Vermisti translate English
4,814 parallel translation
Bana o vermişti.
He gave it to me.
Jake vermişti bana.
Jake gave it to me.
Ama ben yakında bir kolejde çalışırken... kısa bir süre ara vermişti.
But there was a brief period where I worked at a college nearby.
- Ön duruşmada vermişti.
At the preliminary hearing. There it is.
Dean Hubbard, ona feribotta saksafon çekmem karşılığında çakısını bana vermişti.
Dean Hubbard gave me his in return for sucking him off on the ferry.
- Phil, Eileen'e kitabı yazmayacağına dair söz vermişti.
Phil promised Eileen he was gonna kill the book.
Evlât edindiğimiz gün bize annemler vermişti.
Moms gave us this at our adoption day.
Siyah kazağımı almıştı ve pembe olarak geri vermişti.
She took my white sweater and returned it pink.
O buna kan büyüsü adını vermişti.
He called it blood magic.
Sekiz ay önce ülkeden çıkma yasağımı kaldırtacağına söz vermişti. Karşılığında ben elyazmalarımı verdim.
Eight months ago, he promised to arrange for my ban wife leaving the country to be lifted if I handed over my manuscripts.
Son zamanlarda kilo vermişti.
She'd been losing weight recently.
Çünkü dostun Mathison, dürüstlük sözü vermişti.
Because your compadre, Mathison, she promised what she called "candor."
- Saul bu adamın yaşayacağına söz vermişti.
Saul promised me this guy alive.
Söz vermişti lanet olası.
He promised me, goddamn it.
Ormanda kurtardığımız Sheila adlı bir kız vermişti.
The book a woman named Sheila gave us after we helped her.
Babam vermişti.
My daddy gave it to me.
En son geçirdiği kalp krizinden bu yana egzersiz yapmaya, dengeli beslenmeye ve çok fazla bağırmamaya karar vermişti.
Ever since his last heart attack, he became determined to exercise, eat better, - And not yell so much. It wasn't working.
Ölüm döşeğindeyken vermişti bana.
She gave it to me on her deathbed.
Marge, broşürün bize "Mutlu Noeller" sözü vermişti.
Marge, the brochure promised us a happy Christmas.
Ed bunu bana ilk yıl dönümümüzde vermişti.
Ed gave this to me on our first anniversary.
Yılbaşı gecesiydi. Charlie ayıktı yanında çılgın bir fahişe yoktu ve büzgenini ağartmaya karar vermişti.
It was New Year's Eve, and Charlie was super not drunk, and he was with this crazy not hooker, and he decided to have his sphincter bleached.
Mickey beni maçına götüreceğine söz vermişti.
Mickey promised to take me.
Bir yıldız vermişti.
He gave it one star.
- Bir yıldız vermişti.
- He gave it one star.
Alberto söz vermişti.
[SNIFFLING] Alberto promised me.
Yarışmayacağına dair söz vermişti bana.
He promised me that he wasn't gonna race.
Yanlış koordinatları vermişti.
* Called in wrong coordinates.
Marc Jacobs ödünç vermişti.
Marc Jacobs loaned it to me.
Gül'ün Mucizesi için bana 70.000 vermişti.
For Miracle of the Rose, he gave me 70,000.
Violette Leduc hayatı hakkında yazmaya karar vermişti.
Violette Leduc decided to write about her life.
Perry bana söz vermişti.
Yeah dad. Perry promised to let us in.
Dikkatini toplayabilsin diye çocuk doktoru reçete vermişti.
Her pediatrician prescribed it to help her concentrate.
Dong-hee doğum günümde vermişti.
Dong-hee gave it to me for my birthday.
Dikkat! Güney topraklarının savunmasından sorumlu Baş Kumandan Dot Pixis Eren'in deve dönüşme gücünü savaşta kullanabileceğine kanaat getirip gözü pek bir planı uygulamaya karar vermişti.
Attention! and decided to execute an audacious plan.
Gitmeye çok daha önceden karar vermişti galiba.
I think she wanted to leave even before last night.
Bana da babam vermişti, ben de hep bir gün kız arkadaşımın arkadaşının torununa veririm diye düşünmüştüm.
Well, my dad gave it to me, and I always thought someday, I'd give it to my... girlfriend's friend's grandson.
Rodeodan kazandığı tüm parayı borçlarımızı ödemek için bize vermişti.
All the money from his rodeo, he gave to us to pay our debts.
Hatta şirketi ihbar etmek için söz vermişti.
He promised even to turn the company in.
Söz vermişti, Michael.
He made a promise, Michael.
Baban giderken bana vermişti.
Your father gave me that when he left.
Bana akçe ile ödeme yapan son adam Santa Fe'de pezo vermişti.
The last man that paid me in coin gave me pesos back in Santa Fe.
- Tavsiyesini çoktan vermişti.
He'd given his advice.
Dönem Meclisi'ne "Bir Şey Yapmayan Meclis" adını vermişti.
Harry Truman dubbed the 80th Congress the "Do-Nothing Congress."
Bunu da abim ölümden döndüğünde vermişti bana.
And my brother gave me that when he came back from the dead.
Yazarlık eğitiminizi piyasanın içinde çalışarak geliştirmeniz için bölüm başkanı Richard Olso anlatım teknikleri eğitimi veren Anglo Sakson okullarının listesini size vermişti.
In order to optimize your literary training on the job market, the departmental head, Richard Olso, introduced you earlier to some leading lights of the Anglo-Saxon school of narrative strategy.
İltifat edince bana vermişti.
I complimented her on it, and she just gave it to me.
Dedektif Bell'e ikinizin saat 8.30 ~ 10.30 arası restoranda olduğunuzu doğrulayan bir ifade vermişti.
He'd given Detective Bell a statement saying that the two of you were in the restaurant between the hours of 8 : 30 and 10 : 30.
Bunu eski bir arkadaşım vermişti.
An old friend gave this to me.
Onu sana o vermişti.
He gave it to you.
Duke sana içki bileti vermişti.
Duke gave you that drink ticket.
Şey, bana bunu vermişti.
Yeah, he gave me, uh, this.