Fırlat translate Spanish
4,715 parallel translation
Cannoli'lerimizi neden Litte Italy'nin karşısına fırlatıp attığını anlatmak ister misin?
¿ Nos explicas porqué pateastes nuestros canolis por toda la pequeña Italia?
♪ spor arabalar geri, ve ikiliyi fırlat ♪
* Los subo en mi coche y se van con las manos en el aire *
Challenger'ın fırlatılması 25. uzay mekiği görevi olacak.
El lanzamiento del Challenger será la misión 25 del transbordador.
Birçok başarılı fırlatış, benzer parçalar ve fırlatma yerleri, o halde o günü özel yapan neydi?
Multiples lanzamientos exitosos, idénticos componentes y sitios de lanzamiento, ¿ entonces que fue especial en ese día?
3 hafta önce, üzerinde bir not yazılı olarak bir tuğla camdan içeri fırlatıldı.
Hace tres semanas, lanzaron un ladrillo por mi ventana. con una nota adjunta :
Adam, Dawson'ı iplere fırlatıyor.
Oh, Adams tiene a Dawson contra las cuerdas.
Daha fazla fırlatın, işe yarıyor.
¡ Más, está funcionando!
Araba kaya parçasına çarpıp yukarıdaki de her neyse ağaca fırlatılmış.
El auto se estrelló contra la roca, y catapultó lo que sea eso en el árbol.
Oraya baş ve parmağını buraya koy, kolunu geri çekip, bileğinle hafifçe fırlat.
Coloca tu pulgar aquí y tu dedo aquí, Jala tu brazo hacia atrás y gira tu muñeca.
- Sen az önce cüzdanını fırlatır gibi mi yaptın?
¿ Acábas de fingir que tiras tu cartera? Sí.
Lütfen silahını yere bırak ve ileriye doğru fırlat.
Necesito que por favor tome el arma y la arroje lejos en el piso.
Bir kurda fırlatırsam faydalı olur diye düşünüp getirmiştim.
Pensé que sería muy útil si tuviera que lanzarsela a un lobo.
Hadi, bebeğim, gel fırlat. Birlikte uzaklara uçalım.
Tengo un cohete en el bolsillo
King3000 Cebimde bir roket var. Hadi, bebeğim, gel fırlat.
Rose...
- Ben her zaman kızgınım! Elinden geldiğince hızlı bir şekilde girdabın içine fırlat, yeşil adam. New York'u bilimle kurtarmak harika.
¿ Siempre estoy enfadado? Lánzalo tan fuerte como puedas dentro del remolino, hombre verde.
Eğer A planın bizi sokağa fırlatıp bir böcek gibi ezmekse oyumu B planına veriyorum!
¡ Sí el plan A es aplastarnos en la calle como a un insecto, voto por el plan B!
Bir dakika köpek topu fırlatınca ben yapacağım şimdi?
Espera... el perro lanza la pelota ¿ y ahora yo qué hago?
Bana doğru fırlat!
Dame el bolso.
Ve bizi öylece fırlatıp attılar.
Y nos echaron.
Kim lavabo fırlatır ki?
¿ Quién lanzó un lavabo?
Değişmek için, Henry'i geri kazanmak için yaptığım onca şeyden sonra neden birden her şeyi fırlatıp atmak isteyeyim ki?
Después de todo lo que hice por cambiar, por recuperar a Henry... ¿ por qué arruinaría todo ahora?
Sadece kartları fırlatıp bağırmak istemiştim.
Solo quería azotar las cartas y gritar.
Tatlım, eğer her şey yolunda giderse zaten bu tabaklar büyük bir tutkuyla yere fırlatılır.
Cariño, si todo va en buena dirección esos platos serán arroyados en el suelo brutalmente!
Beni sevdi ve fırlatıp attı.
Me quería y me entregó.
Sonra bir ara, bu şeyi tutuyor belki sinirden, belki de gözdağı vermek için masaya doğru fırlatıyor.
En algún punto, agarraron esta cosa, tal vez por furia o para intimidar, y la arrojaron a la mesa.
Fırlatın!
¡ Tírenlas!
Fırlatın!
¡ Tiren más!
Fırlatın haydi!
¡ Vamos, tírenlas!
- Fırlat!
¡ Suelten!
Testileri fırlatın!
¡ Agarren las ánforas y pónganlas a su propósito!
Hayır, bana bir şeyler fırlatıyordu ve vuruyordu.
No, él me estaba tirando cosas, me estaba pegando.
Harika ateşleme için bir soğuk fırlatıcı, değil mi?
Perfecto para disparar un proyectil congelado, ¿ verdad?
Erkekliğimle ilgili çok kötü şeyler söylerdi tebeşir çantasını üstüme fırlatırdı. Koyvermeyeyim diye yaz tatilinde bile arayıp azarlardı.
Me decía cosas terribles sobre mi hombría me tiraba la bolsa de tiza, me llamaba para burlarse durante el verano para mantenerme a raya.
- 3, fırlatıldı.
Disparo tres
2.Kaptanın yanındaysan bir işaret fişeği benim yanımdaysan iki işaret fişeği fırlat.
Dispare una bengala si está con el Segundo Comandante. Dos bengalas si está conmigo.
Ya istekli yap ya da seni pencereden dışarı fırlatırım.
Hazlo bien o te tiro por la ventana.
Sadece bize bir kemik fırlatın olur mu?
¿ Podría decirme para quién trabaja?
Kaç çiçeği kopartıp fırlatıp attıktan sonra çaresizlik içinde saçlarını kazıyıp rahibe olmaya mahkum ettin söyle bakalım? !
Dígame, ¿ cuántas "flores"... ha arrancado y desechado... dejándolas de lado y desesperadas... teniendo que dejar su vida para acabar convertidas en religiosas?
2.Kaptan'la birlikteysen bir fişek fırlat.
Dispare una bengala si está con el Primer Oficial.
Sen uyarı olarak nükleer füze fırlatıyorsun ama kafadan muayene edilmesi gereken ben mi oluyorum?
Le disparaste un arma nuclear como una advertencia, ¿ pero yo soy el que necesita un examen mental?
Şimdi fırlat!
¡ Ahora tira!
Silahına yavaşça uzan ve bana doğru fırlat.
Coge tu arma lentamente. Y deslízala hacia mi.
Kızdığında bana örümcek ağı fırlatıyor.
Y cuando se enoja, me arroja su red.
Güneş saldırganı fırlatılıyor.
Lanzando Agresor Solar.
Füzeyi yakalasa bile bir tane daha fırlatırım.
Aun si ella alcanza el misil, dispararé otro.
En azından bir torba falan fırlat.
Al menos dame una bolsa o algo así.
Koşun, fırlatın, büyük şeyler kaldırın.
Corriendo, lanzando, levantando cosas grandes.
Hadi, bebeğim, gel fırlat.
Entra en la habitación y bloquearlo
Cebimde bir roket var. Hadi, bebeğim, gel fırlat.
Gran masti
- Oha, fırlatıyorsun.
Se está soltando.
- Fırlat!
¡ Preparen! ¡ Suelten!