Fark translate Spanish
103,985 parallel translation
Fark eder mi?
¿ Importa?
Fark eder mi ki.
Ni siquiera importa.
Tek fark ise, onlar senin ölmeni istiyor.
La única diferencia es, que todos ellos te quieren muerta.
- ve kimse fark etmeden ayrılabiliriz. - Tamam.
- e irnos antes de que alguien lo note.
Biliyorsun, planladığımız şeyler ile kalplerimizin içindeki şeyler kalplerimizin içine saklamaya çalıştığımız şeyler arasında bir fark var, değil mi?
¿ Sabes? Hay una diferencia entre lo que proyectamos y lo que tenemos dentro de nuestros corazones, lo que intentamos esconder dentro de nuestros corazones, ¿ cierto?
Kim olduğu fark etmez.
No importa quién.
Fark etmez.
No importa.
Hollow'un onlardan farkı yok.
The Hollow no es diferente.
Burada olduğumuzun farkında gibi.
Imagino que sabe que estamos aquí.
Farkındayım.
Lo sé. Estoy de tu lado.
Ruhunu şeytana satmak ne kadar zavallıca farkında mısın?
Soy curioso. ¿ Sabes lo patético que es esto, vendiendo tu alma al diablo?
Senden nefret ettiklerinin farkındasın.
Te das cuenta de que todo el mundo te odia.
Ama dünyaya getirdikleri şeyin farkında değillermiş.
Pero no tenían ni idea de lo que estaban trayendo al mundo.
Diğerlerinde fark ettiği korkuyu sevmiş.
Le encantaba el miedo que inspiraba en los demás.
Kalahari Çölü'nde her şeyden habersiz mirket sürüsü, çölün en vahşi yırtıcılarına av olacaklarının farkında değil.
En el desierto del Kalahari, los desprevenidos suricatos no sospechan que son presa de los depredadores más salvajes del desierto.
Bak, iyi görünmediğinin farkındayım ama...
Oye, sé que no pinta bien, pero...
Buna duygusal taciz denir, farkında mısın?
Y técnicamente, ¿ sabes que eso es acoso emocional?
Fark etmez.
Da igual.
Kemer taktığımın bile farkında değildim.
Ni siquiera sabía que llevara cinturón.
- Oynadığımız tiyatronun farkındalar.
Ven esta actuación amable que hacemos para ellos.
- Başarısız olduklarının farkında değiller.
No saben que no tienen éxito. ¿ Qué?
- Fark etmez.
No importa.
Geldiğini fark etmedim bile.
Ni siquiera te he visto entrar.
Bunun farkındayım
Lo sé.
Fark yaratabilmek için örnek teşkil etmemiz gerekir.
Para cambiar las cosas por aquí, la gente como nosotros tiene que dar ejemplo.
Zaman farkından dolayı.
¿ Por la diferencia horaria?
Bunlar kendiliğinden farkındadırlar. Onlar... Yaşıyorlar!
Son conscientes de sí mismos. ¡ Están vivos!
Kimse TARDIS'i fark etmiyor mu?
¿ Nadie nota a la TARDIS?
Sizin türünüz gözünün önündeki şeyleri fark etmekte zorlanır.
Tu especie difícilmente nota algo.
Umarım her şeyi deneyeceğimi fark etmişsindir.
Espero comprendas que probaré... de todo.
Hatta biz inançlı fizikçilere göre geçmiş, günümüz ve gelecek arasındaki fark inatçı bir ilüzyondan ibarettir.
De hecho, para nosotros los físicos, la distinción entre el pasado, el presente y el futuro no es más que una obstinada ilusión.
Gemimizin yarın kalkacağının farkındasınızdır.
¿ Sabe usted, joven, que nuestro barco sale mañana?
Porselen yemek servisleri açılmıştı bilmem fark ettin mi! Hem de 7 milyon değerinde bir malikanenin bahçesinde.
Tomábamos sopa de mariscos, diablos en el patio de una casa valorada en siete millones de dólares.
İnsanların bize nasıl baktığını farkında değil miyim sanıyorsun?
¿ Crees que no me di cuenta del modo en que la gente nos miraba?
Burada ne boklar döndüğünü farkında değil miyim sanıyorsunuz?
¿ Crees que no entiendo qué demonios pasa?
Ama artık önemi olmadığının farkındayım çünkü oyun değişti.
También sé que eso no importa ahora, porque el juego cambió.
Fark etmez.
- Pero Marie no es...
İçten içe bunu fark etmeni umuyordum ama öfkeden küplere binmeni istememiştim.
Creo que, en el fondo, esperaba que lo notaras pero no pensà © que te afectará a asà .
- hiç fark etmiyorsun.
- que puedes ser a veces.
Sizin mahalleye geldiğimi bile fark etmedim.
Ni sabà a que estaba en tu vecindario.
Biliyorsun. Neresi olsa fark etmez.
Ya sabes, donde sea.
Duygularımın seninki kadar geçerli olmadığını fark etmemişim.
No sabà a que mis sentimientos eran menos và ¡ lidos.
– Bu yazıyı doğru okuduysam Röntgen denen adam senin icadını kullanarak alt tarafı bir şeyin farkına varmış.
Si leí ese artículo correctamente, ese tal Röntgen apenas notó algo usando tu invento.
Işınım kuantumlarının akademik bir fikir olduğunun farkındasındır. Planck bile gerçekliği tasvir ettiklerine inanmıyor.
Te das cuenta de que la radiación quantum es una idea académica, el mismo Planck no cree
Çalışmanı daha önemli bilim insanlarına fark ettirmelisin.
Debes hacer que tu trabajo sea notado por científicos más importantes.
Kimse fark etmezse bir tane daha yazarım.
Y si nadie lo nota, escribiré otro.
– Bir de fark edilmek istiyordu.
- Eso y deseaba ser reconocido.
Evet. Hatta şunu fark ettim : Görelilik ilkesi Maxwell'in denklemleriyle birleşince kütlenin bir cisimde saklı olan enerjinin doğrudan bir ölçüsü olmasını gerektirir.
Sí, de hecho, me he dado cuenta de que el principio de la relatividad, junto con las ecuaciones de Maxwell, requiere que la masa sea una medida directa de la energía
Cumartesi olduğunun farkındayım. Eğlenceli bir şey yapıyorsan sorun yok.
Sé que es sábado, así que no pasa nada si estás haciendo algo divertido.
Kahverengi gömlekli şık adamları fark ettiniz mi?
¿ Ha notado a los encantadores sujetos de camisas marrón que me llaman cerdo judío
Ne fark eder ki?
Te lo dije, te ayudaré a estudiar.
farklı 83
farkındayım 382
fark ettim 138
farkındasın 22
farklısın 17
farkında mısın 185
farklıydı 16
farketmez 180
fark etmez 562
fark eder 16
farkındayım 382
fark ettim 138
farkındasın 22
farklısın 17
farkında mısın 185
farklıydı 16
farketmez 180
fark etmez 562
fark eder 16