Zorlayamam translate English
267 parallel translation
İnanman için seni zorlayamam ama Hee Joo'nun hayaletini görmek için buradayım.
I can't force you to believe me, but I'm here to see Hee Joo's ghost.
Görmek için zorlayamam.
I couldn't force him to let me see her.
Yanımda olmanı isterim ama seni buna zorlayamam.
I'd like to keep you with me, but I won't make you stay.
- Hayır, belki de zorlayamam.
- No, perhaps not.
Ama bana söylemen için seni zorlayamam.
But I can't force you to tell me.
776'dan bahsetmeden de onu zorlayamam.
And I can't force him Unless I tell him about 776.
Herkes seçmekte özgürdür, kimseyi zorlayamam.
Everyone has freedom of choice, and I won't force anyone.
Çocuğu vermesi için zorlayamam.
I can't force the child to give it up.
Dönmüş olmanı umardım ama seni zorlayamam.
I wish you'd go back, but I can't make you.
Onu zorlayamam ya. Kararını kendi vermeli.
She has to make up her own mind.
Orada şansımı zorlayamam.
Can't take any chances there.
Seni zorlayamam, ama her zaman son bir yargılama, bir mahşer günü vardır, kralın adaletinin ötesinde...
I can't force you, but there is always a final judgment beyond the King's justice.
Seni ona dönmeye zorlayamam,... ama bir canavarın yolundan gitmeyi düşünüyorsan önce ona söylemelisin.
I won't force you to go back to him, but if you want to take the path of the beast, you must tell him so first.
- Seni buna zorlayamam.
_ I can't make you do that.
Peki, istemiyorsan, seni zorlayamam!
Alright, I can't force you if you don't want to
Ama benim size anlatmak istediğim şu : Onu kendi inancıma zorlayamam ya?
But, see, the point I'm tryin to bring up to you was, do you think I'd be tryin'to force her because it's my religion, see?
Ama elbette seni zorlayamam!
Unless you are not willing to
Tatlım, onları daha fazla zorlayamam.
Sweetheart, I can't push them no harder.
Ama seni zorlayamam!
Yes. If you won't do it.
Sizi zorlayamam.
I can't... I can't force you.
Benimle gelmeniz için sizi zorlayamam.
I can't make you go with me...
Belki zorlayamam.
Maybe not.
Elbette hatırlamak istemiyorsan, seni zorlayamam.
I certainly can't oblige you to remember if you don't want to.
Evet! ama onu çok fazla zorlayamam!
Yes, it's just that I can't force him to do it
Seni kesinlikle zorlayamam.
I certainly can't force you.
Bu konuda seni zorlayamam Elliot.
I can't argue with that.
Onları zorlayamam, ama gelecekler, senden daha yüksek kişiler.
I won't force them, but they will come, people higher than you.
Hiç kimseyi buna zorlayamam.
I won't force anyone.
Seni kalmaya zorlayamam,.. ... ama cevâbı burada.
I cannot force you to stay but I mean to have the answer.
Seni bir şeye zorlayamam.
I won't force you.
Sadece insanları istemedikleri bir şeyi almaya zorlayamam, hepsi bu.
But I just can't force people to buy what they don't want, that's all.
Seni zorlayamam.
I can't force you.
Seni zorlayamam.
I won't force you.
Zorlayamam mı _
Can't I?
Bajoryalıları ve Ferengileri çocuklarını okula göndermeleri için zorlayamam.
I can't force the Bajora or Ferengi to send their children to your school.
Ayrıca bu, bana karşı Nog haline gelebilir ve Jake'i seçmesi için zorlayamam.
Besides, it would become me versus Nog and I won't force Jake to choose.
Hayır! Marianne'i konuşmaya zorlayamam.
I cannot force a confidence from Marianne.
- Biliyorum bu adil değil ve bunun için seni zorlayamam.
- I know it isn ´ t fair, and I can ´ t make you do it.
- Flaxen, onları ekmeye zorlayamam buğdaydan bir yılda kazandıkları parayı burada bir kaç saatte kazanıyorlar.
- Flaxen, I can't force'em to plant wheat when they might make a year's salary in a few hours.
Reddediyorsan, seni zorlayamam.
I won't force you since you refuse.
- Sizi zorlayamam.
- Oh, but I couldn't impose.
Benim için dünyadaki en önemli varlık bile olsan seni doğana aykırı bir şeye zorlayamam.
Though you matter more to me than anything in the world, I can ´ t force you to go against your nature and your convictions.
Birini rızası olmadan tıbbi tedaviye zorlayamam.
I can't force medical treatment on a person against her will.
Seni değişmeye zorlayamam.
Well, I can't make you out.
Seni ölmeye zorlayamam.
I cannot oblige you... to die.
Oyun oynamak istemiyorsan seni buna zorlayamam sanırım.
You don't wanna play, I guess I can't force you.
Seni matematik takımına girmen için zorlayamam ama Açılış Balosu'nda içecek masasının başında durmanı sağlayabilirim.
I CAN'T MAKE YOU BE A MATH-LETE, BUT I CAN MAKE YOU WORK THE REFRESHMENT TABLE AT THE HOMECOMING DANCE.
Onu evde kalmaya zorlayamam.
Is it my fault she had no family?
Kendimi zorlayamam.
I'll never betray myself.
Seni hiçbir şeye zorlayamam.
I can't force you.
Seni hiçbir şeye zorlayamam.
No, I can't make you do anything.