Bırısı translate Spanish
5,660 parallel translation
Çalışıyormuş gibi yapmayı bırakır mısın?
¿ Podrías por favor parar de hacer que trabajas?
Vincent, bizi bir dakika yalnız bırakır mısın?
Vincent, ¿ Podrías por favor dejarnos solos por un minuto?
Onu rahat bırakır mısın?
¿ Puedes dejarla en paz?
- Bırakır mısın?
¿ Puedes parar ya?
Kurban yaralandığı sırada bıçak darbelerini engellemeye çalışır.
La victima trata de detener las cuchilladas, provocándole las heridas.
A.B.D. hükümeti tarafından onaylanmış, Yıllık Arındırma işlemlerinin başladığını belirten bir acil durum yayınıdır.
Se trata de un canal de emergencia indicando la limpieza anual. autorización del gobierno EE.UU..
Bir rahat bırakır mısın?
¿ Puedes darme un respiro?
- Sanırım sana, beni rahat bırak demeye çalışıyor.
Pienso que está tratando de decirte que lo dejes en paz.
Ona öyle demeyi bırakır mısın?
¿ Puedes no llamarlo así?
"Bıktırıcı bir dünyada bir sevap ışıldıyor."
"Así brilla una buena acción en un mundo cansado."
Anne lütfen, beni yalnız bırakır mısın?
Por favor mamá, ¿ podrías irte y dejarme sola?
Beni yalnız bırakır mısın?
- ¿ Puedes dejarme sola?
Başkaları ekmek kırıntısı bırakmayı sever ve birkaç hatıra alır.
Otros dejan un aviso. Y muchos otros se llevan algún subvenir.
Gece onu bulur ve ısırırım, sadece ısırmayı bırakmam.
La encontraré en la noche y la morderé, solo que no dejaré de morder.
Beni de bırakır mısın?
¿ Me puedes acercar también?
Biraz rahat bırakır mısınız lütfen?
¿ Me puede dejar en paz, carajo?
Köyde öldürdüğün o şişko kadar salağım. Yaralandım, bıçak yedim ve ısırıldım.
Soy tan estúpido como ese perro que mataste en la aldea, dejar que me corten, ataquen, muerdan.
Söz veriyorum herkes beni avlamayı bırakır bırakmaz Günışı yüzüğü yapma büyüsünü bulacağım.
Lo juro, tan pronto como el mundo deje de acosarme encontraré el hechizo para el anillo de día.
Boş pansiyon. Kapıyı açık bırakmış. Döndüğünde her şey hazır.
Una pensión vacía, dejó la puerta abierta, preparada para su vuelta.
Beni yalnız bırakır mısın, lütfen?
¿ Puedes dejarme sola, por favor?
Şırıngayı bana verip Dr. Jordan'ı bırakın yeter.
Solo dame la jeringa y deja ir a la Dra. Jordan.
Ümit vadeden yolları keşfetmek için yatırım yaptım, ama en zengin fırsatlar aramayı bırakması için diğerlerine sıkça yalan söylerler!
Inverti en medios promisorios de descubrimiento, Pero las oportunidades mas ricas a menudo se encuentran donde otros han renunciado a buscar!
Koşturmayı bırakıp, doğru bir amaç uğruna mücadele etmeye hazır olduğunuzda bu S.H.I.E.L.D'ı çağıracaktır.
Cuando estén listos para dejar de correr y pelear por el bien, esto llamará a S.H.I.E.L.D.
Shawn, dalga geçmeyi bırakır mısın?
Shawn, ¿ Podrías dejar de joder alrededor?
Eğer adama bir şey yaptıysam neden kamyonunu mülkümüzün sınırında bırakayım?
Si le hice algo al tipo, ¿ por qué dejaría su camioneta en el borde de nuestra propiedad?
Öfke dolu bir saldırıymış. 17 bıçak yarası var.
Bueno, fue un ataque lleno de ira... 17 puñaladas.
- Leo, lütfen beni Brooklyn Heights'a bırakır mısın?
- Leo, ¿ podría por favor me acaba de caer en las alturas de Brooklyn?
Ç-U-L-S-U-Z. Çulsuzsun, bırak hadi gidelim.
- Estás Q-U-E-B-R-A-D-O, quebrado,
Sık sık "Bir daha asla Lu'yu dışarıda bırakmamalıyım." diye mırıldanıyor.
Siempre dice : "No volveré a dejar fuera a Lu".
Her şeyi Sör Edward'a bıraktınız, ki buna mantıklı denilebilir. ... ancak şu anda buna ağlayıp sızlamak bir tür korkaklıktır.
Dejaron a Sir Edward con todo, pero lamentarse ahora... es un acto de cobardía.
Alay etmeyi bırakır mısın, Shana?
¿ Podemos dejar el sarcasmo de lado, Shana?
Ceketini sana verirsem beni rahat bırakır mısın?
¿ Si sólo quieres tu abrigo me vas a dejar en paz?
Bizi biraz yalnız bırakır mısınız lütfen?
¿ Nos podeis dejar solos un minuto, por favor?
Hayır, Max'i bu işin dışında bırak.
No, deja a Max fuera de esto.
Ama eğer orada bırakır ve bizim için çalışırsa o zaman hata olmaz. - Lanet Olsun!
Bien dicho.
- Şu papyon konusunu bırakır mısın? - Kahretsin!
- ¿ Puedes parar con la pajarita?
- Şunu kenara bırakır mısın?
¿ Podrías dejar eso, por favor?
Patlayıcı maddeler dersi almış olmaları gerekirdi yüksek miktarda trinitramin, siklotrimetilen veya ona yakın bir şeye ve bombanın ölümcül derecedeki zehrini safdışı bırakacak çığır açıcı teknikleri geliştirme yeteneğine sahip olmaları gerekirdi.
Necesitarían una buena formación en estudios sobre explosivos de artillería, grandes cantidades de trinitramina, ciclotrimetileno, o algo similar, y la capacidad de desarrollar técnicas innovadoras que eliminen el compuesto de niveles fatales de toxicidad.
Hayır. Bir ton mesaj bırakmış. Hemen arasam iyi olacak.
Me dejó muchos mensajes, lo voy a llamar ahora.
Beni eve bırakır mısın?
¿ No te molesta llevarme?
Bizi biraz yalnız bırakır mısın?
¿ Nos dejas solos un momento?
Şırıngayı bana verip Dr. Jordan'ı bırakın yeter.
Solo dame la jeringa... -... y suelta a la Dra. Jordan.
Lütfen beni oraya bırakır mısınız?
¿ Puede llevarme, por favor?
Şu "Vuhuuu" lamayı bırakır mısın?
¿ Quieres dejar de gritar eso?
Seni görevden alırsam adamın peşini bırakır mısın?
Si te reasigno, ¿ abandonarás la búsqueda de ese hombre?
Ölüm bizi ayırıncaya kadar diğer kadınları bırakıp yalnızca benim olacak mısın?
¿ Vas a renunciar a todas las demás mujeres? ... y ser devoto a mí, hasta que la muerte nos separe?
S-E-N boşluk Y-A-Z-A-R-S-I-N.
T - Ú espacio E-S-C-R-I-B-E-S.
S-E-N boşluk... Y-A-Z-D-I-N.
T - Ú... espacio... E-S-C-R-I-B-I-S-T-E.
Örneğin kızını sakat bırakır mısın? - Bugün mü?
Por ejemplo, ¿ lisiarías a tu hija?
Onu saf dışı bırakırsak adamları dağılır.
Si le eliminamos, se dispersarán.
Çamaşırımı okumayı bırakır mısın?
Deja de fijarte en mis bragas.