Bakıyorum translate Spanish
16,570 parallel translation
Çıkınca da bakıyorum, yaptığım tüm anlaşmaların içine sıçmışsın. Ben yoluna çıkmışım gibi bakıyorsun bir de.
Y salgo y te veo jodiendo todos los tratos que he hecho, mirándome como si estuviera en tu puto camino.
Bakıyorum jargonu öğreniyorsun.
Ya vas cogiendo la jerga.
Tamam bakıyorum. 479 00 : 31 : 53,440 - - 00 : 31 : 54,441 Hey!
Sí, yo me ocupo.
Bakıyorum.
Ya estoy en ello.
Tehlikeli yaşıyoruz bakıyorum.
Vaya, viviendo peligrosamente. Muy bien.
Bakıyorum ve sana söylüyorum. - Bu kolay değil.
Estoy buscando y te digo que no es fácil.
Sıkıldığımda eski fotoğraflarımıza bakıyorum.
Revisó nuestras fotos cuando estoy aburrida.
Vay be. Odaya bakıyorum da bu geceden sonra... herkes gitmiş olacak.
Vaya, estoy viendo a todos y me doy cuenta de que después de hoy todos se habrán ido.
Yarına kadar yerine ben bakıyorum.
Lo reemplazaré hasta mañana.
Şu an fotoğraflarına bakıyorum.
Estoy mirando tus fotos en este momento.
Aslında bu fotoğrafa bakıyorum da Antoine'yle aralarındaki benzerlik sıfır.
En realidad, esta foto... el parecido con Antoine... Cero.
Ben buna takım olarak bakıyorum.
Veo esto como un equipo.
Satın almak için dalış dükkanı bile bakıyorum.
Incluso estoy considerando comprar una tienda de buceo.
Ve ben sana iyi bakıyorum, değil mi?
Y yo cuido de ti, ¿ no?
Daha seçeneklerime bakıyorum enstitü bir bakmamı istedi sadece.
Solo estaba explorando mis opciones. Quiero decir, sinceramente es... El instituto solo quiere que lo investigue.
Şimdi bakıyorum.
Y estoy mirando hacia arriba
Çocuklar için yardım ediyorum, biraz ev işlerine bakıyorum. Yemek yapıyorum, çocukları gezdiriyorum.
La ayudo a cuidar a los niños, limpio un poco, cocino, llevo a los niños a la escuela.
E-mailimi değiştiriyorum, Facebook'umu kapatıyorum ve Idaho'da dört yatak odalı ev bakıyorum.
Estoy cambiando mi correo, cerrando mi Facebook y buscando una casa en Idaho.
- Evet işin aslı hızlı hızlı bakıyorum öyle.
Sí, en realidad, estoy estudiándola intensamente.
Yıllığına bakıyorum.
Estoy buscando en tus anuarios.
Bakıyorum da hala buralardasın.
Veo que sigues aquí.
Bakıyorum da sıkı çalışıyorsunuz.
Veo que están trabajando duro.
Bakıyorum.
Estoy en ello.
Aşağı bakıyorum, ayağım kapana sıkışmış.
Miro hacia abajo y tengo la pierna en una trampa.
Neye bakıyorum?
¿ Qué es esto?
Belimde kıl var mı diye bakıyorum
Viendo si tengo pelo en la espalda.
Bu dosyaya ben bakıyorum.
Lo tengo.
Her halükarda önüme bakıyorum.
En cualquier caso, está hecho.
Hemen bakıyorum.
Lo tienes.
Geç saatlerde hâlâ buradasın bakıyorum.
Estás aquí tarde.
Bak, bir sürü sırrın olduğunu anlıyorum, Hood.
Mira sé que tienes un montón de secretos, Hood.
Anlıyorum. Hannah, bak. Bir öğretmenden öğretmene sana bir şey söyleyeceğim.
Hannah, déjame decirte algo, de profesor a profesor.
Bak konu hakkında yaptığın araştırmalardan dolayı nasıl hissettiğini anlıyorum.
Mira... Entiendo cómo te sientes con todo lo que has puesto en esto.
Bilgisayarıma gizlice girip, dosyalarıma bakıp seans notlarımı okuduktan sonra artık sana inanmıyorum.
No lo creo, ya no, no luego de que violaste mi computadora, abriste mis archivos, - leíste mis notas de sesión... - Jesús.
- Üzgünüm, seni tanımıyorum. Bak, sadece...
- Disculpa, no te conozco.
- Bak, bunu anlıyorum. Tamam mı?
- Mira, entiendo eso. ¿ De acuerdo?
Zeke, seni tanıyorum ve üzüntünü saklamak için öfkeli bakıyorsun.
Zeke, te conozco y tienes esa mirada enojada para esconder la triste.
Bak, tümüyle zihinsel çöküntüye dayanan bir savunmanın çok sık başarıya ulaşmadığını anlıyorum.
Mira, entiendo que una defensa basada en un completo colapso mental no sucede muy a menudo.
Bakımlarını ben yapıyorum.
Me encargo del mantenimiento yo mismo.
Bak bu karının çok acıklı bir hayatı var bu yüzden de bu işi yapmaya acıyorum.
Mira, esta zorra lleva una vida deprimente y está haciendo que me deprima por tener que hacer esto.
Açıkçası Bayan Lipstadt'ın bakışlarının özel yazılarımda gezmesi düşüncesine bayılmıyorum.
Bueno, no me gusta mucho la perspectiva... de la Señorita Lipstadt examinando mis escritos privados.
Bir anda, "Bak, yetkili benim." demek zorunda kalıyorum ve sonra devam ediyoruz.
En raras ocasiones debo decirle : "Mira, yo estoy a cargo", y seguimos.
Gözlerinin içine bakıp şunu dediğimi hatırlıyorum "Sana olimpiyatlardaki üçüncü dünya rekorunu ve bir altın daha vereceğim, hiç merak etme."
Y recuerdo que lo miré directamente a los ojos y le dije : "Te daré un tercer récord mundial en estas Olimpiadas y otra medalla de oro, no te preocupes".
Bak, hayatımı kurtarmak için iş bulamıyorum.
Verás, no puedo encontrar un trabajo para vivir.
- Bak, anlıyorum.
- Mira, lo pillo.
Bak profesyonel olmaya çalışıyorum şurada.
Trato de seguir siendo profesional.
Bugün, küçük dostum Tommy'ye bebek bakıcılığı yapıyorum.
Hoy estoy cuidando a mi amiguito Tommy.
Bakın, bu davayı ne Yargıç Bazile'nin ne de Virginia Eyaleti'ndeki başka bir mahkemenin çözebileceğini sanmıyorum.
Miren, no creo que este caso lo resuelva el juez Bazile, ni ningún otro juez del estado de Virginia.
Bak, seninle oyun oynamıyorum.
No voy a jugar contigo.
- Tamamdır, bakıyorum.
Lo tengo, un segundo.
Bak Peggy. Seni dünyadaki herkesten iyi tanıyorum.
Mira, Peggy, te conozco más que cualquier otro ser vivo.