Vakti gelmişti translate English
451 parallel translation
Vakti gelmişti.
It's about time.
İlk partim, vakti gelmişti.
My first party, and about time.
Bizi görmeye gelme vakti gelmişti.
It's about time you came to see us.
Bir asker olarak, savaşa gitme vakti gelmişti
As a military man, the time to go to war had come
- Evet, vakti gelmişti.
Yes, it's been a long time,
- Vakti gelmişti artık.
- About time.
- Vakti gelmişti!
- About time!
Karalar yerine farklı bir şeyler giymenin vakti gelmişti.
It's about time you wore something besides that old black velvet.
Yine de vakti gelmişti.
Well, it's still about time.
"Üçüncü gündeydik ve birliğin hareket vakti gelmişti..." Canlanın, miskin herifler!
"the 3rd day the army advanced, and the column had to leave..."
- Vakti gelmişti.
It was the time.
Artık tanışmanızın vakti gelmişti.
It's about time you met.
İşbirliğinin vakti gelmişti.
- About time you cooperated.
- Vakti gelmişti.
- It's about time.
Vakti gelmişti.
And it's time you did.
O çirkin ortamı terk etme vakti gelmişti zaten.
It was time to leave that rotten world anyway.
Düzgün bir iş yapmanın vakti gelmişti.
It's about time you did something right.
Fakat zorlu sınavın vakti gelmişti.
I knew it was time for the acid test.
Vakti gelmişti.
About time, too, dear.
Bunun üzerine şöyle düşündü belki de artık değişme vakti gelmişti.
So he thought maybe... Maybe it's time for a change, he thought.
- Artık vakti gelmişti.
- Well, it's about time.
Onlara göre, Halifax'ın görevi devralmasının vakti gelmişti.
They found that Halifax it had that to go up to the power.
Artık yeni, daha iyi bir ırk yaratmanın, vakti gelmişti. Üstün bir ırk.
It was time to develop a new race, a better one - a race of supermen.
Flaman Nazi hareketi NSB'ye göre işgâlcileri karşılamanın vakti gelmişti.
For the dutch nazista movement, the NSB, this age a moment of joy e they had given to the invaders welcome.
Filonun menziline girdiğimizde ortalık iyice sakinlemişti. Artık görev gücünde ne olup bittiğini anlamanın vakti gelmişti. Kurtarma rotası ne olacaktı.
And then it became quite quiet until we got within range of the force and then you could start to make out what was happening at the task force and what the recovery course would be - we'd not yet seen it as the ships were blacked out,
Artık Japon savunmasının iç halkasına saldırmanın vakti gelmişti.
Now the time had come to penetrate the inner ring of Japan's defences.
Buna bir son vermenin vakti gelmişti.
The time had come to call a halt.
Nükleer silâhların neredeyse kullanıma hazır olmasından mütevellit Japonlara son bir ültimatom vermenin vakti gelmişti. Stimson'un tavsiyesi yeniden geri çevriliyordu.
With the atomic weapons almost ready to use, it was hour of Truman to make a final ultimatum to the Japanese e one more time, the advice of Stimson it was rejected.
Kuzey Afrika ve Atlantik'teki başarıyı kutlamanın vakti gelmişti.
It had that to festejar the victory in the North of Africa and the Atlantic.
Yeniden inşa etmenin vakti gelmişti.
( narrator ) Time to rebuild.
Birinin onları yıkamasının vakti gelmişti.
It's about time somebody washed them.
- 25 yılın ardından vakti gelmişti.
She started high-pressuring me to come back in March of 1952.
Ama artık vakti gelmişti ve bunu çok beklemiştik.
Only that now it was time and we had waited so long.
Artık bir medyum çağırmanın vakti gelmişti, istekli bir ruh, Binder'in özlediği ve sevdiği merhumlarıyla iletişime geçmesini sağlayabilirdi.
It was now time to bring in a medium, a willing soul that would allow Binder to communicate with the people he missed and loved.
Bu gerzeğe haddini bildirmenin vakti gelmişti.
It's about time someone taught that bitch something
Ve gerçeği öğrenme vakti gelmişti.
And it's time he knows the truth.
Birilerinin o iğrenç hayvanlara haddini bildirmesinin vakti gelmişti.
It's about time that somebody does somethin'about those mangy animals.
Artık bize bu odayı vermelerinin vakti gelmişti.
It's about time they gave us this room.
Vakti gelmişti!
Well, it's about time!
Vakti gelmişti.
Well, it's about time.
Vakti gelmişti.
It was his time.
Janero'yla uzlaşma vakti gelmişti.
It's about time somebody did something about Janero.
- Bunu söylemenin vakti gelmişti.
- It's about time you said so.
Kazancımı katlamanın vakti gelmişti doğru zamanı bekledim.
I figured it was time to boost my profits. So I waited just for the right moment.
Onu uyandırma vakti gelmişti.
It was time to wake her up!
Vakti gelmişti.
It was already not without time!
- Vakti gelmişti, kütük kafa.
Here's a taxi.
- Vakti gelmişti.
- About time.
Seytana meydan okumanin ve onu ait oldugu cehenneme göndermenin vakti gelmisti,
The time had come to look the devil in the eye and send him to hell where he belonged.
Kendine bir karanlık oda yapabilirsin Vakti de gelmişti zaten.
You can make yourself a darkroom. It was time to move.
- Artik vakti gelmisti degil mi?
About time.