Tın translate English
716,227 parallel translation
Yapan kadın Bana her gün gevşeyim!
But now that woman is the woman that makes me looforwarto't each day!
Bu ülke ilerici ve eşi benzeri olmayan fikirler üzerine kuruldu. - Buna katılmaz mısın?
This country was built on ideas that are progressive and one of a kind, wouldn't you agree?
Haftanın herhangi bir günü Baxby'den jumbo pastırmalı duble cheeseburger yemeyi tercih edersin. Bu doğru değil mi Stu?
You'd rather have a jumbo, bacon double cheese burger from Baxby's any day of the week, isn't that right, Stu?
Kusura bakmayın ama her karşılaşmadan önce neyin işe yarayıp yaramayacağına dair çok kesin sınırlar belirlemek için müşterilerimle görüş alışverişinde bulunuyorum.
I'm sorry, but before every encounter I consult with my clients to set very specific boundaries about what's going to work and what isn't.
Atlantic City'de yapmamışsınız.
You didn't in Atlantic City.
Lütfen artık beni aramayın.
Please don't call me anymore.
Ne zaman olacağını bilmeyecek. Ya da nerede.
She won't know when it's coming, or where.
Sakın ani hareketler yapma, tamam mı?
Don't make any sudden movements, okay?
Beni bu şekilde burada tutamazsın.
You can't just keep me here like this.
O dosya elimde olmazsa burada canlı kalamazsın!
You won't leave here alive unless I have that file in my hands!
Ama ben sandığın kişi değilim ve benden istediğin şeye sahip değilim.
But I am not who you think I am. And I don't know what it is you need from me.
Ve bir kurtarma köpeğin olmadığını da bilmiyorum sanma.
And don't think that I don't know that you don't have a rescue dog.
Buraya böyle paldır küldür dalamazsın.
You can't just barge in here like that.
Onları öylece arabada bırakamazsın.
Well, you can't just leave them out in the car.
Adını bilmiyorum ama Manchester'da, havaalanının yakınında.
I don't know the name of it, but it's... It's on Manchester, near the airport.
Yapmadın.
You didn't?
Beni telefonla aramadın mı? Banka hesabıma 2500 dolar yatırmadın mı?
You didn't call me on the phone, you didn't deposit $ 2500 into my bank account?
Hiç düşmanın yok mu?
Don't you have any enemies?
Sakın bana sakin ol deme göt herif.
Don't you tell me to fucking cool it, asshole.
Bunu yapamazsın.
You can't do this.
Sanırım Kendra artık bana ihtiyacı olmadığını düşündü.
I guess Kendra figured she didn't need me anymore.
Niye telefonda anlatmadın?
Why couldn't you tell me on the phone?
Cassie'nin yerine geçmesini, annemin güvenini kazanmasını, gardiyanları atlatmasını henüz çözemedim.
Now, I haven't figured out the mechanics yet... Replacing Cassie, winning my mom's trust, getting past prison security guards, but I will.
Reid cinayet öncesi Tırmık'ın uyuşturucusunu kokladı ve odada başka bir kadın olduğunu söyledi.
Well, Reid did smell Scratch's drugs before the murder, and he said there was another woman in the room with them.
- Kaçanların izini sürmüyoruz.
We don't track people after they leave.
Hem arkadaşınız da çok masum değil.
And your friend hasn't exactly been an altar boy.
FBI'ın ona destek olmadığını biliyorum, demek ki yalnız başınızasınız.
Look, I know the FBI don't have his back, which means y'all are on an island.
Farklı kurum olduğunu biliyorum, ama Lindsey'nin Tanık Koruma'dan ayrıldığını söyleyemezler miydi?
Ok. I know it's a different agency and all, but couldn't someone have told us that Lindsey left WITSEC?
Jack Lindsey'nin Tırmık'ın kullandığı maddeleri aradığını söylemiş.
Jack said Lindsey was looking for the exact same drugs Scratch uses.
Tırmık'ın daha önce stoğu tükenmemişti, ama artık kaçak ve uyuşturucu elde edemeyebilir.
Scratch has never run out of drugs before, but now he's a fugitive and might not be able to get them.
Yanlış anlamayın ama tüm bunlar ikinci derece kanıt.
Yeah, and it's great. Guys, don't get me wrong, but it's all circumstantial.
Spencer Reid adına geldiyseniz Bayan Duncan'ın da... -... olması gerekmiyor mu?
If you're advocating on behalf of Spencer Reid, shouldn't Ms. Duncan be present?
Kiminle uğraştığını bilmiyorsun Alvez.
You don't know who you're messing with, Alvez.
Böyle bir riski göze aldığınız için ne kadar teşekkür etsem az.
I can't thank you enough for going out on a limb on this.
- Dur biraz, yani Tırmık'ın...
And, wait, Mr. Scratch's involvement was...
Korkma sakın.
Don't be frightened.
İyi, çünkü kasabayı arayıp taradıysam da ailemizin geri kalanını bulamadım.
Good,'cause I just looked all over town, and I couldn't find the rest of our family...
Senden ne isterse istesin, sakın yapma.
Whatever she wants you to do, don't do it.
Yalan olmasın, şunu diyebilirim seni yakında salmamız mümkün olabilir.
I don't think I'm talking out of school to say you might be eligible for release soon.
Bakın, tüm bu masalların uydurma olduğunu ben de biliyorum, ama bunu yok edemem.
Look, I know all these stories are fake, but I can't destroy this.
Bakın, çok zamanımız yok.
Look, there isn't much time.
Ama böyle salamazsın.
But you can't give in.
Beni de tımarhaneye mi tıkacaksın?
Put me in the crazy house, too?
Yapma. Fasulye sırığına tırmanmış adamsın.
You just climbed a beanstalk.
Sen oraya çıkamazsın.
You can't pull yourself up there.
Oğlum olmasını bir kenara bile bıraksak ona dokunmadan nasıl itmiş olabilirim?
Put aside the fact that he's my own son... How could I push him if I wasn't even touching him?
Emma'nın inanç kaybının etkilerini söylemedim mi sana?
Oh, haven't I mentioned the consequences of Emma's lost belief?
Anlamadın mı hâlâ?
Don't you get it?
Yanlış anlama sakın, beni bulduğun için çok mutluyum.
Don't get me wrong. I am so happy you found me.
Emma'nın inancını kaybetmemesi için elimden geleni yaptım ama pek faydası olmadı.
I tried my best to keep Emma from losing belief, but it wasn't good enough.
Bana anlattığın tüm o çılgınca şeyleri hatırlamasam da inanıyorum.
So I don't remember all the crazy stuff you told me, but... I believe it.