Bakıyor translate Spanish
13,725 parallel translation
Geçmişteki hâlime bakıyor gibiyim.
Es como estar viéndome en el pasado.
İnsanlara yukardan bakıyor.
Mira a la gente desde arriba.
Kontrol odası bende. Ortağımda güvenlik kameralarına bakıyor.
Tenemos la sala de control y las cámaras.
Sara oğlu Corwin'e bakıyor,... oğlu mantıklı işlemler yapabilen hayatta kalmak için sıkı analizler yapan bir sayı dizisi. Bir başka deyişle algoritma.
Sara ve a su hijo, Corwin, como una colección de procesos lógicos trabajando duro para resolver los problemas de seguir con vida... en otras palabras, un algoritmo.
Bir gözün toprağa bakıyor ve değiştirilmiş Utopyum'u bulmazsak kendini pembe yumuşak şeyi... -... isterken bulabilirsin pekala.
Probablemente estás viviendo tiempo prestado, y si no conseguimos ese Utopium contaminado, puede que te levantes un día y te descubras con un anhelo hacia alguna sustancia rosa.
Tanıdığı birisine bakıyor gibi.
Hay una mirada de reconocimiento.
Yola doğru yürüdü, yolun yarısında durdu. Kafasını çevirdi. Tanıdığı birine bakıyor gibi.
Cruza la calle, se detiene a medio camino... y reconoce a alguien.
-.. tanıdığı birine bakıyor olması, ailesinden birisi olduğu anlamına gelmez.
- reconoce a alguien. No significa que sea algún familiar.
Sonra bir bakmışsın, karısıyla benim fotoğraflarıma bakıyor...
De repente, vea unas fotos de ella conmigo...
Her şey bana bakıyor.
Estoy haciendo todo el trabajo.
Buraya bakıyor.
Está mirando hacia aquí.
Bakıyor daha derinlere ulaşıyor.
Está buscando algo y buscando bien.
Ne yapacağına karar vermek için hemen ajandasına bakıyor.
Puede sentir, al momento que chequea su calendario, que tiene una elección sobre qué hacer.
Karıştırdığım diğer haltlarla birlikte karım yüzüme zar zor bakıyor.
Como muchas otra mierdas con una mujer que casi no me mira.
"Hepsi bana bakıyor olacak!"
¡ Todos me estarán mirando a mí!
Galiba bize bakıyor.
Creo que nos está mirando.
Ben de sana söylemeye geliyordum, bilgisayarında bir şeyler bakıyor.
Estaba viniendo a usted, de pan maravilla contar en su equipo.
Şu anda ona bakıyor olabiliriz.
Podríamos estar buscando en él ahora mismo.
İskoç kumaşından ceketi olan adama biriniz bakıyor mu?
¿ Alguno de vosotros tiene ojos sobre el tío con chaqueta de lana?
Evet, kesinlikle buraya bakıyor.
Si, ella esta mirando completamente.
Bir bakıyoruz Jamie bir FBI ajanı öldürmekle aranıyor.
En un instante Jaimie es buscada por matar a un agente del FBI.
Yalnız Lisa Green 5 milyon dolar ve üstündeki lüks mülklere bakıyor.
Excepto que Lisa Green vendía mansiones... De $ 5 millones y más.
Şimdi Kevin'ı izleyin, saate bakıyor.
Él lo saluda.
Buraya geldiğimden beri bana nefretle bakıyor.
Me ha estado mirando con odio desde que llegué.
Neden bana böyle bakıyor bu?
¿ Por qué me mira así?
Keşke kollarının arasına alsaydın onu. ... kafasını çevirdi. Tanıdığı birine bakıyor gibi.
Si simplemente la hubieras abrazado... volvió la cabeza... y hubo una mirada de reconocimiento.
Aslında bir başkasının yüzünü görünce beynimiz ilk önce onu ırk bakımından....... cinsiyeti ve cinsel eğilimi ile konumlandırıyor.
De hecho, en el instante en que ves el rostro de otra persona, tu cerebro lo percibe como un estereotipo de su raza, género, u orientación sexual.
Görünüşe bakılırsa tüm ada dün geceki tuhaf davranışlarını biliyor. ... ve bununla da kalmayıp Maui demir muştasıyla pataklayacak ne var ki Dries zulasını çıkartıyor olacak.
Al parecer toda la isla sabe lo de tus payasadas de anoche, así que, no solo será Maui el que desempolve su manopla, pero Dries estará buscando su alijo.
Şimdi de bakıcılık yaptırıyor sana öyle mi?
Te tiene de niñera ahora, ¿ no?
Bakıcılık yapıyor olması gerekiyordu.
Se supone que estaría cuidándolo.
Bak Johnny, Caza ve Solanolar arasındaki anlaşmazlık yıllara dayanıyor.
Mira, Johnny, esta pelea entre Caza y los Solanos, ya lleva durando años, tío.
- Güvenlik kayıtlarını inceledik ve anladığım kadarıyla birçok çalışan binaya ön kapıdan giriş-çıkış yapıyor... -... ama görüşüne bakılırsa bir de VIP girişi varmış.
Los de Seguridad dijeron que la mayoría de los empleados entran y salen... por la puerta frontal, pero que hay otra entrada privada VIP.
Bak, Charles'ı götüne takmıyor olabilirsin ama o kesin takıyor.
Puede que te importe una mierda Charles, pero está claro que a él no.
Diğer damlacıkları yakalıyor, avlıyorlar. Oh, şuna bak.
Cazan y capturan otras gotas.
Yüksek stres ve tansiyonunun bakılmasına karşı çıkıyor.
Mucho estrés, y se niega a controlar su presión arterial.
Bak, Beckett kaçıyor.
Mira, Beckett está huyendo.
Bak, zıplama evi beni çağırıyor.
El castillo inflable me llama.
Gerçek hayattaki Eminem'in bakış açısından yazıyor.
Él escribe desde la perspectiva de Eminem en la vida real.
Bak biri daha arıyor!
Oh, es otra llamada telefónica.
Cody LeFever'a bak! Saha inip hareketini yapıyor!
Mira a Cody LeFever saliendo al terreno, tirando primeros intentos.
- Bak ahbap, azcık ilaç satıyor olabilirim ama adam öldürmem.
Mira, tío, puede que mueva algunos medicamentos, - pero no mato gente.
Bak, bir şey parlıyor.
¡ Mira! ¡ Algo que brilla!
Bana bak, sinirlerim gergin diyorum ve yaptığımız bu muhabbet canımı sıkıyor. Ve bu bir mizahçının kitabı için çok tuhaf bir isim.
Bueno, estoy realmente en el borde y esto lo estamos haciendo ", no estoy feliz por eso, y eso es un título muy extraño para el libro de un humorista.
bak o beni anlıyor.
lo entiende.
Geldiğimiz noktaya bak. Bir deney yapılıyor.
El experimento sin evidencia... todavía está en proceso.
Bak, 46 yazıyor.
Mira, el 46.
2'lerin üzerindeki isimlerin ise sabıka kaydına bakılması lazım, o da şu masada yapılıyor.
Ahora, los nombres que aparecen en los folios con un 2 tienen que ser revisados para comprobar sus antecedentes penales, lo cual está siendo llevado a cabo allí.
Dünyadan bakınca rastgele açılıyor gibi. ama aslında öyle değil.
En la Tierra parecía abrirse al azar... pero solo parecía ser al azar desde nuestro punto de vista.
Adama bak ya, bin yaşına gelmiş hâlâ yirmi yaşında gibi davranıyor.
¿ qué hace hablando de juventud a su edad?
Etrafa bakınıyormuş gibi yapıyor.
Él parece dar un vistazo.
Bak hele, bizim büyük oğlan gittikçe arsızlaşıyor.
Nuestro chico mayor se está volviendo irritable.