Akıl translate Spanish
11,542 parallel translation
Evet, akıl almaz derecede ilerlediğimi görür görmez hepsi kendimi ne denli toparladığımı anlayacaklar.
Sí, una mirada a lo sorprendentemente lejos he llegado. y verán lo ordenada que está mi vida.
Bizim kasabadaki son atı yıllar önce akıl hastanesi için jelatin yapmaya kullanmışlar.
El último caballo de nuestro pueblo se usaba hace años para hacer gelatina para la residencia de locos.
Ama Ma'an'ın dışındaki bu yeni petrol rezervi keşfi akıl almaz bir mucize.
Pero este nuevo descubrimiento de una reserva de petróleo aquí, en las afueras de Ma'an es un regalo con un valor incalculable.
Göz doktoru yerine akıl hastanesine gelmişsiniz.
¿ Te trajeron al psiquiátrico en lugar de al oftalmólogo?
Şimdi hakikaten akıl hastanesindeymişim gibi geliyor.
Ahora realmente parece que estoy en un psiquiátrico.
Sizin gibilerle olup akıl sağlığımı nasıl koruyabilirim?
¿ Cómo puedo no volverme loco con tipos así?
Burası da bir akıl hastanesine göre fazla ciddi bir ortam.
Este lugar es demasiado serio para ser un manicomio.
Akıl hastanelerinde iki tip insan olur.
Yo... En un psiquiátrico hay dos tipos de personas.
4 Yıl Sonra Akıl Sağlığı Değerlendirme Komitesi
[4 años después. Comité de evaluación de la salud mental]
Çöp toplayıcılığı ile uğraşmak hiç akıl karı değil, Bay Jarvis.
Nunca es inteligente esperar a recopilar basura, Sr. Jarvis.
Yani, akıl sağlığımın yerinde olmadığını söyleyerek kendimi savunabilirim, değil mi?
Eso significa que estoy bien para una defensa por enajenación mental, ¿ verdad?
O kutuyu Keck'in körüğüne koyduğumda akıl sağlığım yerindeydi. Arı akarlarını kovanlarıma koyarken gördüğümde olduğum gibi.
Cuando puse ese cartón en el ahumador de Keck, estaba en mi sano juicio, al igual que lo estaba cuando lo vi poner esos ácaros en mis colmenas.
Ben de onun akıl sağlığını sorguladım, çünkü ikimiz de on yaşındayız.
He cuestionado su cordura, porque ambos tenemos diez años.
Ben sadece senin akıl sağlığını kurtardım.
Te he mantenido cuerdo.
Sana ve akıl almaz sırlarına daha da sahip olmalıyım.
Debo tener más de ti y de tus insondables secretos.
Bu tabi ki de akıl sağlığınızla.. ... birlikte tamamlanacak.
Eso es, por supuesto, si completa su iniciación con su sensatez intacta.
Ben sadece senin akıl sağlığını kurtardım!
¡ Acabo de salvarte la cordura!
Kutsallıktan uzak mezarların rutubeti içinde sır dolu uğraşımın dehşetine kim akıl sır erdirebilir?
¿ Quién puede concebir los horrores de mi encubierta tarea, hurgando en la húmeda oscuridad de las tumbas?
Tam bir akıl küpü.
Él es muy inteligente.
- Akıl almaya mı geldin?
- ¿ Era el consejo que querías?
- Akıl sana hiç lazım olmadı ki.
- Nunca lo dijiste.
Ona bazen akıl veriyorum.
Le doy algunas perlas de sabiduría.
Bunu daha öncesinde akıl edebilseydi keşke.
Ella debería haber pensado en eso antes.
Bütün biyologlar mutlaka dünyadaki hayat sürecini izlemek ister ve bu izledikleri milyarlarca yıl sonunda akıllarına gelen... "Bütün bu olanlar nasıl oldu da işe yaradı?" sorusudur.
A cualquier biólogo le gustaría ver cómo se reprodujo la película de la vida en la Tierra y de hecho ver las transciciones que ocurrieron en esos varios billones de años y preguntarse : "¿ por qué funcionó como lo hizo?"
Evet ama ilişkileri güllük gülistanlık değilmiş. 4 yıl önce kendisini bıçakla tehdit ettikten sonra annesi onu akıl hastanesine yatırmak istemiş.
Sí, pero su relación estaba lejos de ser de color de rosa. Hace cuatro años, su madre lo internó en una institución mental estatal después de que la amenazara con un cuchillo.
"Operasyon Akıl Oyunları."
"Operación Mente Maravillosa".
Oxford'lu Prof. Nick Bostrom... süper zeki insan ötesi torunlarımızın... akıl yapısını anlamaya çalışıyor.
El filósofo Nick Bostrom de la Universidad de Oxford trata de meterse en la mentalidad de nuestros descendientes posthumanos súper inteligentes.
Juergen Schmidhuber, Lugano'da bulunan... İsviçre Suni Akıl Laboratuvar'ında çalışıyor.
Jürgen Schmidhuber es director del Laboratorio Suizo de Inteligencia Artificial en Lugano, Suiza.
Sevdiceğine yazdığını akıl edemedim.
No te imaginaba telegrafiando a tu amorcito.
Akıl, kabullenmeyle gelir, tatlım.
La sabiduría viene con la aceptación, querida.
Gelecek yıl için erken davranmanız çok akıllıca.
Es tuyo. Fueron muy inteligentes adelantándose un año.
Bir kez olsun akıllılık et.
Sé listo por una vez.
Bu tek başına geçirdiğim zaman akıl sağlığımdan emin olmamı sağladı.
Este periodo de soledad ha... me ha clarificado ciertos... juicios primordiales.
Ağzını bağlarken karın akıl almaz şeyler söyledi.
Tu esposa ha dicho algunas cosas increíbles mientras la amordazábamos.
- Şimdi kim akıl almaz şeyler söylüyor?
¿ Ahora quién cuenta cosas increíbles?
Çünkü herif sikik bir akıl hastası.
Porque es un puto maniaco.
İdarenin nasıl olacağı konusunda akıl vereceğini tahmin ediyorum.
Supongo que para recibir orientación sobre como gobernamos.
Akıl kârı değil.
Es una locura.
Akıl verdiğiniz için minnettarım Milus ama bildiğiniz gibi ben kocam değilim.
Lo aprecio tanto, Milus. Pero como sabes, yo no soy mi esposo.
Akıl sağlığın şu anda beni ilgilendirmiyor hizmetkâr.
En estos momentos tus preocupaciones no me preocupan, doncella.
İdarenin nasıl olacağı konusunda akıl verecek.
para recibir orientación sobre como gobernamos.
Danışacak birini getirmemek akıl kârı olmadı belki.
Tal vez fue insensato no haber traído un consejero.
- Maddox için akıl kârı olmaz.
Eso sería insensato. Para Maddox.
Böyle bir tehlike ile karşı karşıya kalana kadar beklemek... -... akıl kârı değil mi?
- ¿ No es más inteligente esperar antes de correr tal riesgo?
Rehine kurtarma saf bir akıl oyunudur.
El rescate de rehenes es, en esencia, un juego mental.
Bizi test etme amaçlı bir tür akıl oyunu.
Es como un juego mental para ponernos a prueba.
Hayır, aksine, kendine tanı koyuyorsun. Akıl sağlığın yerinde demek bu.
No, por el contrario, te autodiagnosticaste, lo cual es un signo de que te estás curando.
Sanırım mermiler uçuşmaya başlayınca kaçmayı akıl etti.
- Supongo que tuvo la buena idea de salir corriendo cuando empezó el tiroteo.
50'li yaşların sonlarında, ince yapılı, ak saçlı, 185 cm. civarı.
Cincuenta y muchos, complexión delgada, cabello entrecano, puede que mida un metro ochenta y ocho.
- Senin de öyle. Akıntıya karşı kürek çekmek belli bir kararlılık gerektirir.
Bueno, se requiere cierta determinación para remar contra la corriente.
Yanılırlar ve o telefonu kapatırlar. Ve kendi sevdiklerine gülümseyecekler. Ve hiç kimse daha akıllı olmayacak.
Se equivocan y dejarán el teléfono... y reirán con su amado y... nadie se dará cuenta... porque la persona a temer... es la que tiene toda tu confianza.
akıllı 91
akıllı kız 59
akıllı ol 60
akıllıca 76
akıllısın 37
akıllı adam 23
akıllı çocuk 79
akıllı köpek 29
akıl almaz 16
akıllı kız 59
akıllı ol 60
akıllıca 76
akıllısın 37
akıllı adam 23
akıllı çocuk 79
akıllı köpek 29
akıl almaz 16