English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ U ] / Uyandırın

Uyandırın translate English

1,133 parallel translation
Uyandırın onu.
Wake him.
Beni bayıltın ve tuvalet eğitimi tamamlandığında uyandırın.
Knock me out and wake me when it's potty-trained.
- Onu uyandırın.
- Wake him.
Riski ne olursa olsun, onu uyandırın. Şimdi!
Regardless of the risk, wake him, now!
Sabah sekizde bizi lütfen uyandırın.
Please wake us up at eight o'clock in the morning.
Lütfen saat sekizde uyandırın beni.
Please wake me up at eight o'clock.
- Şerifi uyandırın.
- Wake up the Sheriff.
Uyandırın. Bu acil bir durum.
Wake him up, this is an emergency.
Hepsini uyandırın.
Wake them up.
Muhakemeniz çok hoş Bay Walker... ama olanlara bakınca, nefret uyandırıcı bir şekilde davrandığınız ortada.
That's very fancy reasoning, Mr. Walker... but what it comes down to is that you behaved abominably.
Adamlarını uyandır!
Wake your men!
Hayır, uyandırmadın.
No, you didn't wake me up.
Saat 8 : 00'de uyandırılmak istedi. Kapısına rahatsız etmeyin işareti koydu.Yarın sabah parayı kıza değişecek.
There's a Do Not Disturb sign on his door.
Bu arada ikinci pilotu da uyandırır mısınız Amiral?
While you're at it, admiral, will you please wake second pilot?
Bütün çirkinIikIerde beni uyandırırsın sanıyordum.
I just hope you'll wake me for anything ugly.
Sadık Cuma kızınızdan aşağı kalır yanım yok Bridey James, burada bugün Çarşamba sizin uyandırma servisiniz.
I'm nothing less than your faithful Girl Friday, Bridey James... here with your wake-up call of today, which is Wednesday the 23rd.
Kalbi parçalanmış iyi bir erkek tarafından tam öfke anında işlenmiş. Her şeyi tasarladınız. Bu bende çok derin bir tiksinti uyandırıyor.
In reality, you planned the whole thing and I find it revolting.
Eudora Fletcher toplantıya Zelig de katılır diye umut eder.Eğer onu görürse... kendisine beslediği duyguların Zelig'i uyandıracağını düşünür.
Eudora Fletcher is counting on the hope... that Zelig may attend and that if she can confront him... the strong feeling he has always had for her can be awakened.
Pekâlâ Judy, biz gidince onu uyandırıp belaya karşı hazırlıklı olmasını söyle. Gidelim.
Okay, Judy, after we're gone, wake him up... and tell him to be ready in case there's any trouble.
Hayır! Vera'yı uyandıracaksın.
You'll wake up Vera.
sadece uyandığı yeri biliyor. birşeyleri karıştırıp, annesinin haşladığını hatırlıyor.
Only, at the place where he woke up he knew that he again messed something up and expecting him mother`s scolds.
Sanki odada yanımdaymışsın gibi, beni gece yarısı uyandırıyordu.
It would wake me up in the middle of the night just like you were there in the room with me.
Herkes bilmeli ki, hibernasyon sayesinde bugün tedavi edilemeyen hastalar uyutulup hastalıklarının, tedavisinin olduğu başka zamanlarda uyandırılabilecekler.
One should realize, that thanks to hibernation, many people who are incurably ill today, may be transferred into times, when there will be already remedies for their diseases.
Tanrı beni yeryüzüne senin gibi kötü dilli holiganın çirkin teklifleriyle uyandırılmak için getirmedi.
God did not put me on this earth to be awakened by filthy suggestions... From a foul-mouthed hooligan like you.
George'layken bir gürültü duyduğumda onu uyandırırdım, o da tabancasını çıkarırdı.
With George, when I'd hear a noise, I'd wake him up, and then he'd take out his gun.
Pavel Nikolayevich'i uyandırırsınız.
You'll wake up Pavel Nikolaich.
Onun adı ne? Uyandırın onu!
What's her name?
Bir masanın üzerinde çırılçıplak uyandım.
I awoke naked on a table.
= Geçmişin yankılarını uyandır =
Rouse the echoes of the past
* Gölün kıyısındaki ormanın gölgesinden, * Gugukkuşunun fısıltısı uyandırıyor beni.
From the shade of the forest by the shore of the lake, the whisper of the cuckoo wakes me.
Ah, daha iyi bir dünyanın vicdanı. Aşk, ki taze bir şarap gibi içeceğim, gel, mezar karanlığının içine gir... ve uyandır beni. Kalkacağım... ve tutkuyla beklediğim ışığın içinde parlayacağım ".
O, heart of the better country... love, that I will drink as fresh wine... come sink into the dark of the graves... awaken me, and I will rise... and shine in the light that I passionately desired.'
Uyandır beni anneciğim, n'olur!
Wake me up, Mama, please!
Yatakta yatan Marc'ı uyandırırsın.
He lies across the bed. You'll wake him.
Eğer kahya sofra hizmetçisi Rosa'nın merakını uyandırmışsa, telefona cevap verip, Dr. Strange'e bir mesaj getirdiğinde bu merakı daha da artmıştır.
If Rosa, the maid, I was intrigued with the butler. I was more when I answer the phone and brought a message for Dr. Strange.
Bir arkadaşın annesini aşağılamak için yeni ve iğrenç yöntemler bulmak... hep saygı uyandırırdı.
Finding new and disgusting ways to degrade a friend's mother was always held as high regard.
Steve'in telefonunu kullan. Steve'in telefonunu kullan, Steve'i uyandır bırak, Steve mesaj alsın. Elbette.
Use Steve's phone.
Bu adamın yanında olmak müthiş bir huzur hissi uyandırıyordu.
Being with this man brought a great sense of peace.
Joe'yu uyandır da tarama ışıklarını görsün.
Maybe you should wake him up to see the searchlights.
- Hayır, uyandığını düşledin.
- I woke up. - No, you dreamed you woke up.
Ama bu güç içinde uyandığında, önemli olan bunu nasıl kullanacağını akıllıca seçmektir, bu zaman geldiğinde bunun için hazır olup olmadığını bilmiyor olabilirsin.
But when that power is awakened, you must choose how to use it, even if you weren't prepared for it.
Minik kurbağa yavruları endişe uyandırıyor- - İlk çağrını çok uzun tuttun... ve bence tavsiyelerin az daha açık olmalı.
Teensy tadpoles of concern- - you took an awfully long time with your first caller... and I think your advice is a bit too specific.
Ve sizin kızınız da hayranlık uyandırıcıydı.
And your own daughter performed admirably.
Ayın altında mavi çiçekler açıyor, kalbimdeki rüyaları uyandırıyor.
The blue flowers are blooming under the Moon, they wake up the dreams in my heart.
Yani, ya bu dünyayı daldığı derin uykudan uyandıracak bir cümbüş kopartırız veya biz de bizi uyuşuk kıçlarımızın layık olduğu bir zorbalıkla yönetenlerin tekno-memelerinden emdiğimiz sentetik sütle semiririz.
See, we can either get out there, and we can make the kind of noise that's gonna wake this world from its stagnant slumber. Or we can bloat ourselves, like those who have gone before us on the synthetic pap sucked from the techno-tit of those who will lead us to their tyrannical bullshit our apathetic asses sometimes deserve.
- Hayır, uyandırmadın. Her defasında işe gitmeden 10 saat önce uyanırım.
No, I always get up ten hours before I have to go to work.
Sanırım, hala etrafında patateslerle ve sırtında ananaslarla uyandığı o noel sabahının etkisinden kurtulamadı.
You remember the nerds, Tyrone and Milton? The guy who used to eat his pen?
Bu onlarda, sahte bir güvenlik hissi uyandıracaktır, ve önümüzdeki hafta da, düşman hattının en zayıf savunulan yerine saldırabilir, ve Winchester çiçek aranjman takımının Harrow'u 12'ye 1 yendiğinden beridir en anlı şanlı zaferini kazanabiliriz!
This will lull him into a sense of false security, and then next week we can attack where the line is actually badly defended, and win the greatest victory since the Winchester flower arranging team beat Harrow by 12 sore bottoms to one!
Kamyonla gelip onu uyandırırsın.
Then I'll take you home, and you can come back in your truck and wake her.
Bu, Oppenheimer'ın projedeki konumunda şüphe uyandırıyor.
This must throw Oppenheimer's position on this project into doubt, sir.
- Yarın beni erkenden uyandır.
- Wake me up early tomorrow
Henüz uyandığın o an vardır ya, en yaratıcı olduğum zamandır.
You know that time just after waking? It's when I'm at my most creative.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]