Şeyi translate English
197,805 parallel translation
Değer verdiğim her şeyi paramparça etti... evimi, babamı, halkımı.
He ripped away everything that I cared about... my home, my father, my people.
Her şeyi içine atmayı bırakmalısın.
You have to stop holding everything in.
Bu dünyanın en zor şeyi.
It's the hardest thing in the world.
Söylediğim şeyi unut.
Forget I said that.
Yürekten istediğin her şeyi hak ediyorsun.
You deserve whatever your heart is set on.
O vazifeleri yerine getiremediğin için... hiçbir şeyi hak etmiyorsun. Eski bir Kurtarıcı'nın kıymetsiz aşkını da... halkının minicik hapishanesini de.
Because you have failed spectacularly to carry it out, and thus deserve nothing... not the paltry love of an ex-Savior, nor the teeny-tiny prison of your people.
Birçok şeyi hak ediyorum... ve onların hiçbirini benden almana izin vermeyeceğim!
I deserve many things, and I will not let you keep any of them from me!
Yasemin, senin için her şeyi yaparım.
Jasmine, I'd do anything for you.
Ama bana aynı şeyi Jafar söylediğinde anladım ki...
But when Jafar told me the same thing,
Benim yapamadığım tek şeyi. Kara Peri'yi öldür.
The one thing I never could... kill the Black Fairy.
Onun hakkındaki her şeyi öğrenmem lazım.
I need to know everything about her.
Benimle her şeyi paylaşmazlarsa nasıl yardım edeceğim?
How am I supposed to help if they won't share everything with me?
Aynen ve içine ettin. Bu işin içinde kalmak istiyorsan bilmem gereken her şeyi söyle.
Yeah, and you messed it up, so you want me to keep you on this, tell me everything that I need to know.
Her şeyi biliyor olabilirler.
They could know everything.
Boru hattı yüzünden her şeyi kaybediyoruz.
We're losing everything to that pipeline.
Büyük bir şeyi hedef aldığını biliyoruz.
We know she's planning on targeting something big.
Büyük liderler her şeyi kontrol altına almanın imkânsız olduğunu bilirler.
Great leaders know that it is impossible to take everything on themselves.
Görünüşe göre hükümet her şeyi kontrol ediyor.
Seems like the government controls everything.
Hayatının her dakikası yapmanı istedikleri şeyi yapmakla harcanıyor. Bir düşün en son ne zaman kendin için bir karar verdin?
Every minute of your day is spent doing something that they want you to do, I mean, when was the last time you made a decision for yourself?
İkimizin de aynı şeyi istediğini anlaman için daha ne kadar kişi ölecek?
How many more will have to die before you realize we want the same thing?
Hayır, aynı şeyi istemiyoruz.
No, we don't.
Ama şunu bilmelisin ki, bütün gece yaptığınız her şeyi duydum.
But you got to know, I can hear every thing you do all freakin'night long.
Her şeyi mi?
Everything?
Evet, seni kıç tokatlayan aptal, her şeyi.
Yes, you ass-slapping fool, everything.
sana bütün gece düşünüp durduğum şeyi söyleyebilir miyim?
Can I tell you something that I've been thinking about all night?
Her şeyi aldınız!
You took everything!
Senden istediğimiz her şeyi getirdin mi?
Did you bring us everything we asked for?
O kadar şeyi kurşun geçirmez değilken mi yaptın?
Stuff you did and you're not even bulletproof?
Hastalık Kontrol'deki arkadaş bize her şeyi anlatmıyor.
You know, our CDC friend isn't telling us everything.
Beni özgür bırakıp tedaviyi verdiğinden beri yapacağım dediğim her şeyi yaptım.
Well, since you liberated me and gave me the cure, I've done what I said I was gonna do.
Doğru şeyi yaptığına inandığını biliyorum fakat...
I know you believe you're doing the right thing, but...
Buradan uzaklaşıp her şeyi unutabilirsin.
You can walk away and forget about it.
Bu işi yapabileceğini biliyorum fakat öyle görünüyor ki Kanan ondan her şeyi bir anda öğrenmesini istiyor.
I know she can do it, but it just seems like Kanan is asking her to learn everything at once.
Ben de aynı şeyi söyleyebilirim.
I can say the same.
Beni öldürmeniz hiçbir şeyi değiştirmez.
Killing me won't change anything.
Her şeyi değiştirebilirdi.
It could have changed everything.
Böyle bir şeyi kim yapar ki?
Who would do such a thing?
Zayıf adamın söylediği her şeyi yaptım.
The thin man... I did everything he said.
Her şeyi öğrenecekler.
They'll find out everything.
İtiraf ederim... her şeyi.
I'll confess... to everything.
Rachel, senden alınan her şeyi sana sunuyor.
Rachel is offering everything that's been taken from you.
Eşinize her şeyi açıklayacağım, Bay Hendrix.
I'll explain everything to your wife, Mr. Hendrix.
Bu da her şeyi kontrol eder.
And it controls everything.
"İçimdeki bir şey, yapmasını beklediğim şeyi yapmıyor." der.
"I've got something inside of me that is not doing what I expect it to do,"
Bir şeyi yere sabitlemeye çalışırken, yer çekimi yok.
So, if you're trying to get leverage to put something into the ground, you don't have that.
Metal şeyi indirebilir miyiz?
[woman] Can we get the metal thing down?
O kameraları aşağı indirmek için çok çaba sarf ettik ve her şeyi... Her şeyi doğru yaptığımızı sanmıştık.
We put a lot of effort getting those cameras down, and we thought we'd... we'd done everything right...
İki dakika görüntü aldıktan sonra, her şeyi alıp bir sonraki yere geçip aynı şeyi tekrarlarsın.
And then you would take two minutes of footage, then you'd pick everything back up, move onto the next site, and do the same again.
Mercanlarla ilgili bildiğim her şeyi öğrenmek için kullandığım bütün bilgiler ondan geliyordu.
He was the information that I used on a daily basis to learn everything that I know of corals.
Her şeyi görmüşsünüz.
You covered the whole thing.
Kullanacağım her şeyi sana mı yollayayım?
Just send you everything I'm gonna take?