Dudaklar translate Spanish
5,287 parallel translation
Sizi koruyacağı inancıyla dudaklarından dökülen bir yalanla ölmekten başka.
Murió con una mentira saliendo de sus labios en la creencia de que la estaba protegiendo.
- Şu esrar lekeli ince dudaklarını getir.
Dame esos labios finos y manchados de marihuana.
Dudakların dolap yatağı gibi.
Tus labios son como una cama plegable.
Bu dudakları asla yıkamayacağım!
¡ Nunca lavaré estos labios!
Hayır lütfen, lütfen Trevor. Başınızın üzerindeki oksijen maskelerini dolgun dudaklarınıza yerleştirin.
Coloque la máscara de oxígeno sobre su boca hablador.
# Bürokrasi ile dudaklarını mühürledi, şimdi işin bitti #
Rollos de cinta roja te tapan los labios Ahora estas acabado
Yakut kırmızısı dudaklar...
Labios rojos de rubíes...
Kalbinde boşluk varken neden dudaklarında boşluk yok.
"Por qué dices `No hay vacante ´ con los labios" "Si un cuarto de tu corazón está vacío..."
Ne tuz ne şeker dudaklarında...
"Qué la sal ni el azúcar se adapta a sus labios"
Yani dudakların hareket etmiyormuydu?
Así que, ¿ tus labios solo se movían?
Akşamları kamp ateşinin yanında yorgun argın yazıyorum mektupları. Yakında ellerinde geçecek olan ve göğsüne bastıracağın hatta ve hatta dudaklarına değecek olan bu kağıt parçasını kıskanıyorum.
Las noches en el campamento, cansado como estoy, te escribo... envidiando la hoja de papel que pronto estará en tus manos... apretada a tu pecho, quizas incluso a tus labios.
İri dudakları olana Dudak McGee derim.
Si alguien tiene labios grandee, lo llamas Labios McGee.
O arkamdan geldi ve sarıIdı... Ve dudaklarımdan öptü.
Él vino de mi trasero abrazó como un trompo Y él besó boca en boca
Gözlerinin rengini, dudaklarını, dişlerini.
El color de sus ojos, sus labios, sus dientes.
Dudaklarımda, kanın, aşkın tadına vardım.
Saboreé sangre en mis labios ( Saboreé amor en mis labios ).
Dudaklarımda kanın tadına vardım.
Saboreé sangre en mis labios.
Dudaklarımda hissettim düşlerimin her yerini.
Debido al toque de los labios. Desde el rincón de mis sueños.
Hey, dudaklarımda kanın tadına vardım.
Saboreé sangre en mis labios.
Dudaklarımda hissettim...
Debido al toque de los labios.
- Dudaklarına.
- Su lápiz labial.
- Çünkü dudaklarına yapışmak istiyorum, bebeğim.
- Porque, Quiero cumplir con su labios, bebé.
Ben sürekli ağzımı yuvarlayıp duruyordum ve ben sana bakıyor, sen bana bakıyordun ve dudaklarında o tatlı gülücük vardı.
Y yo estoy sentado allí parloteando y sigue y sigue... y yo te estaba mirando a ti y me miraban a mi.... y tenías una linda sonrisa en tus labios.
Vanessa'nın dudakları.
Los labios de Vanessa.
Vanessa'nın dudakları.
Los labios de Vanessa...
Bir daha dudaklarımı ağzına götürdüğümde uyanık olsan iyi olur.
, la próxima vez que ponga mis labios en tu boca, espero que estés despierta.
- Kendi dudaklarına bile erişemiyor.
- No puede ni acceder a los labios.
# Gözlerimizle nereye kadar? Biraz da dudaklarımız iş yapsın. #
Hagamos algo con nuestros labios ¿ qué hay para hacer con los ojos?
Dudaklarım, başkan yardımcısınınkilere dokunmuş gibi oldu.
Siento como si mis labios hubieran tocado a la Vice.
Önce tamponlarımız öpüştü sonra dudaklarımız öpüştü.
Nuestras carrocerías se besaron, y después nuestras bocas... se besaron.
- Ve dudaklarından dökülen ilk şey neydi?
Le dí más que eso. ¿ Y qué fue lo primero que salió de su boca?
Dikkatli ol tatlım, dudaklarını yakma.
Cuidado, amor, no te quemes los labios.
Şimdi seni dudaklarından öpeceğim.
Voy a besarte en la boca ahora.
- Görünen o ki, dudaklarının düşmesini seyredecektim.
Aparentemente, implica a tus labios cayéndose. ¿ Qué?
Eh, şu an dudakları epey meşgul görünüyordu.
Bueno, parece que tenía los labios bastante ocupados ahora mismo.
Dudakları tıpkı annesininkilere benziyor.
Tiene los labios de su madre.
Halkı ürkütmek için... dudakları ve kulaklarını kestiler.
Le cortaron los labios y las orejas para aterrorizar a la gente.
Dudaklarımızı mı okuyorsunuz?
¿ Lee nuestros labios?
Sonra yanmış dudakları ıslat. Yaraların şarkı söyleyecektir.
Entonces las heridas también cantaran.
Dudaklarıma gel, sana şarkı söylememe izin ver.
Déjame hablarte como una melodía desde mis labios.
Dudaklar yalan söylemeye ve ahlak gevşemeye başlar.
Incluso la lengua habla mentiras, y las barreras religiosas se olvidan.
Dudaklarıma dokun, dik başlı olma.
Mis labios están llenos de intensidad no seas así de terco.
Dudaklarını yüzüme dokundurdu... çiçek gibi kokuyordu.
Me rozó con sus labios olía a flores.
- Ateşli dudaklar.
- Los Flaming Lips.
Rengarenk yağmurlar yağdır. Hadi dudaklarıma.
"En mis labios."
Aşağıdaysam, bu işi yapıyorsam dudaklarım şişer.
- ¿ Por qué no te gusta? Imagina, ahí estoy abajo y acabo ya sabes, con la cara irritada.
Ne güzel dudakların varmış öyle.
Tus labios son hermosos.
"Hoş dudakların var." Seni toplum içinde öpmem kötü mü olur?
Tienen bonitos labios. ¿ Es malo si quiero besarte en público?
Uzandım ve ona bu tatlı dudakları verdim.
Me inclino y le doy estos deliciosos labios.
Bence dudaklarımız dokundu.
Y creo que nuestros labios se tocaron realmente allí.
Dudaklarından öpeceğim.
Besaré tus labios.
Hadi dudaklarıma.
"En mis labios."