Da değilsin translate Spanish
1,963 parallel translation
Sen bir asker değilsin. Kesinlikle bir ajan da değilsin öyleyse buraya neden geldin?
- Pues, no eres un soldado y definitivamente no eres un agente gubernamental entonces, ¿ por qué estás aquí?
Seni dövmeye hakkı yok, eve gelmekten ya da onun kızacağından korkmak zorunda değilsin. Korkmamalısın.
No tiene que golpearte ni tienes que tener miedo de volver a casa a la noche o de fastidiarlo.
Dinle Becky, yapmak zorunda değilsin ama belki anneni ve babanı da arayabilirsin.
Escucha, Becky, no tienes que hacerlo pero quizá puedas hacerle una llamada a mamá y papá.
Niye Boat Show'da değilsin?
¿ Por qué no estás en el salón náutico?
Halen Baltimore'da değilsin, değil mi?
No estás en Baltimore, ¿ o sí?
Neden.. neden Kevin'le dışarıda değilsin?
¿ Por qué no... por qué no has salido con Kevin?
Tatlım. Zorunda değilsin ve böyle bir şey olmayacak da.
Querido, no tienes que y no vas a hacerlo.
- bana açıklama yapmak zorunda değilsin. Pete'de olabilir, Sheldon'da olabilir.
Podría ser Pete o Sheldon.
Neden Avrupa'da değilsin?
¿ Por qué no estás en Europa?
Üstelik istemezsen, kondom kullanmak zorunda da değilsin.
Ni siquiera tienes que usar un preservativo si no quieres.
Çünkü randevulaştığını sanıyordun ama bir randevuda değilsin bu senin hatan olmasa da.
Porque pensaba que ibas a una cita, lo cual no es tu culpa, pero... ahora no lo estas.
Kızgın da değilsin yani?
¿ Y no está enfadado?
Yalnız olmak zorunda da değilsin.
Y no tendrás que hacerlo sola.
Hatta beni sevmek zorunda da değilsin, fakat iki dünyada da yaşamışlığın verdiği benzersiz perspektifimi de görmezden gelemezsin.
Ni siquiera tengo que gustarte,... pero no puedes negar que tengo una perspectiva única,... habiendo vivido en 2 mundos.
Hem çok iyi bir yalancı da değilsin.
Y no eres un buen mentiroso, de cualquier forma.
Arzularına karşı gelip kendini inkâr edecek tarzda bir adam da değilsin.
Y tú no eres el tipo de hombre que se niega a sí mismo un objeto de deseo.
ya da yoktu. Sen bu hastanenin doktoru değilsin.
Usted no es médico en este hospital.
Artık o kadar da emin değilsin, değil mi?
Ya no estás tan segura, ¿ no es así?
Artık o kadar da etkileyici değilsin.
De repente, ya no eres tan fascinante.
Adamım, o kadar da zeki değilsin.
Hey, no eres tan inteligente.
Biliyorum, bu parti işlerinin adamı değilsin... ama bence, iki, üç, dört ya da beş hayranını davet etmelisin gerçekten de dostum.
Sé que no te gustan mucho las fiestas, pero creo que si invitas a una fan, o dos, o tres o cuatro... Cuatro o cinco, hermano, en serio.
O kadar da salak değilsin ya.
No eres tan crédula.
O kadar da kötü değilsin.
Te quiero.
O kadar da kötü değilsin.seni seviyorum.
No eres tan malo. Te quiero.
Neden dışarıda geçit töreninde bir yerlerde değilsin?
¿ Por qué no estás sobre un flotador en algún desfile?
Hiçbir işte iyi değilsin. Muhtemelen bunu da batırırsın.
Pues, en realidad no eres bueno para nada, así, que probablemente también lo estropees todo.
Bak, bebeğim, o kadar da yaşlı değilsin.
Mira, nena, no eres tan vieja.
- Elinde bıçak olan eğitimli bir suikastçıya "Sorun sen değilsin, benim." konuşmasını vermek çok da iyi fikir değil.
- No es buena idea decirle "no eres tu, soy yo" a una asesina que tiene un cuchillo.
Güven bana, o kadar da çekici değilsin.
Créeme, no eres tan encantador.
Biliyorsun, o kadar da ateşli değilsin, çocuk.
Sabes, tú no eres sexy, chico.
Ve bu konuda dürüst olacak kadar adam değilsin, ya da B ) ondan gerçekten çok hoşlanıyorsun ve bununla başa çıkabilecek kadar adam değilsin.
A ) No estás tan interesado en ella, y no eres lo suficiente hombre para ser sincero sobre ello, o B ) de verdad te gusta y no eres lo suficiente hombre para controlarlo.
Sadece vampir değilsin ki. Jessica da öyle olmak zorunda değil.
Tú no eres sólo un vampiro, y Jessica tampoco tiene por qué serlo.
Şey, o kadar da kötü değilsin.
Estoy seguro que no eres tan mala.
Çünkü sen o kadar da kötü biri değilsin.
Tú... no eres tan fea.
- Bak. Tecavüzcü sen değilsin, ve kurban da sen değilsin, o yüzden sadece rahatla ve şovun tadını çıkar.
Mira, tú no eres el violador, ni la víctima, asi que relajate y disfruta del espectaculo
Bu da demek oluyor ki bir kralın işlerini yapabilecek kapasiteye sahip değilsin. Azledildin.
Retírense.
Biliyorum, ama sen profesyonel değilsin ve düşünüyorum da belki gidip- -
Lo sé, pero tú no eres profesional. Y creo que deberíamos haber ido...
O kadar da sevimli değilsin.
- No eres tan apuesto.
O kadar da iyi bir medyum değilsin.
No eres tan psiquica.
Arkadaşın olabilir. Ama bu sana, gidip en ufak fikrinin olmadığı bir ameliyatı olmaması için onu ikna etme hakkı vermez. Onun doktoru değilsin.
Es tu amiga, pero eso no te da derecho a decirle que no se haga una cirugía de la que no sabes nada.
O kadar da saf değilsin.
Tú no eres tan ingenuo.
Gerçek işinde değilsin, Michael. Asla da olmadın.
No estás en el verdadero negocio Michael, nunca lo estuviste...
Aslında gerçek şerif değilsin, "onlar" dediklerinse sen ve sahibi olduğun kasaba, ki o da gerçek bir kasaba değil.
Bien, técnicamente, no eres un sheriff de verdad, y cuando dices "ellos", en realidad te refieres a ti. Siendo que el poblado pertenece, resulta que no es un verdadero poblado.
David, tam bir dönek ya da sorumsuz olabilirsin, dostum ama sen katil değilsin.
David, puedes ser muy imprevisible y totalmente irresponsable... pero tú, amigo mío, no eres un asesino.
Ve çok da bir şey değilsin.
Y no el mejor.
Ve sen çok da eğlenceli değilsin.
Y eso, que no eres tan divertido.
O kadar da sarışın değilsin.
No eres tan rubia.
O kadar da hassas değilsin biliyorum.
Vamos, sé que no estás mareada.
Çocukla da konuşabilirim, mecbur değilsin.
Puedo hablar con el chico también. No tienes que hacerlo.
O kadar da büyük değilsin. Kafamda öyleyim.
- No eres tan grande.
İnan ya da inanma çekip gitmemim nedeni yalnızca sen değilsin.
Aunque no lo creas, que mi asiento expulsor no funcione bien no se debe únicamente a ti.