Zorlaşıyor translate English
645 parallel translation
Bu yükseklikte, oksijen seviyesi neredeyse yarıya düştü. Nefes almak zorlaşıyor.
At this height oxygen levels have almost halved, making it difficult to breathe.
Biliyor musun, ikinci bölüğü bulmak gittikçe zorlaşıyor.
You know, the 2nd Company's getting hard to find.
Seyahat etmek gittikçe zorlaşıyor, değil mi?
Travelling's becoming quite complicated, isn't it?
Evde üç aç adam varken geçinmek her geçen gün daha zorlaşıyor.
It's getting harder and harder with three hungry men in the house.
Gittikçe zorlaşıyor.
This grows too difficult.
Cal, nefes almak zorlaşıyor.
Cal... it's getting hard to breathe.
Neden bir anda bu kadar zorlaşıyor ki?
Why is it so difficult all of a sudden?
Hayat giderek zorlaşıyor.
It's getting harder to make a living.
Her seferinde daha da zorlaşıyor.
Each time it gets harder.
Nefes alıp vermek zorlaşıyor, gözler beyaza dönüyor.
Breathing becomes heavy, eyes turn white.
Her seferinde daha da zorlaşıyor.
Each time it becomes more difficult.
Kaliforniya'ya ulaşmak gittikçe zorlaşıyor gibi.
Seems like it gets harder and harder to get to California.
Gittikçe zorlaşıyor.
It's getting tighter.
Malları almak gittikçe zorlaşıyor.
It's harder to get the goods.
Onun ötesi, tabi ki daha zorlaşıyor.
Beyond that, of course, it becomes more difficult.
Daha da zorlaşıyor.
It makes it harder.
Aslında erkekleri severim ama bir kere gerçeği görünce, her şey zorlaşıyor.
No, I actually like them a lot, but then, once you get to that point, it becomes impossible.
İşler giderek zorlaşıyor.
Well, things are getting tougher all the time.
Gittikçe zorlaşıyor.
It's going to be tough.
Giderek zorlaşıyor.
This is going to be difficult.
Çok zorlaşıyor.
Very difficult.
Sonuç olarak, tanınmaları zorlaşıyor.
Consequently, they are difficult to recognize.
Para bulmak zorlaşıyor.
Money's harder to find.
Almak gitgide daha da zorlaşıyor şimdi de döviz bürosu sorular sormaya başladı.
It's becoming more and more difficult to get them, and now the exchange is starting to ask questions.
Bu kolay değil, giderek daha da zorlaşıyor.
It is not easy, and it is getting harder all the time.
Bu da tıpkı evlilik gibi dostlar. Bu gençler ara sıra kendi başlarının çaresine bakmak zorunda kalıyor. Fakat yorgunlukları arttıkça tek başlarına ayakta durmaları da zorlaşıyor.
Just like in marriage, folks, these kids have got to get off by themselves once in a while, but exhausted as they are, it's tougher to stay on their feet alone, so keep your eyes on them, because it may be all over soon
Katili bulmak gittikçe zorlaşıyor.
Not an indication.
Yıllar geçtikçe, sindirim zorlaşıyor. - Evet, Başçavuşum.
With age, digestion becomes more of a problem.
Savaş karşıtı harekete sızmak gitgide zorlaşıyor.
It's getting hard to infiltrate the anti-war movement.
Burda yaşamak gittikçe daha da zorlaşıyor.
It's getting hard to live here
İnsanların bu kadar acımasız olduğunu gördükçe herhangi bir şey için umut etmek zorlaşıyor
It's so hard to have any hope about anything after you see how completely inhuman people can be
Adam sayısı arttıkça kontrol etmesi zorlaşıyor.
The more he has, the less they control themselves.
Hayat gün geçtikçe daha da zorlaşıyor!
Life's getting tougher everyday
Gittikçe zorlaşıyor.
It's going to be difficult.
Şey bilet bulmak git gide daha da zorlaşıyor.
Yeah, well, tickets are going to be scarcer and scarcer from here on in.
İnsan yaşlandıkça bunu söylemesi zorlaşıyor.
A man gets older, it's harder to say that.
Her maç daha da zorlaşıyor.
Each game gets tougher.
Gittikçe zorlaşıyor.
It's getting difficult.
Bu Kızılderili bölgesi ilerledikçe daha da zorlaşıyor.
The deeper we get into this reservation... the rougher it gets.
Gittikçe zorlaşıyor.
It's getting harder every day.
Bazen konuşmak zorlaşıyor.
It's difficult to talk sometimes.
Gıda bulmak git gide daha da zorlaşıyor.
It's getting harder and harder to find food...
Oysa gittikçe onlarla bağlantı kurmam zorlaşıyor.
I'm finding it... harder and harder to stay in touch.
Hayat devamlı zorlaşıyor.
Life gets tougher all the time.
Bu şeylerden bulmak gittikçe zorlaşıyor.
These pieces are becoming increasingly rare.
Kasabadan buraya gelmek her hafta zorlaşıyor.
This hike from town is gettin'longer every week.
İdare edilmen zorlaşıyor sıska.
You're gettin'tough to deal with, slim.
Nefes almak zorlaşıyor, değil mi?
It becomes difficult to breathe, Is it not?
Bundan sonra hesaplar daha da zorlaşıyor.
Now the estimates get tougher.
Uzaklardan haberleşen balinaların işi giderek zorlaşıyor olmalı.
Whales communicating across the oceans must've experienced greater and greater difficulties.
İçindekileri tutmak zorlaşıyor.
It takes more holding it back.