Yumusak translate English
7,456 parallel translation
bu aksam, kizimla guzel bir yemek yedikten sonra, evime gidicem ve yumusak ve sicak yatagimda uyuyucam.
Tonight I'm gonna go have dinner with my daughter, and then I'm gonna go home and sleep in my nice, warm bed.
Kokusu, güzelliği, yumuşak dokusu güllerde hepsi vardır.
Scent, beauty, velvety texture, roses have got it all.
Yumuşak, güvenli ve konuksever olmasını beklersin. Ama benimki çok keskin.
You want them to be, like, soft and safe and welcoming, and mine are sharp.
- Rap şarkıları genellikle agresif ve serttir,... siz de benden daha yumuşak söylemek için sözlerini komik hale getirmemi istediniz.
- Rap songs are usually aggressive and hard, and you wanted to make fun of the lyrics by singing them in a soft way.
Yumuşak davrandığımı sanıyordum.
I thought I was being rather genial.
İçleri çok yumuşak oluyor.
They are super soft inside.
Hayır, kumlar çok yumuşak.
No, this sand is so soft.
Benim için biraz... yumuşak.
It's a little... soft, for me.
Seksi ama aşırı seksi olmayan, yumuşak ama basit olmayan, benim bir kız olduğumu gösteren ama bana öyle davranmayan bir şeye ihtiyacım var.
[sighs] I need something like, sexy but not too sexy, soft but not easy, that says I'm a girl, but don't treat me like one.
Grafit daha yumuşak ve daha koyu. Ve bunlar da diğerleri gibi, Red Wing adlı bir şirket tarafından yapılmış.
The graphite is softer and darker, and they're made by, among others, a company called Red Wing.
Yumuşak yastıklardan ekstra banyo havlularına kadar.
If you prefer foam pillows to down, for example, extra bath towels.
Elleri ve dudakları çok yumuşak.
And he's... he's real soft... with his hands and his lips.
Dokular hâlâ yumuşak.
The tissues are still pliable.
Çok yumuşak görünüyor.
It looks so soft.
bu işler için çok yumuşak, Javier.
_
Yumuşak, ha?
_
Yumuşak bir hedef o.
She is a soft target.
Yumuşak noktandan vurdum değil mi?
Hit a soft spot, did I?
Yumuşak bir noktam yok.
Ain't no soft spot to hit.
Şu tarz mesajlar, " ne kadar şişman o kadar yumuşak..
So messages like, "more cushion for the pushing"..
Böyle yumuşak olma.
Oh, come on. Don't be a lightweight.
- Durulmak için yumuşak bir kadın bul.
- Find a soft woman to settle down with. - Oh.
En yumuşak et orada bulunur.
That's where the tenderest meat is.
Bu doğru değil, yumuşak tavşan.
Hmm.
Minderim ne kadar yumuşak, ne kadar pembe ve ne kadar harika değil mi?
Ooh, isn't my tuffet soft and pink and wonderful?
Hangimizin eli daha yumuşak sence?
Whose hands do you think are softer?
Kabul etmeliyim, senin ellerin daha yumuşak.
I have to admit, your hands are softer.
Oh, yumuşak karnından vurdu dostum!
Oh, she got you, dude!
- Bilirsin onun yumuşak karnıyımdır.
Well, you know, she's got a bit of a soft spot for me.
Bağışıklık sistemi sıralama... yumuşak dokuda bunları içerir.
The immune system sort of... contains them in the soft tissue.
Peki, yumuşak doku değil sadece bulunuyor.
Well, it's not only soft tissue.
Sonra kılıç dişlerini, bıçaklar gibi kurbanının boğazındaki yumuşak eti yarıp açmak için kullanılmış olabilirdi.
Then it would have used its sabres like blades to slice open the soft flesh of its victim's throat.
Yumuşak..... ve el değmemişsin.
Soft... and untouched.
Sen, Albay yumuşak alıyoruz.
You're getting soft, Colonel.
- Vursana, yumuşak!
Kick, softie!
Dudakları yumuşak ve sarkık.
I don't...
- Yumuşak bir tadı var.
- It's a tender taste, right?
Böyle bir sıvının yumuşak ve kabarık olmasını umarak hiç durmadan çırpmıştım.
Wondering if this liquid can become soft and fluffy like that, I hopelessly kept turning the whisk.
Ben iyiyim çocuklar. Aslında yumuşak bir iniş yaptım.
I actually landed on me fluffy bits.
Sarayda güzel, yumuşak yemekler yiyorsun.
Eating good things in the palace, they all got soft.
Tom's Bistro, tüm klasik unsurlara sahip olacak ; ama küçük modern dokunuşlarla. Meşe ağacından bir bar, canlı müzik ve Pazar brunchındaki yumurtalar öyle yumuşak olacak ki pastırmanız için küçük yastıklar olacaklar.
Tom's Bistro will have all the classic elements, but with modern twists- - an oak bar, live music, and Sunday brunch with scrambled eggs so fluffy they'll be like little pillows for your bacon.
Burada yumuşak olan tek şey güverteye dökülecek olan bağırsaklarındır.
The only thing soft will be your guts spilling on this deck.
O zaman daha yumuşak yürü.
Then walk softer.
Çünkü yumuşak, güzel bir renk.
Because it's a soft, beautiful color.
# Yumuşak yanakların...
Your soft cheeks
Yumuşak bir kıyafete falan sar.
Wrap it in a soft cloth or something.
Bak, toprak yumuşak ve gevşek, sanki aceleyle ayrılmışlar gibi.
But, see, the dirt is soft and loose, like they accelerated in a hurry.
Ve onları o yumuşak öküz muhafazasında yemek.
And to eat them in those soft yak jackets.
Annen yumuşak bir yatakta uyurken onlar sert yataklarda uyuyorlar.
They sleep on hard beds while she sleeps on a soft one.
Yatağın daha yumuşak gelebilsin diye bir gece sert zeminde uyumak mı?
To sleep on the hard ground a night, that your bed may seem the softer?
Bir kadının kollarında, yumuşak yatakta bir hayat mı?
Life in the soft bed in the arms of a woman?