bildiğim, koyu kahverengi.
- Instead, all I know is burnt sienna.
Tüm bildiğim bu.
This is what I know.
Buralarda olan bitenle ilgili tüm bildiğim bir öğrencinizin telefonda anlattıkları...
Well, now, all I really know about what's goin'on here... is what one of your students told me on the telephone.
Tüm bildiğim, beni aramaya gelmelerinin çok uzun sürmeyeceği.
All I know is it's not going to be long till they come looking for me.
- Bak, tüm bildiğim bu.
- Look, it's all I know.
Jesse, Tüm bildiğim bu.
Jesse, that's all now.
- Tüm bildiğim bu, yemin ederim.
- That's all I know, I swear to God.
Kimse cesedini sahiplenmeye gelmeyince onu gömmüşler, tüm bildiğim bu.
They buried him is all I know, when nobody came to claim the body.
Tüm bildiğim bu Baba.
That's all I know, Baba.
Tüm bildiğim bu.
THAT'S ALL I KNOW.
Bilmiyorum, tüm bildiğim nereden alabileceğim.
I don't know, man! All I know is where I get it!
- Tüm bildiğim bu kadar.
- That's absolutely all I know.
Tüm bildiğim, Bay Tholl, buraya isteğim dışında getirildiğim.
Well, Mr Tholl, all I know is I'm here against my will.
Tüm bildiğim Laura'nın benim kuzenim oluşu, onu sevdiğim, ölüp gittiği.
AII I know is that Laura was my cousin, and I Ioved her and she died.
- Tüm bildiğim...
- Well, all I know is...
Tüm bildiğim, hiç bir şey bilmek istemediğim.
All I know is I don't want to know anything.
Tüm bildiğim, sen olabilirsin.
For all I know, it could be you.
Tüm bildiğim, dişlerinin döküldüğü.
All I know is, their teeth fell out.
Tüm bildiğim, her nereden geldiysem ben sonuncuyum.
All I know is that wherever I'm from... I was the last.
Tüm bildiğim bundan ibaret.
That? all I know.
Onun hakkında tüm bildiğim Güney Amerika'da bir yerlerde oduğu.
All I know is that he's somewhere in South America.
Tüm bildiğim 1917'lerde beni savaşa gönderdikleri zaman, bazı New York'lu finansçılar buraya akın ettiler ve Birleşik Coke Şirketi dedikleri bir yerin hisselerine karşılık buraları olduğu gibi kazısınlar diye dedemin altından girip üstünden çıktılar.
All I know is in'17 after they shipped me off to fight, some New York financier rolled in here one day and hoglowdered and tubwangled my grandfather into mining the whole place out in exchange for shares in something called the united coke company.
Tüm bildiğim,... çok uzun süredir hiç böyle hissetmediğim.
All I know is,..... l haven't felt this way for a long time.
Tüm bildiğim bu yemin ederim.
That's all I know! I swear it.
40 tane djay, 20 set olacak tüm bildiğim ben yedinci olacağım.
There's 40 deejays, 20 sets... All I know is I go seventh.
Tüm bildiğim bilgisayar kayıtları.
All lknowis what's on the computerprintout.
Tüm bildiğim bu, gerçekten.
That's all I know, honest.
- Hiçbirşey. Tüm bildiğim bu.
Nope, that's it.
Tüm bildigim bu.
That's all I know.
Bu hafta, bildiğim tüm kadınlarla dışarı çıktım.
This week, I have gone out with all the women I know.
Bildiğim tüm Arapçayı az önce sarf ettim.
No. You just heard all the Arabic I know.
Ben, tüm bilimsel yeteneğimi ve bilgimi şeytanı amaçlar için kullanılacağını bildiğim bu projeye adadım.
I have dedicated all my scientific knowledge and skill to projects which I knew could be put to evil purposes.
senin dışında bildiğim tüm kadınlarla, yatmadım sana söyleyeyim. ve aşkım.
Let me tell you this, I've slept with every woman I know except you... and my mother.
Tüm takvimde yerini bildiğim tek zaman.
"... the only time I know of, in the long calendar of the year...
Belki yüzünü, hislerini tüm çıplaklığıyla görmek istedim. Hayatım boyunca bildiğim bir doğrunun, yanlış çıkmasını umuyordum.
Maybe I wanted to see your face naked, no guard up, how you really felt hoping I would be wrong about something that I knew my entire life.
Tüm bildigim bu!
That's all I know
Kullandığım tüm yöntemler, bildiğim tüm numaralar, işleri yapma şekillerim, bu filmin finalini bağlamak için işe yaramıyor.
None of my tools, none of my tricks, none of my ways of doing things works for this ending.
Lwaxana, bu benim tüm yaşamım boyunca bildiğim ve kabul ettiğim... bir gelenek.
Lwaxana, this is a custom that I have known and accepted..... all my life.
Bildiğim tüm uygun yetkililer, komutanım Albay Nathan R. Jessup ve Yüce Tanrımızdır.
The only proper authorities I'm aware of are my commanding officer... Colonel Nathan R. Jessup and the Lord our God.