Çantada keklik translate English
546 parallel translation
Beni çantada keklik mi sandın?
Do I look like a pushover?
Dinle, o şarkıyı alırsak, Palas işi çantada keklik demektir.
Listen, kid, if we can get that number, we're a cinch for the Palace.
- Çantada keklik bebeğim.
- Why, it's cream in the can, baby.
Çantada keklik.
It's... It's in the can.
- Onlar çantada keklik.
- They're a pushover.
Çantada keklik. Daha fazlasını ne zaman kazanıyoruz?
- When will we get more?
Fakat çocuk oyuncağı, çantada keklik.
But you're a cinch. It's in the bag.
O çantada keklik.
He's a cinch.
- Rutinin nasıl Mary? - Çantada keklik.
- How's your routine, Mary?
Çantada keklik.
Why, it's a cinch.
Onu yakalamayı çantada keklik olarak görmeyin.
Catching him is no piece of cake
Çantada keklik.
It's in the bag.
Bu genç delikanlılar, evli bir kadını çantada keklik görüyorlar ve kocalarının umursamamasını bekliyorlar.
These young bucks expect a married woman to be a pushover and the husband to look the other way.
Tanrım, bu iş çantada keklik olacak.
Boy, this is going to be a cinch.
Sözleşmen çantada keklik sayılır.
Your contract's as good as in the bag.
Çantada keklik sekiz saf.
Eight pushovers, like shooting fish in a barrel.
Burada başardıysak, New York çantada keklik.
If we're a hit here, it's a cinch in New York.
Zaten fazla kolaydı, hepsi çantada keklik.
It's like shooting fish in a barrel, anyway.
Bu çantada keklik.
It's in the bag!
Grindle'i çantada keklik edene dek hiçbir şeyin inşaatını başlatmayacağım.
I'm not going to start building anything until we've got Grindle really in the bag.
Çantada keklik.
Eggs in the coffee!
Ed burası çantada keklik demişti.
Ed said this joint is a cinch.
Çantada keklik.
A dead cinch.
Seçimler çantada keklik.
The election's in the bag.
Bu turnuva senin için çantada keklik.
You're a cinch to win this, you know.
- Şüphesiz! - Bu iş çantada keklik
- It's a cinch.
- Çantada keklik.
- A cinch.
Bunlar çantada keklik.
This is money in the bank.
Benim randevum da çantada keklik kabul edildi.
My date just took it for granted.
Şey, çantada keklik değil, ama kamarotla akşam yemeği yedim.
Well, it's not in the bag, but I did have dinner with the purser.
Aşağı düzey o zaman çantada keklik olacaktır.
Low field would be a cinch then.
Elbette. Çantada keklik.
- Sure, kid. I'm a cinch.
Çantada keklik yani!
It's in the bag then!
Çantada keklik.
Why, this is a cinch.
Kart destesiyle ve yarış kuponuyla yapamayacağın çantada keklik bir iş.
It's a cinch you're not gonna do it with a deck of cards and a racing form.
Çantada keklik ha...
There must be money in the box...
Önde gelen bir eleştirmen, çantada keklik.
I'm a first-string critic, a sitting duck.
Çantada keklik.
It's a cinch.
Çantada keklik bilin.
That's in the bag.
Seni çantada keklik olarak düşünmesini istemedim.
Why? I didn't want him to think you were a pushover.
* Bazı erkekler der judo çantada keklik
* Some men sayjudo is their dish *
Çantada keklik.
It's as if we have it in the bag.
Seninle bu iş çantada keklik.
With you it's a cinch.
Bak ne diyeceğim, Zümrü-dü Anka Lavtasını Yin Yang savaşçılarının elinden aldık bir taş parçası, çantada keklik olur.
Tell you what, we've got the Phoenix Lute from the hands of the Yin Yang Swordsmen ; a piece of stone would be more like a piece of cake.
- Çantada keklik. - Benimdir.
She has one that's a pushover.
Çantada keklik bayım.
It`s gonna be like money from home.
Tabii çantada keklik.
Money from home!
- Çantada keklik!
Aww snap!
Cantada keklik.
Well, it's in the bag.
Cantada keklik.
It's a cinch.
Yerdeki gibi çalïsïyor, cantada keklik olmalï.
It works the way it has on the ground, it ought to be a cinch.
çanta 89
çantan 18
çantamda 34
çantada 19
çantam 79
çantanda ne var 16
çantam nerede 28
çantayı al 22
çantamı unuttum 16
çantada ne var 43
çantan 18
çantamda 34
çantada 19
çantam 79
çantanda ne var 16
çantam nerede 28
çantayı al 22
çantamı unuttum 16
çantada ne var 43