Çantan translate English
4,369 parallel translation
Bir karta, telefon numarası yazdım. Çantanın içinde kart.
I put a cell number for you on a card.
Ben de CIA'i, İç Güvenlik'i, vatanseverlik yasasını ve sizin gözünüzde gözlüğünüz, elinizde çantanızla bu odada bulunma ve ahkam kesme hakkınız için savaşıp ölen pek çok kadını ve erkeği temsil ediyorum.
I represent the CIA, the Department of Homeland Security, the Patriot Act, and all the men and women who ever fought and died for your right to stand in this room with your glasses and your briefcase and spout your crap.
Çantanızı ve ceketinizi alabilir miyim efendim?
May I take your briefcase and jacket, sir?
Para için geri döndü, ve eminim ki para da o çantanın içinde.
It was for the money, and I'm pretty sure it is in that bag.
Bir çantanın içine 50 milyon koyun ve iki saat içinde oraya bırakın.
Put Rupees 50 million in a bag.. .. and leave it there in two hours time.
Erkek arkadaşınla Arlo'nun evine gittiniz. Çantanın orada olacağını...
You and your boyfriend went into Arlo's.
Kartı verdiği zaman Bloom çantanıza yerleştirmiş olabilir mi?
Could Bloom have planted it in your bag when he gave you the card?
Çantanı al.
Take your bag.
Çocuk çantanın içine girip kendisini köprüden aşağı atmadı.
The boy didn't climb into a suitcase and throw himself off a bridge. I don't know.
Çantanı toparla.
Pack your bags.
Git çantanı hazırla hadi.
Go grab your backpack.
Beth çantanın bende olduğunu söylememi istedi.
Look, Beth said to say I have the briefcase.
Telefonu bu çantanın içinde yok.
His phone is not in that bag.
- Çantan.
- My bag.
Çantanıza bakabilir miyim?
Can I look in your purse?
Seçkin bir çantanın değerini bilirsin herhalde.
You must not know the value of a vintage purse.
Hatırlıyor musun, çanta kitabımı almak için kendi çantanı atmıştın?
Remember that time you threw out your back while picking up my book bag?
Mango-papayalı * karidesli bir takoyu çantanın dibinde ezilmiş fıstık ezmeli ve jöleli sandviç için kaçırıyorsun.
_ _
Okul çantanı unutma.
Don't forget your schoolbag.
Efendim, her ne varsa siyah çantanın içinde var.
Sir, whatever it is, it's in a black bag.
İşte çantanız, Gundappa efendim.
yöu've the bag, Gundappa sir.
Şimdiye kadar yapmadıysanız, lütfen el çantanızı önünüze veya koltuk altına düzgünce yerleştirin.
If you haven't already done so, please stow your carry-on luggage underneath the seat in front of you or in an overhead bin.
Burada acil yardım çantan var.
Uh, you got an emergency kit here. That's good.
Parası ödenmeyen bir ürünü kendi çantanıza koyma teşebbüsünde bulundunuz.
You are attempting to place an item in your bag that has not been paid for.
Bu çantanın içindekini istiyorsun musun yoksa biraz daha mı vaktimi boşa harcamak ister misin?
Now, you want what i got in this briefcase or you want to waste some more of my time?
Ann Perkins, o ilgi çekici çantanın arkasından seni görebiliyorum.
Ann Perkins, I see you behind that attractive purse.
Çantanın içerisinde uluslararası çapta dönen bir silah ihracatına yönelik şantajın kaydını ve bu tabancayı buldum.
In the case, I found data on an internal weapons exportation racket and this gun.
Önce "Haig nereden" dedi sonra da nükleer bir saldırıyı başlatabilecek füze fırlatma şifrelerinin bulunduğu çantanın bir kopyasına gönderme yaptı.
He said, "General Haig get..." And he made a reference to the copy of the briefcase with the missile-launch codes that could authorize a nuclear attack.
Adamın elinde nükleer çantanın bir kopyası var.
He's holding a copy of the nuclear football.
Eğer çantan ile birlikte bir köprünün altında uyumak istiyorsan sen bilirsin ama çocuklarım kalıyor.
If you want take your bags and sleep under abridge but my children are staying.
Çantanı kafede unuttun.
You left your bag at the cafe.
Arabada konuşabilirsiniz. Atıştırma çantanızı kapın bakalım.
You can do that in the car.
Çantanı al hadi.
Grab your purse.
Hey, dinle, alınma ama eğer burada bir polis köpeği olsaydı,... çantan için havlar mıydı?
Hey, listen, not to harsh your mellow, but if I had a police dog here, would he be barking at your bag?
- Çantanız.
Your bag.
Bu çantanın içinde ne var?
What's in that bag?
Çantanı da al.
Grab your bag.
Sana şimdi peçete vermeyi teklif ederdim ama sana verdiğim çantanın içinde var. O yüzden...
I'd offer you a tissue right now, but it's in the travel case I got you, so...
Bari çantanı bize ver.
At least hand us your bag.
Çantanı açar mısın?
You mind opening your bag?
Çantanı hazırla.
Alright.
Yüce Tanrım. Gümrükten geçerken çantanı bana taşıttığın için teşekkürler!
Oh for the - - and thanks for making me carry your bag through customs!
- İlk yardım çantan var mı?
You got a first aid kit? I-
Çantanı şuraya bırakabilirsin, sana etrafı gezdireyim.
You can drop your bag there, and I'll show you around.
- Onun. Sırt çantanızı koltuğunuzun altına koymanız gerekecek bayım.
Sir, you'll have to put your backpack under your seat.
Çantanı kendi koltuğunun altına koysana! O koltuk benim.
Why didn't you put your bagunder your seat?
Lütfen çantanızı kendi koltuğunuzun altına koyun beyefendi.
This is my seat. Sir, please, put your bag under your seat.
Peşinde dolaşıp çantanı taşıdığım evre.
The stage where I just stand around holding your purse.
Çantan güzelmiş Deeks.
That's a nice purse, Deeks.
Ayrıca kurşunun, çantanın içindeki Aqua Nobile parfüm şişesini kırdığını biliyoruz.
We also know that the bullet... broke your bottle of Acqua Nobile perfume in your purse.
- Tatlım, çantanı al.
Here, take your purse.
çantanda ne var 16
çanta 89
çantada 19
çantamda 34
çantam 79
çantada keklik 60
çantam nerede 28
çantayı al 22
çantamı unuttum 16
çantada ne var 43
çanta 89
çantada 19
çantamda 34
çantam 79
çantada keklik 60
çantam nerede 28
çantayı al 22
çantamı unuttum 16
çantada ne var 43