Varmint translate English
94 parallel translation
Tatlım, geceleyin dışarda uluyan bir şey duyarsan o sadece bir çakaldır.
Honey, when you hear something yelling at night, it's just some varmint.
Şimdi sana göstereceğim suyu seni hergele!
I'll give you water, you varmint you!
Sen kendini beğenmiş, kötü kalpli bir serserisin Rhett Butler!
You're a conceited, black-hearted varmint!
Bir hanımefendi olmasam, o serseriye diyeceğimi bilirdim!
Oh, if I just wasn't a lady, what wouldn't I tell that varmint!
- O serseri sen burada kalırken daireyi kiraya veriyor, değil mi? - Evet.
- That varmint renting'it out from under ya?
Kendisi o serserinin kışkırtmasıyla her işe burnunu sokmakla meşgul.
She's down there poking her snoot in everybody's business... egged on by that varmint.
Seni... seni serseri!
You... you varmint!
Benim gibi bir zavallı, nasıl bir mülk diye sorabilir mi acaba?
Might a mere varmint ask what property?
Benim gibi bir zavallı, kimin mülkü diye sorabilir mi acaba?
Might a mere varmint ask whose property?
Kahrolası değersiz hayvan!
That dad-ratted, no-account varmint!
Seni küçük serseri.
You little varmint.
İyilerini başka yerde topla, sen ve baban birer serserisiniz!
Get out of that, you dad-ratted varmint!
Hadi, seni başbelası!
Now, you varmint!
Seni köpek leşi, ahmak, beş para etmez, uzun kulaklı hayta!
Now you dog-bIasted, ornery, no-account, Iong-eared varmint!
Bir yere ayrılma serseri, sana hemen bir tane getireceğim.
Wait right here, varmint, and I'II get you one in a jiffy.
Vahşi hayvan nerede?
Where's the varmint?
Yelken kulaklı herif, indir beni!
You flap-eared varmint, let me down!
"Düşlerimdeki Kadını" çalar mısınız?
Play "Hold That Varmint Down".
- Yakaladım seni, serseri.
- I got you, you varmint.
- Zararlı hayvanlar sanırım.
- Sounds like some varmint.
- Bu kadar zeki zararlı hayvan yoktur, evlat.
- There ain't no varmint that clever, boy.
Doktor diyor ki, her kim o berbat çakalı evinin yarım blok yakınına getirirse, kafasını koparırım.
Doc says that anyone that brings a varmint coyote within half a block of his house, he'll blow his head off.
Baba, bir avcı olduğuna göre sence yakaladığımız o hayvanın ne olduğunu bilir mi?
you suppose he might know what that varmint is we got?
Hey, peki... Güzel kız, gerçekten burada bir hayvan olduğuna emin misin?
you sure you got a varmint in here?
Ama yine de o korsan kızın hayvanını görmek için gittim.
But I still went to see the varmint with that pirate girl.
Sanırım, o hayvanı bir daha görmeyeceğim.
I reckon I seen that varmint for the last time.
Pis şımarık!
Filthy varmint!
Sanırım elimden kurtulan şu sefil katili duydunuz.
I suppose you hear about that murdering varmint getting away from me.
Her ot bu kadında kendi ilahını buluyor.
Any varmint that crosses her path has met it's match.
"... çünkü ben senden daha hızlı ve ustayım, pis solucan. "
"...'cause I'm faster and tougher than you, you dirty varmint. "
Carl Amcaya gel pis haşere.
Come to Carl, varmint.
Bu durumda, benim düşmanım pis bir haşere ve asla yılmayacak.
In this case, my enemy is a varmint, and a varmint will never quit.
Aşağılık haşere kokusu alıyorum. Tek iyi haşere ölü haşeredir... derim ben.
I smell varmint poontang, and the only good varmint poontang is dead varmint poontang...
Pekala, çık ortaya pis haşere!
All right, show yourself, you little varmint!
[Filmdeki adam] Oh, yakadım seni, serseri!
[Man On Film] Oh! I got you, varmint!
Hey, küçük serseriler!
Hey, little varmint!
Nereye kayboldu o yalancı serseri?
Where's that lying varmint?
Ben derim ki ; tüfeklerimizi çekelim, o şeyi kovalayalım ve hergeleyi kıyamete kadar yok edelim.
I say we grab our shotguns, track the thing down and blow the varmint to kingdom come.
Sikik ayak takımı!
Fuck a varmint!
Hadi şu serseriyi yakalayalım.
Let's get the varmint!
Kasa nerede lan yavşak?
Where's the strong box, you varmint?
- İtoğlu it seni! Zıpla! Zıpla!
You fucking varmint.
İçeri git de bize bir mahluk pişiriver.
Go on inside and saute us up a varmint.
Bunu çizen hergeleyi bulursam, kalemini kağıdın üzerine koyduğuna pişman olacak.
If ever I find the varmint that drew this, he'll be sorry.
Çek git, seni küçük serseri.
Vamoose, you little varmint.
Burası fırsatlar ülkesi, son hudut. Sen ve senin şu kusmuk oğlun benim için hiç bir şeysiniz... şu muhteşem tarihte bir noktasınız. Medeniyet orkestrasında bir seda bile değilsiniz.
This is the land of opportunity, and you and your lowlife varmint police are nothing to me, not even a speck in the grand parade of history, not an echo in the big orchestra of civilization.
Yalvarırım, buna karşı mücadele et, tıpkı serserilerle ya da eski karınla olduğu gibi.
I beg you, fight this thing lik e you would fight a varmint or an ex-wife.
Aslan, ayı, babun, balina, çakal, dağ keçisi, eohippus, fare goril, kanguru, kaplan, karibu, marmoset, ocelot, panda, sırtlan, tek boynuzlu at, tilki, varmint, yakalı tembel, ternöv köpeği, zebra.
Aardvark, baboon, caribou, dolphin, eohippus, fox, gorilla, hyena, ibex, jackal, kangaroo, lion, marmoset, Newfoundland, ocelot, panda, rat, sloth, tiger, unicorn, varmint, whale, yak, zebra.
Varmint geniş bir alan.
Now, varmint is a stretch.
Böyle güçlü bir sağrı için şanslı bir gün.
It's the day for a powerful varmint like that.
getir onu..
Come get this varmint, gal.