Babası translate Spanish
43,436 parallel translation
Bu damadın babası olarak hakkım.
Y ese es mi derecho, como padre del novio.
Annem, babası toplama kampında öldüğünde çekici yastığının altına koydu.
Mi madre tuvo este martillo bajo su almohada cuando su padre murió en un campo de concentración.
Morali bozuk çünkü onun babası da ortalarda yokmuş.
Está de mal humor porque su papá también se ha ido.
Babasını hayatta sanıyor.
Ella piensa que su padre está vivo.
Ben onun babasıyım.
Laura, puedes confiar en mí.
Garrett'in babası ve ben birlikte Körfez savaşındaydık.
El papá de Garrett y yo estuvimos juntos en la guerra del Golfo.
Ben onun babasıyım April.
April, soy su padre.
Aynı zamanda Harriet'in babası olduğumu da biliyorum.
También sé que soy el padre de Harriet.
Artık babası kucaklamak istiyor.
Porque papá quiere el suyo.
Sen büyük, sevilesi bir babasın fakat aptal bir yöneticisin.
Tú eres grande, adorable papi, pero un mánager estúpido.
Annesi bir bağımlı, babası patlayıcı bir mizaca sahip öfkeli bir adam.
Su madre era una adicta, su padre era un hombre colérico con un temperamento explosivo.
Alvarezin babasının Frank and Steins'inde sosisli ve bira var.
Pero el padre de Alvarez es dueño de Frank y Steins, aquel lugar que venden panchos y cerveza.
Nesin sen, babası mı?
¿ Qué eres, su padre?
Zengin kız babasıyla kavga edip kayboluyor ve bir hafta sonra babası ölüyor.
Una niña rica se pelea con su padre, ¿ menos de una semana después, muere?
Kayıp bir kız, öldürülmüş babası ve hiç şüphesiz,
Una chica desaparecida, su padre asesinado, e indudablemente, más piezas encajando en su lugar...
Babasının ölümü de bu olaya dahil.
La muerte de su padre encaja.
Patrick'in babası.
El padre de Patrick.
Patrick Spring'in babasıydı, değil mi?
Ese era el padre de Patrick Spring, ¿ cierto?
Patrick Spring'in vasiyetiyle bize kalan bir harita, babası Edgar Spring'e veya evin ilk sahibi Zackariah Webb'e ait olan bir laboratuvara götürdü bizi.
Patrick Spring nos dejará un mapa que nos llevara a un laboratorio que quizá perteneció a su padre, Edgar Spring, o incluso al dueño original de la casa, Zackariah Webb.
Patrick'in babası Edgar Spring, kendi güç nakil şebekesini gömdü.
Edgar Spring, el padre de Patrick, enterró su propia red eléctrica
Bu yer, on yıllardır burada ve Patrick Spring babasının labirentine bir şey sakladıysa bile ne istiyordu bu adam?
Este sitio ha estado aquí por décadas, e incluso si Patrick Spring escondió algo en el laberinto de su padre, ¿ qué demonios quiere este tío?
Ona da bulaşmış Laurel'in babası.
Está infectado. El padre de Laurel.
Babasına bulaştığını mı?
¿ Qué? ¿ Que su padre está infectado?
Ama Laurel'e babasından bahsetmen gerektiğini biliyorum.
Sé que deberías estar diciéndole a Laurel de su padre.
Babası ulusal hükümette Bretonya temsilcisiymiş.
Su padre era diputado por Bretaña en el gobierno nacional.
Büyüme çağlarında... insanın ilk gerçek aşkı annesiyle babasıdır.
Cuando eres pequeña tus padres son tu primer amor verdadero.
Valter'ın babasının emekli olup... Hiša Franko'yu ona bırakmaya karar vermesiyle... her şey değişti.
Todo cambió cuando el padre de Valter decidió jubilarse y dejarle Hiša Franko a él.
- Bu Brooke'un babasının arabası değil mi?
- ¿ No es ese el coche del padre de Brooke?
Babasının küçük kızı değil mi bu?
- Pero si es la niñita de papá.
Onu lanet olası babasına bıraktım!
¡ La dejé con su maldito padre!
Babasını batırmaya çalışan bir oğul ve oğlunu batırmaya çalışan bir baba.
Un hijo que ha intentado joder al padre, y un padre que ha jodido al hijo.
Sana ve babasına olan sevgisi.
Su amor por ti y por su padre.
Babasına da aynı şeyi yapacağız.
Haremos lo mismo con el padre.
Bugün babasının yıl dönümü, bilirsin... Biliyorum.
Es el aniversario de la muerte de su padre...
Babası yüzünden mi?
¿ Te refieres a su padre?
- Babası yüzünden mi?
- ¿ Te refieres a su padre?
O çocuğumun babası.
Él es el padre de mi hijo.
Diyorum ki her genç adamın hayatında bir an gelir ve artık babasını bir otorite olarak görmeyi bırakır ve sadece bir...
Estoy diciendo... Llega un momento en la vida de todo joven en que deja de poner a su padre en un pedestal y simplemente lo ve como...
Dürüst olmak gerekirse, ben oğlunu neden babasına terk ettiğin konusunda geçerli bir sebebin olduğunu umuyordum.
Bueno, para ser sincera, esperaba que tuviera una razón de fuerza mayor para abandonar a su hijo con su padre.
O babası. Farkındayım, ancak onun söylediğine göre Jeffrey'e bir kaç saat bakmasını söylemişsin ve o zamandan beri geri dönmemişsin.
Lo sé bien, pero como él lo cuenta, usted le pidió que cuidara a Jeffrey unas horas y no regresó desde entonces.
Onu bir çeşit bakıcı olarak kullanıyorsun ben de bu yüzden duruşma tamamlanana kadar çocuğun babasında kalması için bir öneri hazırlayacağım.
Sus actos indican que confía en él para que lo cuide. Actué en consecuencia y presenté una recomendación para que él tenga la custodia hasta la próxima audiencia.
Jack'e gerçekten yardımı olacak şey, anne babasının tekrar aynı evde yaşaması.
Lo que ayudaría mucho es que los... padres de Jack vivieran juntos bajo el mismo techo otra vez. Bueno...
Jake'in anne babası sürekli kavga ediyor, Jake de onların ilgisini çekmek istiyor.
Los padres de Jake han estado discutiendo y eso... le hace querer hacer cosas para llamar su atención.
Evladım aynı babası gibidir, o da bir savaşçıdır.
El chico es como su padre, es un guerrero.
Senin annen ve Elliot'un babası bir sebep uğruna öldü dersem, bir şey fark eder miydi?
Si te dijera que tu madre y el padre de Elliot murieron por una razón, ¿ haría alguna diferencia?
İddiaya göre Garrett, bıçağı babasından almış.
A Garrett, presuntamente, le dio la navaja su padre.
DNA testinin, Hawthornelar'dan birini babasını boğmada kullanılan kemerle ilişkilendirmesinin halka açıklandığı gün, bir GZK kurbanının kızıyla kaçtı.
Tessa, se fugó con la hija de una víctima del ACP el mismo día que se hizo público que el ADN relaciona a un Hawthorne... con el cinturón utilizado para estrangular a su padre.
- Hayır, babası.
No, fue su padre.
Eşim, babasının onu 22 Haziran 1999'da sabah 5'te uyandırdığını söyledi.
Mi mujer mencionó que su padre... la despertó a las cinco de la mañana el 22 de junio de 1999.
Sonra görünen o ki, birkaç yıl sonra babası ortadan kaybolmuş.
Luego, por supuesto, su padre desapareció unos años después.
Flora'nın babasını.
El padre de Flora.