Vermiyorsun translate English
4,060 parallel translation
Neden öpücüğü şu yüz girintisine vermiyorsun?
You want to just kiss it on the... The facial slit?
Neden sana yardım etmeme izin vermiyorsun, Doktor?
Why won't you let me help you out, Doc, huh?
Telefonlarıma da cevap vermiyorsun.
You aren't returning my calls.
Söylesene evlat neden zarar görmeden evvel Jerry ile olan ilişkine bir son vermiyorsun?
Say, kid... why don't you cut Jerry loose before he gets hurt.
Neden o koca götünü kaldırıp tutuklularımı bana vermiyorsun?
Why don't you get off your fat ass and get me my prisoners?
Asla yanlış karar vermiyorsun.
You never make the wrong decision.
Neden büyükbabamın eski evini kiraya vermiyorsun?
Well, why don't you rent out Grandpa's old apartment house?
Neden kendine bir iyilik yapıp da geçmemize izin vermiyorsun?
Why don't you do yourself a favor and lift the rope?
- Neden bana haber vermiyorsun?
- why don't you let me know? - Yeah, all right, Darrell.
Sana yakın olmaya çalışıyor ama izin vermiyorsun.
He wants to be close to you and you won't let him.
Neden bana cevap vermiyorsun?
Why won't you answer me?
Neden bana bir viski vermiyorsun?
But why don't you get me a whiskey?
Neden banyoda sana oral seks yapmama izin vermiyorsun?
Why don't you let me suck your cock in the men's room?
- Neden sadece cevabı vermiyorsun Carla?
Why don't you just give the man an answer, Carla?
Demek bana bunu vermiyorsun, öyle sanmıştım.
- You're not as giving as I thought you were.
Ama inatçının tekisin. Kulak vermiyorsun.
But you're stubborn.
Madem kulak vermiyorsun o zaman duyma.
If you don't want to listen, then stop listening.
Bir şans vermiyorsun bile!
You're not even giving it a chance!
- Neden cevap vermesine izin vermiyorsun?
Why don't you let her answer that?
Niçin Lord Beothric'e istediğini vermiyorsun?
Why don't you just give Lord Beothric what he wants?
5000 dolar alıp onlara hiçbir şey vermiyorsun.
You take $ 5,000 and you don't give them anything.
Evet, Bert neden istediği tarihi vermiyorsun?
Yeah, Bert, why won't you give her a date?
Stüdyodaki toplantıdan beri aramalarıma yanıt vermiyorsun.
You haven't answered my calls since the meeting at the studio.
Neden ona biraz dinamit de vermiyorsun Marvin?
Why don't you just give her some dynamite, Marvin?
Neden kızın Salma'nın gelin olmasına izin vermiyorsun?
Why don't you let SaIma be a bride?
Bize bir şey söyleme şansı vermiyorsun, Lilly.
You haven't given us a chance to say anything yet, Lilly.
Daha bana merdivende selam bile vermiyorsun.
You never even say hello to me.
- Telefonlarıma neden cevap vermiyorsun?
- Why don't you answer the phone?
Flint, neden ona bir parti vermiyorsun?
Flint! Why don't you throw him a party?
Neden cevap vermiyorsun?
Why won't you answer?
Neden gitmeme izin vermiyorsun?
Why would you let me go?
Neden cevap vermiyorsun?
Why don't you answer?
Neden onları bana vermiyorsun?
So, why don't you hand it over.
Neden ona bunu vermiyorsun.
Why don't you give her that.
Kendine acımasına izin vermiyorsun.
- That you don't let him feel sorry for himself.
Hasta veya kusurlu gibi hissetmesine izin vermiyorsun.
You don't treat him like a sick person, or like an invalid.
Neden cevap vermiyorsun?
Why are not you answering?
Ve sen bana iki şişe bira vermiyorsun!
And you won't give me two bottles of beer!
Neden yemek yapmama izin vermiyorsun anlamıyorum.
I don't know why you don't just let me cook.
O zaman neden Lucy'nin anlatmasına izin vermiyorsun?
Then, why don't you want Lucy to say anything?
Neden şuna bir bakmama izin vermiyorsun?
Why don't you let me take a look at it?
Peki, neden bakmama izin vermiyorsun?
Yeah, why don't you let me take a look at that?
Sen neden boş vermiyorsun?
Why don't you let it go?
Anlayış istiyorsun ama karşılığında hiçbir şey vermiyorsun.
You want sympathy, but you give none back.
Hadi, neden yukarı gelip bir selam vermiyorsun?
Come on. Why don't you come upstairs and say hi?
Telefonlarıma cevap vermiyorsun.
Well, you haven't been returning my calls.
Tom, senden yeni şeyler istedim. Neden imajını değiştirecek bir şeyler vermiyorsun?
Oh, and, Tom, I asked for new material, so why don't you give me something that will change her image?
Tatlım Derek'in kafanı karıştırmasına izin vermiyorsun, değil mi?
Honey... You're not letting Derek get to you, are you?
- Maillerime niye cevap vermiyorsun?
- Why don't you answer my mails?
Üzerine atlamadan ve her kelimeyi değiştirmeden artık bir insanın üzgün olduğunu söylemesine izin bile vermiyorsun.
You can't even let a person say sorry anymore... without jumping on it and challenging every fucking word.
Ve niçin cevap vermiyorsun?
And why don't you answer me?