Şey efendim translate English
3,360 parallel translation
Efendim, bildirmem gereken bir şey var!
Sir, allow me to report!
Sizi neşelendirecek bir şey isteyeceğinizi düşündüm, efendim.
- Thought you'd like a pick-me-up, sir.
Efendim, siz harekete geçmeden, ben hiçbir şey yapmadım.
Sir, I didn't do anything before you did.
Önemli bir şey değil, efendim.
Oh. Uh, it's- - it's nothing, sir.
Anladım, efendim, fakat önemli bir şey değil.
Sure, sir, but really, it's nothing.
Başka bir şey var mı, efendim?
Is there anything else, sir?
Kesinlikle öyle bir şey yok efendim.
No. Not at all, sir.
Saygısızlık etmek istemem ama öyle bir şey yok efendim.
With all due respect, sir, no, you don't.
- Her şey yolunda mı, efendim?
Everything all right, sir?
Bir şey görüp görmediğinizi bilmemiz gerek efendim, bir şey varsa.
- Help a guy. - I need to know if you saw anything. Anything at all.
Elle tutulur bir şey yok efendim.
Nothing concrete, sir.
Efendim, üzgünüm tüm gece etrafta öylece dolandın, size söylemem gereken bir şey var.
Sir. I'm sorry, I've been driving around all night.
Efendim umarım kızmazsınız ama her şey yolunda mı?
Sir, I hope you don't mind me asking, but is everything all right?
Bir şey buldum efendim.
I have something, sir.
Oh, biz Beşizler Yeşil Çiftçiler Kulübü'yüz, ve size bir şey söyleyeceğim, efendim.
Oh, we are the Quincy Green Farmers Club, and I'm gonna tell you something, sir.
Görmeniz gereken şey şu efendim.
That spot, sir,
- Neden bana bildiğiniz bir şey söylemiyorsunuz? - Bunu da henüz bilmiyoruz, efendim.
We don't know that either, sir.
- Efendim, böyle bir şey...
Sir, it's not...
Bir dakika efendim, açık deniz maceranızda paylaşacağınız bir şey yok mu?
Wait, sir... Are you sure there's nothing more you wish to share about your high seas adventure?
Şey, evet efendim.
Uh, yes, sir.
Bir şey değil efendim.
Welcome sir.
Efendim, bana söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Sir, is there anything you want to tell me?
Şey, efendim, ben -
Well, sir, I...
Şey, efendim, şöyle bir durum var...
Uh, sir, um, we have a situation.
Bu lanet olası şey! Bu O'Hare'i nasıl etkileyecek Efendim? Bizimle oynuyor.
He's toying with us.
Şey, efendim...
Well, sir...
Efendim, bir şey diyebilir miyim?
Sir, can I say something?
Efendim! Evlilik için bir çok şey almam gerek! Nakit olursa daha iyi olur!
I've to buy many things for the marriage I'll be glad if I get it by cash
Efendim Serena, her şey yolunda mı?
Hello, Serena. Everything okay?
Efendim, sen hiç bir şey içmedin.
Sir, you aren't drinking anything.
Pek çok şey, efendim.
A lot, sir.
- Bu görevle ilgili göründüğünden daha çok şey biliyor gibisin, Gibbs. - Hayır efendim.
- Sounds like you know more about this mission than you should, Gibbs.
Hakkınızda çok şey duydum, efendim.
I've heard a lot of great things about you, sir.
Efendim, Mahesh'in yanlış bir şey yapmadığını sekretere söyler misiniz?
Sir, please tell the Joint Secretary that Mahesh didn't do any wrong.
Evet, olay yerinden dört blok ileride oturuyor ve şu anda olay yeri inceleme onu cinayete bağlayabileceğimiz herhangi bir şey var mı diye araştırıyor efendim.
Yeah, he lives four blocks away from the crime scene, and CSU's going through his apartment right now to find... e-evidence to link him to the murder.
Brunch menümüzden bir şey alır mıydınız efendim?
Will you be having one of the brunch selections, sir?
Şüpheli bir şey yok efendim.
Nothing.
- Efendim, bir şey daha var, acil.
- Sir, one more thing. It's urgent.
Şey ben sadece... çok üzgünüm, efendim, ancak bu suç laboratuvarının başı Mac Taylor'ın yerini alacak kişi siz değilsiniz.
Well, uh, I'm just... so sorry, sir, you're just not the man who replaces Mac Taylor at the head of this crime lab.
Şey, efendim, Bu genç hanımın sorumlu olduğuna dair herhangi bir kanıtınız var mı?
Well, sir, do you have any proof that this young lady's responsible?
Ben bir şey söyleyemem efendim.
I don't know anything about that, sir.
Başka bir şey var mı, efendim?
Anything else, sir?
- Şu an bir şey belli değil, efendim.
Sir, she's being held under observation.
- Henüz bir şey yok, efendim.
Nothing yet, sir.
Efendim, eminim her şey yolunda gidecektir.
Sir, I'm sure everything will be fine.
Şey, sanki bunlar üç ayrı bölümmüş gibi geliyor da efendim.
- WELL, IT'S JUST THAT THAT SOUNDS LIKE, UH, THREE PARTS RIGHT THERE.
Yok bir şey, efendim.
Nothing, sir.
Efendim, adam bana 20 dakika verdi ama karşılığında hiçbir şey istemedi.
Sir... He gave me 20 minutes, and he didn't ask for anything in return.
- Şey, eğlenmelik bir şey bu, efendim.
- Well, that is holly jolly, sir.
- Efendim, bilmeniz gereken bir şey var.
Sir, there's something you should know.
Bir şey bulmuş olabiliriz efendim. Jamie, videonun izini sürüyordu.
Jamie's been tracing the video's origin.