Yaptıgım translate English
73,942 parallel translation
Yaşadığı geçiş, dürtü kontrolünde zayıflamaya neden oldu mu? Libidosu tavan yaptı mı?
Was her transition also marked by a lack of impulse control, an unchecked libido?
Doktora yaptığım gibi. Annemi kurtarmak için geldi ve benim tek düşünebildiğim odamı alması.
Like with this doctor, she's in town to save my mom's life and all I can think about is she's taken my bedroom.
Ne yaptığımızı biliyoruz ve sizi hayal kırıklığına uğratmayacağız.
We know what we're doing and I am not gonna let you down.
Kızmadım zaten, neden yaptığını biliyorum ve anlıyorum.
It's okay. I know why you did it. And I understand it.
Üzgünüm hukuk alanında çok bir iş yaptığım söylenemez.
I'm sorry, I don't really do much work with the legal sector.
Bu yaptığını doğru kılar mı?
Is that supposed to make it okay?
Nasıl yaptığımız umurumda değil.
I don't care how we do it.
Bir projeye yatırım yaptığında, arkasındaki kişiye yatırım yaparsın diyen de benim.
I also said when you fund a project, you fund the person.
Yemin ederim hayatımda yaptığım en kötü şey buydu.
And I swear, what I told you was the worst thing I've ever done.
Çünkü senin işi halletmek için yapmadığımız şey kalmadı. Yaptıklarımızı iptal etmekte bir an olsun tereddüt etmem.
Because we moved heaven and earth to get you out of hot water, and I got no problem putting you right back in.
Sanırım demek istediğim, sadece yaptığımı itiraf etmeyip aynı zamanda bundan pişmanlık da duyuyorum aldığım her nefeste bu his devam ediyor.
I guess what I'm saying is not only do I admit what I did, but... I regret it with every fiber of my being.
- Benjamin'le yaptığımız ürünü biliyorsun.
I do.
Hayır Bay Ross, önceliğimiz yaptığımız sözleşmelere göre hareket etmek. Başvuruda yalan söylemiş bir kişiye bile ödemesini yapacak olsak sonrasında elimizde çalışacak şirket falan kalmazdı.
No, Mr. Ross, our policy is to follow the letter of our contracts, and, if we let one person who lied on their application get away with it, we wouldn't have a business anymore.
Tıpkı yıllar önce benim yaptığım gibi ve bu hoşuma gitmedi çünkü heykel benim heykelimdi.
Just like you saw me do all those years ago, and I didn't like it because the statue was me.
Bütün gün yaptığım şey.
That's what I do all day.
Ama yaptığımız şeyle ilgili seni iş dünyasına daha fazla sokacak bir yol bulmak isterim.
But I'd love to find a way to get you more involved in the business, - in... in what we're doing.
Burada yaptığımız şey, benden, senden ya da Willa'dan daha büyük.
What we're doing here is greater than me, you, or Willa.
Yol boyunca yaptığımız yenilikleri görebilirsin.
All along there, you can see the improvements we've made.
Ve orada yaptığımız her şey.
And then everything we did when we got there.
Kırk yılın başı zekice bir yatırım yaptığımı düşünmüştüm oysaki.
I thought I was being smart for a change.
Belki sen birini kucaklayınca öyle olabilir ama ben yaptığımda derin duygularımı ifade etme biçimidir.
Maybe when you embrace someone, it's a move, but when I do it, it's an expression of profound sentiment.
Bu yüzden buraya geldim. Benim ne yaptığımı bilmiyor.
That's why I came here... so it wouldn't see me looking.
Ben ne yaptığımın farkındayım.
I know exactly what I'm doing.
Üniversitedeyken ek gelir olsun diye yaptığım bir şey vardı.
I did this one thing in college, just for, like, a couple extra bucks.
Aradığımız tüm cevapların kütüphanesinde olduğunu söyledi ama dil bilgisi hatası yaptı.
Aunt Josephine told us that all the answers we need were in her library, but she made a grammatical error.
Ben artık senin kız arkadaşın değilim... o yüzden yaptığım şeyler seni alakadar etmez.
Well, I'm not your girlfriend anymore, so what I do isn't really your concern.
Sana ilk kez şey yaptığımı anlatmış...
Have I told you about the first time...
Yaptığımız işi seviyorum ama bazen bu gemiden çıkmak istiyorum.
I love what we do. I do. It's just sometimes I just wish I could get off this ship.
İngiliz üst komutası bize onurlu muamele edecektir. Tıpkı benim de tutsaklarıma yaptığım gibi.
British high command will treat us honorably, just as I treat prisoners, with honor.
Sara'ya yaptığın şey yüzünden seni öldürecektim ama o beni durdurdu ve iyi ki de durdurmuş.
I was gonna kill you for what you did to Sara, but she stopped me, and I'm glad.
Yaptığım kostümde bir mermi deliği var.
That's a bullet hole in a suit I made.
Bizim yaptığımızda bu.
That's what we do.
İyi bir anne olamadığımın farkındayım, fakat yapabildiğimin en iyisini yaptım.
I know I wasn't the greatest mother, but I did the best that I could.
Lena'nın yaptığı tek şey yardım etmekti.
The only thing Lena has done is help.
Ve ne yaptığımın farkındayım, Kara.
And I know what I'm doing, Kara.
Hiç gerek yok günışığım, ne yaptığını anladım.
Don't be sorry, buttercup, I know what you're doing.
Ne yaptığını anlamadın mı?
Don't you see what he's doing here?
Senin için yaptığımı söylersem bana inanır mısın?
Would you believe me if I said I did it for you?
Senin için yaptığımı söylesem bana inanır mıydın?
Would you believe me if I said I did it for you?
Bende yaptığımın doğru olduğunu düşündüm.
I thought what I was doing was right.
Neredeyse benim yaptığım kadar iyi.
Almost as good as I do.
Yaptığımız iş hakkında iyi hissediyorum.
I feel good about the work we do.
Sanırım Maggie'nin söylemeye çalıştığı şey yaptığının harika olduğu şeye karşı olduğumuzda...
I think what Maggie's trying to say is that what you do is amazing when we're up against...
Yaptığım şeyin doğru olduğunu düşündüğüm için yaptım.
I did what I thought was right...
Luthor olduğumu duyunca insanların yaptığı şey bu oluyor.
That's what people do when they hear I'm a Luthor.
Muhakemede yaptığım hatanın bizi büyük şeyler yapmaktan alıkoymasına izin verme.
Don't let my one lapse in judgment keep us from doing great things.
Bütün yaptığım, bana bunca zamandır söylediğin her şeyi sana hatırlatmaktı.
All I did was remind you of everything you've been telling me the whole time.
Onlarla ne yaptığımızı görünce çok şaşıracaksın.
Well, when you see what we're doing with them, - it will blow you away.
Aslında basitçe, yaptığım tek şey insanları dövmek.
I mean, basically, all I'm doing is beating people up.
Eğer bunu çalıştıramazsam, yaptığımız geçidi açamayız.
If I can't make this work, we won't be able to power the portal that we're building.
- Nasıl yaptığını gösterme şansın var mı?
Can you show me how you did that?
yaptığım bu 21
yaptı 88
yaptın 100
yaptım 350
yaptılar 29
yaptık 46
yaptınız mı 19
yaptın mı 91
yaptım bile 41
yaptığını beğendin mi 27
yaptı 88
yaptın 100
yaptım 350
yaptılar 29
yaptık 46
yaptınız mı 19
yaptın mı 91
yaptım bile 41
yaptığını beğendin mi 27