Fasülye translate Spanish
163 parallel translation
Sana yiyecek bir şeyler getirdim, biraz fasülye ile dolu bir matara.
Traje algunas cosas, cereales, frutas y una cantimplora.
Dört kutu fasülye ve domates çorbası, üç kutu közlenmiş acı biber istiyoruz.
Quiere 4 latas de frijoles, 4 de sopa de tomate y 3 latas de chile.
Fasülye filizi, sığır eti, su kestanesi..
Brotes de soja, carne, castañas de agua.
"Bilinmeyen kişiler,"... duvarda delik açıp "makarnalı fasülye" çaldılar.
.. personas desconocidas hicieron un agujero para robar fideos y arvejas. La policía está investigando un extraño robo de la última noche.
Yeşil fasülye ile bezenmiş kuzu butu ve sıcak bir yatak.
en una pata de cordero con judías y en una cama calentita.
- Peki fasülye?
- Frijoles no?
Shizu, biraz kırmızı fasülye pilavı yaparak kutlama yapalım.
Shizu, vamos a celebrarlo con un arroz con judías rojas.
Ter odasında konserve ya da çömlek içindeki yiyecekler yasaktır konserve meyve ve fırında pişirilmiş etsiz kuru fasülye dışında.
Quiero recordarles que no se permiten comidas enlatadas. Salvo frutas enlatadas y frijoles horneados sin carne.
Bir fasülye ziyafeti istiyorum
Quiero una fiesta de frijol
Teneke kutularda konserve fasülye yersin,... haftanın beş günü ofisindeki kanepede uyursun.
Comiendo maíz en lata... durmiendo en tu oficina cinco noches por semana.
- Ben fasülye istiyorum.
- Pásame los frijoles.
Keşke havyar yerine fasülye sipariş etseydik.
Deberíamos haber encargado alubias y no caviar.
Yük vagonundaydım, ve konserveden fasülye yedim.
Me senté en un vagón y comí alubias de un bote.
Fasülye kafa?
¿ Cabeza de alubia?
Hadi bir fasülye konservesi açalım.
Vamos a abrir un bote de alubias.
Bir milyon Büyük Mavi. 350.000 domuz ve fasülye.
Un millón de IBM. 350.000 de Pork Beans.
Lanet olsun. O fasülye kafalılardan kaçının senin fare çizgili paltolarından giydiğini bilmek isterdim.
Maldición, me gustaría saber cuantos comandantes de segunda se visten con abrigos de la línea "rata".
Küçük pişmiş fasülye dişleri ile.
Con esos dientes como alubias.
Şey, uh, fasülye İsrail`in en temel ürünüdür. Tamam, kabul ediyoruz.
Fueron un alimento básico de los israelitas.
Pirzola, sebzeli yengeç bezelyeli karides, fasülye filizi ve tavuk ve senin en sevdiğin, pirzola ve pelesenk armutundan çorba.
Costillitas muy doradas y cangrejo con setas... gambas con guisantes con salsa agridulce... y tu plato favorito : sopa de melón amargo.
Rosto, yeşil fasülye ve de ismi şöyle birşey... [br] Jell...
Estofado de carne, judías verdes y una cosa llamada "gelatina". - ¿ Sabe hacer gelatina?
- Şu anda Fasülye Kasabasındasın, bebeğim.
- Estás en Bean Ciudad ahora, nena -.
- Fasülye Kasabası!
Bean Town!
- Fasülye Kasabası!
- Bean Ciudad
- Fasülye kasabası için yap şunu, bebeğim!
Hazlo por Bean Town, bebé!
Fasülye soslu olabilir, biftekli, domuz etli, otlu, nasıl isterseniz.
Puede ser con salsa de frijol, ternera, pasta de carne de cerdo, hierbas y costillas... ¡ Como guste!
Şu marka fasülye soslarından var mı?
¿ Tienes esta clase de salsa de frijol?
Ayrıca "Jack ve Fasülye Sırığı" adlı bir grupla gösteriler yaptığınız yazıyordu.
Y dijo que formaba parte de un grupo llamado : "Jack y las habichuelas".
- 70'leri tekrar yaşadığımızı biliyordum, adamım, ama... bu tamamen fasülye çantaları veya lav lambaları kadar uçuk bir fikir.
- Sabía que los setenta habían vuelto al máximo, pero eso alcanza sólo a los sillones abultados y las lámparas de lava.
Kaloriferin arkasında bir fasülye dağı inşa etmeye başlamıştın.
y empezaste a armar una montanita de queso de soja atras de la estufa.
Her zaman fasülye olmak zorunda mı?
- No, gracias. ¿ Por qué siempre comemos judías?
Fasülye salatası mı?
¿ Algo de ensalada?
İki atı birden süremezsin, fasülye şekerim.
No puedes pasear dos caballos con un burro, dulce haba.
- Hey, yağlıfasülye.
- Hola, vida.
Bizimle fasülye çayı iç.
Toma té de porotos con nosotros.
Ne istersin Fran? Biraz sıcak fasülye çayına ne dersin?
Oh, Fran, lo que necesitas es un poco de té de porotos, ¿ eh?
Bu ailenin her bir üyesi, bu fasülye tanesi gibidir
Todo miembro de esta familia es como este poroto.
Sahanda yeşil fasülye. Birde ezilmiş krakerler ve istridye.
Estofado de habichuelas verdes, otro plato con ostras y galletas molidas.
Mesela yeşil fasülye.
digamos, habichuelas verdes.
Şu tazının yastıklarına bak. Onun ciğerini fasülye ve bir şişe Chianti ile yiyebilirim.
Si pudiera, me comería su hígado con patatas y una botellita de champagne.
Bu pirinç, bunlar fasülye, bu yağ, yemek yağı tabii ki şeker, sabun, banyo sabunu, hatta bir diş macunu bile olması lazım.
Esto es arroz, estos frijoles, esto es aceite, aceite para cocinar claro azúcar, jabón, jabón de lavar, y allí habrá también pasta de dientes.
- Fasülye.
- Frijoles.
- Pirinç ve fasülye.
- Arroz y frijoles.
- Pirinç, fasülye.
- Arroz, frijoles.
Ben İngiltere'de hiç fasülye yemedim.
En Inglaterra jamás comí frijoles.
Fasülye yemek istemedim.
No quería comer frijoles.
" Fasülye istemiyorum.
Dije, " No quiero comer frijoles.
- Biraz fasülye, biraz da... Ve domates çorbası.
Frijoles y demás.
Makarnalı fasülye.
Fideos y arvejas.
Haydi parti yapalım fasülye şekerim.
¿ Qué tal, caramelito?
- Fasülye ve mısırların ızdırabı adına!
- Bart.