Altından translate Spanish
8,837 parallel translation
- Onu rahminin altından çekip çıkarıyorum.
- Jalaré a través de su bajo vientre.
Onun topraklarında altından nehirler var.
Escuché que en sus tierras hay ríos de oro.
Birkaç verimsiz hasattan sonra Çiftlik Bürosu gelip elimizin altından çalmaya ve avucunu açmış bekleyen ilk 7. nesillere vermeye karar verdi.
Y después de un par de malas cosechas, El Departamento de Granjas decidió venir y robarla debajo de nuestras narices para dársela a los primeros séptima-generación que llegaron con sus manos estiradas.
Bu yüzden DNA'm tırnaklarının altından çıktı.
Por eso está mi ADN bajo sus uñas.
Altından.
Por debajo.
Fırtına için boşaltma çıkışı kuzeye uzanıyor. Sıçrayanlar'ın altından geçip Savan'a dökülüyor.
la cloaca va hacia el norte, va por debajo de los skitters, y sale justo fuera de la sabana.
Zeki bir kadın, ama altından alkamayacağı işlere bulaşıyor.
No va a pasar. Es inteligente, pero ella es excedida.
Arkham Projesi'yle yer altından ilgilenmemiz.
El involucramiento del submundo criminal en el proyecto Arkham.
En altından en üstüne kadar.
Empezando por la más baja... hacia arriba.
Kimseye yakalanmadan önce altından geçip çık. - Tamam ama...
Pasa por debajo y sal de aquí enseguida antes de que alguien te vea.
- Bu, büyükannesinin kapısının altından, gece yarısı attığı bir mektup.
- Querida mamá, como siempre soy... - Es una carta, veréis, que ella deslizaba por debajo de la puerta de su abuela por la noche.
Ya altından kalkamazsam?
¿ Qué pasa si no puedo soportarlo?
Hani şu tüm gece uyanık kalıp sevgilinizin babasının süs havuzunun altından çıkarılmasını bekleme duygusunu bilir misiniz?
¿ Conoces ese sentimiento cuando has estado toda la noche despierto esperando descubrir si el padre de tu novio estaba enterrado en una piscina?
Milyon dolarlık bir kaybın altından kalkamazdık.
No podemos permitirnos perder de golpe de un millón de dólares.
Kötü bir dönemden geçiyordum, babam öldü, otel batıyordu, ve bunun altından kalkamadım, ve seni sürekli, hayal kırıklığına uğrattığım bir ilişki... senin için savaşmak yerine, ben kaçtım.
Estaba en un momento oscuro, mi padre murió, el hotel se estaba desmoronando, y yo no podía soportarlo, y nuestra relación, y sabía que te estaba defraudando, así que, en lugar de luchar por ti, me alejé.
Ayaklarının altından giden, seni ileriye götüren yeri ve yıldırımı hisset.
Siente el piso, tus pies levantándote, empujándote, y el relámpago...
Yoksa sizin işlediğiniz bir cinayet onun üstüne kaldı diye onu seyredip bıyık altından gülmeye mi gitmiştiniz?
¿ O para regodearse porque le culpaban por un asesinato que usted cometió?
Ara verildiği anda ceketimi çıkarıp suya girerdim. Teknelerin altından yüzüp plajda oynardım.
En cuanto decían "corten", me quitaba la chaqueta, me sumergía en el agua y nadaba bajo los barcos y jugaba en la playa.
Görünüşe göre bu altından ne işe yaradığı belli olmayan şey... -... özellikle yeleğin içine dikilmiş.
Parece como si esta dios sabe qué cosa dorada hubiera sido cosida a posta dentro del chaleco.
Patlama alanında, altından yapılmış metal bir parça bulduk üzerinde LHK isimleri işlenmişti.
En el sitio de la explosión, encontramos un trozo de metal dorado con las letras LHK grabadas.
Robbins altından metal parçasının diğer parçasını ölen kadınlardan birisinin içinde buldu.
Robbins ha encontrado la otra mitad del trozo de metal dorado dentro de una de las víctimas femeninas.
Neyle uğraşıyorsan, altından kalkabilirim.
Lo que sea que tengas entre manos, puedo manejarlo.
- Borcun altından asla çıkamayacağız.
Nunca vamos a salir de debajo de él.
Sana tiramisu siparişi verirse ve altından elmas yüzük çıkarsa bu mutluluğun son bulmayacak gibi gelecek.
Si pide un tiramisú y hay un anillo de diamante en el fondo, creerás que nada puede quitarte la felicidad jamás.
Çocukların bacaklarının altından geçmeye çalışan yetişkin bir adam mı?
¿ Eso es un hombre adulto pasando por las piernas de los niños?
Sue o gece kapının altından toplamda 22 sayfa yolladı.
En total, Sue pasó 22 páginas bajo la puerta esa noche.
Başka altından yuvarlak şeyler yapabilir miyim?
¿ Puedo hacer otro pero de formas redondeadas?
Bana altından, mücevherlerden ve ıvır zıvırlardan biraz daha bahsetsenize.
Entonces, cuéntame más sobre el oro, las joyas y las tonterías.
Geri ödeme yapacağımız süreyi yarıya indirsek sence altından kalkabilir miyiz, Julito?
Si tuviéramos que reducir a la mitad el tiempo de reparto... ¿ podríamos hacerlo, Julito?
Yerin altından çıkarabildiğimiz kadar tarium çıkarıyoruz ama hiçbir zaman çok uluslu şirketlerin dikkatini çekmedik.
Sacamos suficiente tario de la tierra para sobrevivir, pero nunca hemos sido del interés de ninguna gran multicorporación.
Yemin ederim yatağın altından bir şeyler duydum. Garip bir nefes alma gibi.
Te lo juro, oí algo que venía de debajo de la cama.
İkisinin de altından kalkabilir.
Puede ser a la vez.
Lucas, elini altından çek.
Lucas, saca la mano de abajo.
Altı yaşından falan beri gelmedim buraya. Bayramlıklarımızı giyip babamla gelmiştik buraya.
No vengo desde los seis años, cuando tuve que ponerme elegante con papi.
Hayır, John. Tren raylarından altı metre kadar uzaktayız.
No, John, estamos a 20 pies de las vías del tren.
İtalya'ya Recep ayından önce Osmanlı boyunduruğu altına girecek.
Italia estará bajo el régimen Otomano antes de Rajab.
- Buraya S.H.I.E.L.D. ajanlarından birkaçını alt etmeye geldin.
Estás aquí para acabar con algunos agentes de S.H.I.E.L.D. No.
Eski bir laf vardır bilir misin, "düşmanımın düşmanı dostumdur"? Petra'nın bana kazık atıp kovacağından ve altın paraşütümle beni güneşin battığı yere göndereceğinden emindim.
¿ Sabes el dicho de "el enemigo de mi enemigo es mi amigo"? Estaba seguro de que Petra lo arruinaría y me despediría, me enviaría a la puesta de sol con mi paracaídas dorado.
İşin altından iyi kalktın.
Buen trabajo.
Altı ayın öncesine kadar raporlanan kişi sayısından üç kat fazla.
Tres veces más que en los seis meses anteriores.
On yılda kazandığından fazlasını altı ayda kazanıyordum.
Trabajé más en seis meses que él en diez años.
Masanın altından her mezun öğrenciyi içebilirdi.
Sí, podría beber mejor que cualquier estudiante graduado por debajo de la mesa.
BİÖ Katili'nin kurbanlarından herhangi biri de mutfak bıçağıyla alt edilene kadar öyleydi.
Tampoco las víctimas del asesino BTK hasta que estaban mirando hacia abajo la punta de un cuchillo deshuesador.
Mısır pamuklu kumaşından yorganın altına kıvrılıp bir kutu dondurma ısmarlamak istemediğine emin misin?
¿ Estás segura que no quieres deslizarte... entre el algodón egipcio y pedir una pinta de helado?
Geçen hafta altı metrelik ataç zinciri yapmıştınız ve çalışan mutfağından evinize altılı diyet kola götürdüğünüz söylendi.
La semana pasada fue una cadena de 6 m de clips, y se ha informado que estuvo llevándose cajas de seis Coca-Cola Light de la cocina de empleados.
Altı milyon Yahudi'nin katili Nazi İsrail tarafından yakalandı.
NAZI ASESINO DE SEIS MILLONES ES CAPTURADO POR ISRAELÍES
Tüm dünyanın gözü altı milyon Avrupa Yahudisi'nin toplu katliamının planlanmasından sorumlu olan Nazi Adolf Eichmann'a kilitlenecek.
Adolf Eichmann... el nazi responsable de organizar el asesinato masivo de seis millones de judíos europeos.
Ardından beş ya da altı kişi kapıları açtı ve cesetleri çukurların yanına yerleştirdiler, hendeklerin tam yanına.
Y entonces cinco o seis personas abrieron las puertas y... pusieron los cuerpos cerca de los hoyos, cerca de las trincheras.
Federal ajanlar Wolfe'un Zora tarafından yeniden yakalandığını rapor ettiler ve devrimci bir yeni teknolojiyle kontrol altında tutulduğunu söylediler.
Las agencias federales informan que Wolfe ha sido recapturado por Zora, y es mantenido bajo control por una nueva tecnología revolucionaria.
Kızıl ışıklar altında soğan halkalarından yedim bende. Oh! Andrew, çok neşeli olduğundan bahsetmemiştin.
Acabo de comer anillos de cebolla en una luz roja. ¡ Andrew, no me dijiste que era chistosa!
Bu da yerel toplum kendi köylerinde muayene olma haklarından feragat ederken daha büyük bir kurumun koruması altında olacağız.
Lo cual significa que nos convertiríamos en la sala de institución más grande, mientras la comunidad local renuncia a cualquier concesión de ser tratada en su propio pueblo.